“Kolombiya’da çatışma sonrası dönem: Adalet vaadi…” 2
HAFIZA MERKEZİ
Nelson Camilo Sánchez
Uluslararası toplumun menfur suçlara karşı çok kesin bir yaklaşımının olması, Kolombiya gibi ülkelerin bu ikilemi çözmek için geçmişte yaygın şekilde kullanmış olduğu formüllün artık seçilemeyeceğini gösteriyor: koşulsuz genel af (kolay bir çıkış yolu olarak görülmüş ama Arjantin veya Güney Afrika örneklerinde görüldüğü üzere uzun vadede birçok komplikasyona sebep olmuş bir rota). Ama diğer seçenek de (tüm suçluları yargı önüne çıkarma ve mümkün olduğunca sert şekilde cezalandırma hedefiyle bir sistem oluşturma) uygulanabilir değil.
Kolombiya anlaşması bu sebeple bir orta yol arıyor. Öncelikle, işlenen suçları ikiye ayırıyor: (1) uluslararası suçlar ve (2) siyasi ve bunlarla ilişkili suçlar (esasen uluslararası insani hukuka aykırı olmayan silahlı isyan, savaş içindeki eylemler ve savaşı finanse etme). Uluslararası hukuk tarafından ağır suçlar olduğu değerlendirilen ilk grup, genel veya mutlak affa tabi değil. Bu suçlardan sorumlu olanlar mahkeme önüne çıkmak ve cezalandırılmak zorunda. İkinci grup, faydalanmak isteyenlerin barışa, hakikate ve kurbanların kayıplarının telafisine etkili şekilde katkıda bulunması şartıyla, genel affa tabi olabilir.
Ayrıca anlaşma, adalete cezalandırmadan daha geniş bir bakış açısı ile yaklaşıyor. Yani, kurbanlar için adalet sağlamak yalnızca suçluların cezalandırılması ile değil, hakikatlerin açığa çıkarılması, ne olduğunun kabul edilmesi ve vakanın mahkemede yargı konusu edildiğini görme üzerinden hakikatlerin onurlandırılması ve bu eylemlerin bir daha yaşanmayacağı taahhüdü ile olur. Sonuç olarak, anlaşma ek adalet tedbirleri sağlıyor ve cezayı, eski savaşçıların bu diğer tedbirlerin yerine getirilmesinde işbirliği yapmasına bağlı bir şekilde ayarlıyor – daha yüksek katkı = daha fazla faydalanma veya tam tersi.
Örneğin, hakikat ve adalete ilişkin olarak: eski savaşçı kurbanlarla şartsız ve hakkınca birlikte çalışırsa, beş ila sekiz yıl arası bir süreyle hapis cezası yerine alternatif bir ceza ile cezalandırılabilir. Bunu yapmaz ve resmi bir dava süreci başlar da eski savaşçı bu zaman zarfında fikrini değiştirir ve katılırsa, yaptırım beş ila sekiz yıl arası bir hapis cezası olabilir. Kurbanlarının haklarını temin etmede katkıda bulunmayanlar içinse, sistem 20 yıla kadar hapis cezaları öngörmekte.
Sistem ve yapısı
Adalet çerçevesindeki tartışmalar yalnızca neye karar verileceği konusunda değil, aynı zamanda hükmün nasıl ve her şeyden önemlisi kim tarafından yerine getirileceği üzerine de; özellikle de eylem platformu devletin ve kurumlarının reddine dayanan bir isyancı grupla müzakere edilirken. O zaman iş, adalet sisteminin dört şartı eşzamanlı olarak garanti etmesi meselesine geliyor: tarafsızlık, doğruluk, yeterlilik ve etkililik.
İlk seçenek davalara olağan ulusal adalet sisteminin bakması olacaktır. Ancak Kolombiya’da hem FARC (ki olağan adalet sistemini “düşmanın adaleti” olarak görüyor) hem de ordu güçlerinin üyeleri (ki olağan yargıçları silahlı çatışmada ne olduğunu anlamamakla suçluyorlar) bu seçeneği reddetti.
Alternatif bir seçenek, uluslararası mahkemeydi. Ama öneri hükümete çekici gelmedi, özellikle de devlet adaleti sağlayamıyormuş veya sağlamaya isteksizmiş gibi görünmesini istemediğinden çünkü bu Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası organların müdahalesine açık kapı bırakır.
Orta yol (ki Kore, Doğu Timor ve Kosova gibi bağlamlarda uygulandı), karma, hatta ana olarak uluslararası yargıçlardan oluşacak bir mahkeme kullanmaktı. Bu, iç çatışmadan kaynaklanan davaları ele almak için istisnai ulusal mekanizmaların oluşturulduğu ilk örnek olmayacaktı. Kolombiyalı müzakerecilerin kapsamlı şekilde incelediği geçmiş deneyimler arasında Bosna Hersek Savaş Suçları Dairesi ve Uganda’daki Uluslararası Suçlar Dairesi var.
Kolombiya yolu basitçe bu deneyimlerin bir kopyası olmayacak. Diğer deneyimlerin başarısından ilham alsa da kompleks bir sistem olan bu yol, Kolombiya geçiş sürecinin kendine has zorluklarına ve kendi kurumlarının deneyimine dayanacak.
Bu sisteme “Kapsamlı Hakikat, Adalet ve Tazminat Sistemi” deniyor. Başlangıcından bu yana bu sistem yalnızca bir hukuk mahkemesi olmayıp daha ziyade kurbanların hakikat, adalet, tazminat ve tekrarlanmama garantisi haklarını kollayan kapsamlı bir sistem olduğunu açık bir şekilde ortaya koydu. Sistem yargı organları (başka mahkemeler gibi) ve mahkeme özelliğinde olmayan başka organlar da içeriyor (Hakikat Komisyonu ve kayıpları araştırma birimi gibi). Bunların tümü karmaşık olsa da sağlam bir sistem oluşturuyor.
Sistemin yargı organlarına ilişkin kimi sorular ise geçerliliğini sürdürüyor. Örneğin diğer meselelerin yanı sıra, yargıçların hangi mekanizma ile seçileceği, uluslararası üyelerin sayısı (anlaşma uluslararası temsilin çoğunluk olmaması gerektiğini belirtiyor ama bir sayı belirtmiyor). Görev kolay değil, çünkü mekanizma savaşan taraflar açısından kabul edilebilir olmalı ama gerçekten bağımsız olması için, adalet önüne çıkarılacak olanların bunu seçememesi gerekiyor. Bu hiçbir açıdan kabul edilebilir olmayacaktır. En iyi uygulama, adayların liyakatına dayanan, uluslararası toplumun desteği üzerinden şeffaflık garantisi veren ve sivil toplum ile kurbanların tahkikine açık bir mekanizma gibi görünüyor.
PAZARTESİ DEVAM EDECEK