“Kolombiya 50 yıllık çatışmayı bitirdi, Kıbrıs’ta 11 yıllık çatışma 50 yıldır bitmedi”
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Erçakıca, 3’üncü kitabı olan "Kolombiya'da Çatışma Sonrası Dönem: Birleşmiş Milletler Faaliyetleri ve Covid-19 Kapsamında Bir İnceleme" ile ilgili YENİDÜZEN’e konuştu...
Ertuğrul SENOVA
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Hukuk Fakültesi, Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Erçakıca, 3’üncü kitabı olan "Kolombiya'da Çatışma Sonrası Dönem: Birleşmiş Milletler Faaliyetleri ve Covid-19 Kapsamında Bir İnceleme" ile ilgili YENİDÜZEN’e konuştu, Kolombiya’da 50 yılın ardından gelen barış sürecinin Kıbrıs’a bir örnek olup olamayacağını anlattı.
Kıbrıs ve Kolombiya’daki çatışmalar arasındaki en önemli benzerliklerin, zorla kaybetme ve zorla yerinden edilme gibi acı tecrübelerin yaşanması olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Erçakıca, “Coğrafya fark etmeksizin acıların ortak olduğunu” söyledi.
Kolombiya’da, dünyanın en uzun süren silahlı çatışmasının yaşandığını ve yine dünyanın en uzun barış anlaşmalarından biriyle bu savaşın bitirilebildiğini ifade eden Erçakıca, “Bu, aktif silahlı çatışmanın sona erdiği, ancak bir barış analaşmasının yapılamadığı, Kıbrıs gibi donmuş çatışmalar için bir umut oldu” dedi.
Kolombiya’nın, 50 yıllık çatışmaları birkaç yılda bitirebildiğini ve barış anlaşması imzalandığını belirten Erçakıca, Kıbrıs’ta ise 11 yıl süren çatışmaların ardından, 50 yılı aşkın süredir barışın gelmediğini, donmuş bir çatışmanın devam ettiğini belirtti.
Erçakıca, “Kolombiya’da gelinen aşamanın bizler gibi donmuş çatışma örnekleri açısından da olumlu bir örnek olduğu kanaatindeyim” dedi.
Soru: Öncelikle kitabın yazım sürecinden başlayalım. Bu kitap nasıl ortaya çıktı?
“Galatasaray Üniversitesi’nde uluslararası hukuk alanında doktora tezimi yazmaya başlayacağımda, danışman hocam Prof. Dr. Emre Öktem’le birlikte konumun çatışma sonrası dönem hukuku, yani İngilizce’deki şekliyle post-conflict law olmasına karar vermiştik. Nihai olarak da tezimin başlığı Çatışma Sonrası Dönemlerde İnsan Haklarının Korunmasında Birleşmiş Milletler’in Rolü oldu. Tezin teorik kısmını tamamlamak üzere, Erasmus bursuyla altı aylığına Floransa Üniversitesi’ne gitmiştim. Oradaki süreçte teorik kısmını tamamladım. Floransa Üniversitesi’ndeki altı aylık sürecin sonunda, oradaki geçici danışmanım Doç. Dr. Luisa Vierucci ile son görüşmemizi yapıyorduk. Bana somut olay incelemesinde hangi örneği incelemeyi düşündüğümü sordu. Örnek olay incelemesi için düşündüğüm örnekleri saydım, bu örneklerden pek çoğuna da teorik kısımda değindiğimi, kararsız olduğumu söyledim. Bana neden Kolombiya örneğini düşünmediğimi sordu. Hocanın yanından ayrıldıktan sonra Kolombiya örneğini inceledim ve tezimin son bölümünde bu örneği ele almaya karar verdim. 2019 yılının Mayıs ayında tezimi savundum ve hukuk doktoru olmamın hemen ertesinde, hocalarımın da teşvikiyle, tezimi kitaplaştırma çalışmalarına başladım. Hocalarımdan birisi tezimin çok kalın olduğunu, teorik kısmını ayrı bir kitap, somut olay incelemesi kısmını ise ikinci bir kitap yapmamı tavsiye etti. Bu doğrultuda doktora tezimden uyarladığım ilk eserim olan Silahlı Çatışma ve İç Karışıklık Sonrası Dönemlerde İnsan Haklarının Korunmasında Birleşmiş Milletler’in Rolü başlıklı kitabım ortaya çıktı. Kitap, Covid-19’un neden olduğu küresel krizin içinde çıktı. Ardından da somut olayın incelenmesi kısmını içeren Kolombiya’da Çatışma Sonrası Dönem: Birleşmiş Milletler Faaliyetleri ve Covid-19 Kapsamında Bir İnceleme başlıklı kitabı güncelleyip, geliştirip, bastırabildim. Yalnız kitaplarım benim çocuklarım gibidir, ikisini andıysam, üçüncüsüne bir ayrımcılık yapmak istemem. Bir diğer kitabım da Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı ve Devletlerin Tanınması İlişkisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Örneği Çerçevesinde Bir İnceleme başlıklı çalışmamdır. Onu da anmadan geçemedim.”
