Komik. Ve çaresiz.
MECLİS salonunda en önemli “ironi” nedir bilir misiniz?
Hadi “komedi” diyelim de daha yalın olsun!
***
Gençlerin çantalarını yoklamaya yeltenmek falan değil!
Bunu “güvenlik için” der, anlarsınız!
Sözüm ona “bağımsız” edasıyla ortada gezinen gürül gürül bağımlı vekiller dahi o kadar “çaresiz” gelmiyor bana!
***
İroni, dedik...
Komedi, dedik...
Şimdi de "çaresiz..."
Nedir bilir misiniz?
Söyleyeceğim!
***
Vekillerden biri yanaştı yanıma Meclis'te, bağımsız, "Bir insanın eline ömründe kaç kez böylesi bir fırsat geçer, tarihe not düşmek için" dedim...
“Hayır” dedi, “bağıra çağıra...”
Öylece baktı...
Sıradanlığa razıydı !
Bilmiyor ki on sene sonra bu ülke siyasetindeki varlığı anımsanmayacak dahi.
Biraz da vicdan sızısı ile gezindi durdu savunma mekanizmasının labirentlerinde, kendini ikna etmeye uğraştı.
***
Çocuklarının ya da torunlarının yüzlerine nasıl bakacaklar, bu ülkenin kültürel kimliğinin onca çiğnenmesine harç koyanlar!
- “Sırıtarak” dedim, kendime...
Bir “iş” ayarlayacaklar, bir “kredi” bağlayacaklar, bir “arsa” tahsis edecekler, bir "arabacık" çekecekler altlarına...
Başka ne değer yargıları var ki?!
Senelerdir "hiçlik" ekiyorlar...
Bu yurdun “iradesi”nin içine içine!
***
Toplumun vücuduna bir bıçak daha sapladılar ya!
Bu yara da kabuk bağlayacak.
Ama yenilenecek bu vücut yine de...
Yine de direnecek...
Yenilmeyecek...
***
MECLİS salonunda en "eğreti" görüntü nedir bilir misiniz?
İroni...
Komedi...
Çaresiz...
O yazı!
Başkan’ın ardında, duvarda, o yazı...
Öylece yadırgıyor yerini.
"Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur!"
Pek uymasa da bana, siz var ya siz, hani bu özdeyişlerin bayraktarlığını yapan siz!
Bu sözcükler “maskara” oluyor, havaya kalkan ellerinizle!