Koleji Kazananlar ve Kazanamayanlar
Kolej Giriş Sınavların üçüncü ve son basamağı geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Bu sınavlar sonucunda; öğrenciler aldıkları puanlara göre sıralandılar ve bölge kontenjanlarına göre kolejlerde okumaya hak kazananlar belirlendi.
Sınav sonuçlarına göre kolejlerin taban puanları şöyle oldu: Lefkoşa Türk Maarif Koleji 85.25, Girne 19 Mayıs TMK 82.00, Gazimağusa TMK 81.25, Güzelyurt TMK 77.75, İskele Bekirpaşa Lisesi 77.25 ve Hala Sultan İlahiyat Koleji 51.50
Ancak sınav öncesinde yaşanan manzaralar hep aynıydı: Tedirgin minik bedenler… Yaşadıkları stres ve kaygı düzeylerinden dolayı kendini ifade etme zorluğu yaşayan çocuklar… Sınav salonlarının kapılarından içeri dizleri titreyerek giren geleceğin gençleri…
Öncelikle kolejlerde okumaya hak kazan tüm öğrencilere gönülden tebrikler. Gerçekten zor ve sıkıntılarla dolu bir yoldan geçerek okumak istedikleri kolejlerin yeni öğrencileri olmayı başardılar…
Ve Kazanamayanlar…
İşte pek dikkate almadığımız ama asıl pedagojik hizmete ihtiyaç duyan öğrencilerimiz bu grupta yer alıyor. Çünkü bu çocuklarımız bir tür “öğrenilmiş çaresizliğin” en derin etkinlerini yaşamakla karşı karşıyalar… “Ben başarısız bir öğrenciyim” duygusunu minicik beyinlerinden atamayabilirler…
Oysa bu sınavlardan alınan hiçbir puan o yaştaki çocukların ne düzeyini ne de yeteneğini belirlemez. Bu sınavlar çocuklarımızın ne başarısı ne de başarısızlığını göstermez. Çünkü başarı denen şey, sınav notu değildir…
Koleje Giriş Değişebilir…
Kuzey Kıbrıs’ta çocuklarımız koleje girebilmek için sınavda ter döktüğü saatlerde Türkiye’de de SBS son kez yapıldı. SBS, 1 milyon 127 bin öğrencinin girdiği bizdeki kolej sınavı benzeri çoktan seçmeli bir sınav… Ve bu sınav son kez yapıldı. Çünkü böylesi bir anlayışla öğrenci seçmenin eğitime ve genç beyinlere verdiği zararın büyüklüğü kabullenildi.
Önümüzdeki dönemden itibaren Türkiye’de SBS yapılmayacak. Bunun yerine öğrencinin okul dönemi boyunca girdiği okul içi sınavlar, öğrencilerin sınıf içi performanslarından aldığı puanlar ve sınıf öğretmenlerinin hazırladıkları kısa gelişim raporların yer aldığı bir dosya kullanılacak. Ve öğrencinin lise öğrenimini hangi okulda yapacağına, bu dosyadaki gelişimsel duruma bakılarak karar verilecek.
Türkiye’de 1 milyondan fazla öğrencinin girdiği SBS değişebiliyorsa. Bizde de koleje giriş biçimi çok rahatlıkla değişebilir diye düşünüyorum. Çocuklarımızın okul içindeki gelişim süreçlerini içeren, ilgi, istek ve yeteneklerine göre yönlendirilerek, psikolojilerini bozdan, çocukluklarını yaşamalarına fırsat vererek, onları kolejlere taşımanın yolu vardır. Bu yol mutlaka bulunmalıdır.
AKLINIZDA BULUNSUN
Kontenjanlar Doğru Mu?
2013-2014 öğretim yılı için ihtiyaç alanlarına eleman yetiştirmek amacıyla TC YÖK’ten talep edilen KKTC kontenjanları belirlendi ve Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi web sitesinde yayımlandı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti liselerinden mezun olan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşı (TC+KKTC çift uyruklular dahil) öğrencilerin başvurabilecekleri kontenjanların genel dağılımı şöyle: Lisans programları için 78 alanda toplam 194 kontenjan, önlisans programları için 16 alanda toplam 33 kontenjan.
Kanımca bu kontenjanların hem içeriğinde hem de sayısında ciddi sıkıntılar var. Gerçekten, gelecek 5 – 10 yıl içinde KKTC’nin ihtiyaç duyacağı yetişmiş elemanlar bu alanlarda mı? Böyle bir çalışmayı kim yapış? Nasıl yapmış? Hangi projeksiyona ve hangi araştırma sonuçlarına göre yapmış? Tüm bu sorular yanıtsız… Ancak gerçek olan bir şey var. O da bu kontenjanlar ne KKTC ihtiyaçları ile doğrudan ilişkili ne de bu anlamda ciddi adımlar var.
Örneğin Lisans programlı içinde büyük bir oran mühendislikler için ayrılmış. Gelecek 5 yıl içinde bizim Mekatronik Mühendisliği’ne mi ihtiyacımız var? Bu alanın ne olduğunu bilmeyenler için kısa bir bilgi vereyim. Mekatronik Mühendisliği; kısaca makine, elektronik ve yazılımın bir araya getiren otomasyon sistemleri mühendisliği. Yani ağır sanayi hamleleri için kurulan fabrikaların ya da cep telefonu, bilgisayar, televizyon gibi gelişmiş elektronik cihaz üreten yapılarda hesaplama ve kontrol parametrelerini denetleyen mühendislik alanıdır.
Öte yandan ülkemizdeki üniversitelerin her yıl onlarca mezun verdiği; İnşaat Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği, Elektronik Mühendisliği gibi alanlar ihtiyaç alanları içerisinde yer almış.
Öğretmenlik alanları içinde benzer bir durum söz konusu. Örneğin, Sosyal Bilimler Öğretmenliği alanı öğretmenliği ihtiyaç alanı olarak gösterilmiş. Oysa bu bölüm Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde var. Ve son yıllarda çok sayıda mezun vermesine karşın bu alanda öğretmenlik münhali açılmıyor. Çünkü sosyal bilgiler dersi, Tarih ve Coğrafya olarak iki modülden oluşuyor ve bu nedenle de Tarih ve Coğrafya öğretmenli bu açığı gideriyor…
Benzer durum genel alanlar başlığı altında verilen Matematik, Psikoloji, Kimya, Tarih için de geçerli. Bu alanlarda da ne yazık ki çok sayıda diplomalı mezun işsiz insanımız var.
Kısacası kontenjanları incelendiğinde oluşturulan listenin, ülkenin gelecekte ihtiyaç duyacağı alanlardan çok, her alandan 2’şer, 3’er kontenjan olsun anlayışına göre hazırlandığı izlenimi veriyor. Bu durumda da akla şu soru geliyor: “Bu kontenjanlar doğru mu, gelecekte ihtiyaç duyacağımız alanlar gerçekten bunlar mı?” Sizce?
***
ANLAYANA - GÜLMECE
Akıl ve Yaratıcı Çözüm
Bir akıl hastanesi ziyareti sırasında, adamın biri doktora sorar:
- Bir adamın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor yanıtlar:
- Bir küveti su dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz: bir kaşık, bir fincan ve bir kova. Daha sonra ise kişiye küveti nasıl boşaltması gerektiğini soruyoruz. Siz ne yaparsınız?
Adam:
- Hımmm… Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova hem kaşıktan hem de fincandan büyük…
- Hayır der doktor… Normal bir insanın küvetin tıpasını çeker…
Ders: Akıl, sadece bize sunulanların dışında yaratıcı çözümler bulmaktır.