Soru: Bu araştırmayı yaparken seni en çok zorlayan yönler nelerdi?
“Doç. Dr. Luisa Vierucci, Floransa Üniversitesi’ndeki odasında Kolombiya’yı örnek olarak incelememi önerdiğinde, gözüm korkmuştu açıkçası. Latin Amerika’ya ilişkin olarak da, Kolombiya’ya ilişkin olarak da pek bir bilgim yoktu. O günlerde Kolombiya’da 50 yıllık bir silahlı çatışma henüz yeni dinmişti. En önemli silahlı örgüt ve devlet güçleri arasında çok uzun bir barış analaşması imzalanmıştı. Bu barış analaşmasını okumak, anlamak, bu konuda kaynak bulmak ne derece mümkün olacaktı, kafamda büyük bir soru işaretiydi. Gerçekten de, korktuğum kadar varmış. Çok güncel bir olay olduğu için, henüz yazılmış çok az eser vardı. Yabancı olduğum ve kültürünü pek de bilmediğim bir coğrafyadaki çatışma sonrası dönemi inceleyecek olmanın yanında, kaynak bulmanın da benim açımdan ciddi bir stres kaynağı olduğunu söyleyebilirim. Neyse ki bir noktada Birleşmiş Milletler Özel Raportörleri Kolombiya, geçiş dönemi, çatışma sonrası süreç ve insan haklarının durumuyla ilgili raporlar yayınlamaya başladılar. Bu raporlar benim için hayat kurtarıcı oldu diyebilirim. Geneli objektif ve gerçekçi raporlardı. Belki bunlar beni çalışmayı yapmanın teknik bakımları açısından zorluyordu. Ama çatışmaların neden olduğu acıları ve insanların hayatını ne kadar zorlaştırdığını görmek de manevi açıdan çok yordu. Aslında o okuduğum Birleşmiş Milletler raporları birilerinin acıları üzerine yazılmıştı; yıkılan hayatları anlatıyordu. Farklı coğrafyalara rağmen çatışmaların neden olduğu yıkımların ne kadar benzediğini görmek de zordu. Çatışmalar Kolombiya’da da kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere, kırılgan grupları daha fazla etkiledi.”
“Dünyanın en uzun süren silahlı çatışması, dünyanın en uzun barış analaşmalarından biriyle bitti”
Soru: Neden Kolombiya? Öne çıkaran özellik neydi?
“Kolombiya’nın tarihine baktığımızda, toplumsal kutuplaşmalar ve çatışmalarla dolu olduğunu görüyoruz. Çatışmalar hiçbir zaman dinmemiş, sadece kimi zaman azalır gibi olmuş. Son elli yıla damgasını ise Kolombiya’nın resmi devlet güçleri ve devletin kurduğu paramiliter yapıların, örgütlenmiş silahlı gruplarla silahlı mücadelesi vurmuş. Devlet silahlı çatışmaları düzenleyen uluslararası insancıl hukuk kurallarıyla bağlı olmamak için 2010 yılına kadar yaşananları sadece iç gerginlik olarak ifade etmekte ısrar etmiş. Yine de, Kolombiya’da yaşananların iç silahlı çatışma olduğu 2010-2018 yılları arasında kabul edildi. Dönemin Kolombiya Başkanı olan Juan Manuel Santos yaşananların silahlı çatışma olduğu ve bir iç gerginlik boyutunun aşıldığını ifade etti. 2016 yılında ise dünyanın en uzun barış analaşmalarından birisi ortaya çıktı. Bu anlamda Kolomnbiya’yı öne çıkaran özellik, dünyanın en uzun süren silahlı çatışmasını, dünyanın en uzun barış analaşmalarından biriyle bitirebilmeleri. Bu bütün çatışma bölgeleri veya aktif silahlı çatışmanın sona erdiği, ancak bir barış analaşmasının yapılamadığı donmuş çatışmalar (frozen conflict) için bir umut oldu.”
“Teşhis konulunca, tedaviyi uygulamak daha kolaydır”
Soru: Kolombiya’da yaşanan 50 yıllık çatışmayı nasıl oldu da 2016’da bitirebildiler?
Teşhis konulunca, tedaviyi uygulamak daha kolaydır. Dönemin başkanı olan Santos’un yönetiminin yaşanan çatışmaların teknik anlamda bir silahlı çatışma boyutunda olduğunu kabul etmesinin ardından, Kolombiya’da o güne kadar yapılmamış bir reforma gidildi. Devletin merkezi otoriteleri güçlendirildi ve kırsal kesimde etkili kontrolü sağlayan örgütlenmiş silahlı gruplarla mücadele edilmeye başlandı. Bunun ardından, çatışmaları daha fazla sürdürmekte zorlanan ve aslında en nüfuzlu silahlı grup olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-Halk Ordusu (Forças Armadas Revolucionarias da Colombia-Ejercito del Pueblo-FARC-EP) ile barış görüşmelerini gerçekleştirme şansı doğmuş oldu.
Barış görüşmeleri önce gizli tutuldu ve 2012 yılında FARC-EP ile gerçekleştirilen görüşmeler önce Küba’da, sonra Norveç’te, ardından yine Küba’da gerçekleştirildi. Burada amaç, çeşitli manipülasyonların engellenmesiydi. Görüşmelerde belirli bir yol alınınca, barış görüşmelerinin sürdürüldüğü kamuya açıklandı. Bunun ardından, Kolombiya halkından çeşitli unsurların da barış görüşmelerine dahil edildiği ve bu sayede toplumsal uzlaşının sağlanmaya çalışıldığını da görüyoruz. İşler yolunda gidince, barış anlaşması 2016 yılında imzalandı ve Kolombiya resmi güçleriyle FARC-EP arasında süren çatışmalar açısından çatışma sonrası sürece geçilmiş oldu.”
“Kolombiya’daki gelişmeler umut vaat ediyor”
Soru: Kolombiya’da pandemi ertesinde mevcut durum nasıl?
Barış analaşmasının imzalanmasının ardından toplumsal uzlaşmayı tam anlamıyla yeniden sağlama, geçiş dönemi adaletini gerçekleştirme ve barış analaşmasını uygulama çalışmaları iyi gidiyordu. 2020 yılında Covid-19’un neden olduğu pandemiyle, işler biraz sekteye uğradı. Sadece Kolombiya’ya değil, dünyanın birçok yerinde yardım bekleyen toplumlara, uluslararası koordinasyonsuzluk ve seyahat kısıtlamaları nedeniyle, yardım ulaştırmada aksaklıklar yaşandı. Pandeminin ilk dalgasında, herkes hijyen önlemlerini üst seviyelerde uygularken, Kolombiya’da bazı bölgelerde musluklardan su akmadığı söyleniyordu. Kolombiya’da devlet özellikle kırsal alanlarda uzun süre egemenliğini sağlayamamıştı. Bu bölgelerde egemenliği sağlamak, elbette ki zamanla olacaktı. Böyle bir süreçte Covid-19 yaşandı. Bazı örgütlü devlet dışı gruplar, pandemi koşullarında herkesin evinde olmasını fırsat bilerek, çeşitli bölgelerde etkinliği sağlamaya çalıştı. Bu olanların üzerine bir de Venezuela’daki ekonomik krizin ve kıtlığın yol açtığı mülteci krizi de Kolombiya’yı sarstı. Yine de, pandeminin etkisinin azalmasıyla, devlet yapısını güçlendirme, barış analaşmasını uygulamaya devam etme ve toplumsal uzlaşıyı sağlama çalışmalarına geri dönüldü. Son kalan örgütlenmiş silahlı grup olan Ulusal Kurtuluş Ordusu (Ejército de Liberación Nacional-ELN) ile de barış görüşmeleri yapılmaya başlandı. Kolombiya’da yaşanan bu gelişmeler, umut vaat ediyor diyebiliriz.”
“Kolombiya 50 yıllık çatışmaları birkaç yılda bitirebildi, Kıbrıs’ta ise 11 yıl süren çatışmaların ardından, elli yılı aşkın süredir donmuş çatışma devam ediyor”
Soru: Kıbrıs’la benzeyen ya da farklılaşan yönleri var mı?
“İki çatışma arasındaki en önemli benzerlikler, kuşkusuz zorla kaybetme ve zorla yerinden edilme gibi acı tecrübelerin yaşanması. Bunun yanında, tabii ki coğrafya fark etmeksizin, acılar ortaktır. Ama bazı önemli farklılıkların da olduğu kabul edilmelidir.
Aslında Kolombiya’da etnik bir çatışma yoktu, ama Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında çatışmalar yaşanmıştı. Kolombiya’daki temel sıkıntılar devletin kırsal bölgede hakimiyetini sağlayamaması, toplumsal kutuplaşmanın kronik hale gelmesi ve silahlı örgütlerin bölgede ciddi bir sorun olan uyuşturucu ticareti sayesinde güç elde etmesiydi. Bir de Kolombiya’nın donmuş çatışma örneği olduğunu söyleyemeyiz. Burada sıcak çatışmalar elli yılı aşkın süre devam etti ve ardından da bir barış analaşması imzalandı.
Kıbrıs’ta ise etnik çatışmaları yaşandı. Buradaki çatışmalar Kolombiya’ya göre kısa sürdü, çözüme ise çok uzun bir süredir ulaşılamıyor. Kolombiya’nın aksine, Kıbrıs’ta 1963’ten 1974’e kadar süren çatışmalar, elli yılı aşkın süredir donmuş çatışma örneği olarak karşımıza çıkıyor. Yani Kolombiya halkı elli yıllık çatışmaları birkaç yılda bitirebildi, Kıbrıs’ta ise on bir yıl süren çatışmaların ardından, elli yılı aşkın süredir donmuş çatışma yaşanmaktadır. Bir de tabii ki Kolombiya’da bir bölünme ve devlet olarak tanınmama durumu yok. Kıbrıs’ta böyle bir durum da var.
Tabii ki Kolombiya’da barışa ulaşmak ilk başta pek mümkün gözükmüyordu. Birçok barış görüşmeleri süreci başlamış, ama hepsi yarıda kalmış ve başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 2012 yılında ise işler beklenmedik bir şekilde iyiye gitti. Kolombiya’da özellikle kırsal bölgede teknolojiye ulaşım çok ciddi bir sorun olduğu için, çatışmalara nihai bir çözüm bulmaya yönelik barış görüşmeleri ilk başta gizli tutulabildi. Kıbrıs’ta teknolojiye ulaşım konusunda böyle bir sıkıntı olmadığı için, herhangi bir gizliliğin söz konusu olabileceğini sanmıyorum. Hele Kıbrıslı Türkler gibi yüz yüze toplumlarda böyle bir gizliliğin sağlanması mümkün değil gibi geliyor. Ama tabii Kolombiya’da gelinen aşamanın bizler gibi donmuş çatışma örnekleri açısından da olumlu bir örnek olduğu kanaatindeyim."