1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Komikebir’de bana babalık etmiş en iyi arkadaşım Yiannos’un “kayıp” olduğunu bir internet sitesinden öğrenmiştim yıllar sonra…” (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Komikebir’de bana babalık etmiş en iyi arkadaşım Yiannos’un “kayıp” olduğunu bir internet sitesinden öğrenmiştim yıllar sonra…” (1)

A+A-

BM Barış Gücü’nde İsveç’ten genç bir asker olarak 1965 yılında Kıbrıs’ta bulunan Erik O. Sjödin, hatırladıklarını kaleme aldı: “Çavuşum Andersson, bölünmüş köylerde arabuluculuk yapmaktaydı…”

 

s1-145.jpg

Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nde İsveç’ten genç bir asker olarak 1965 yılında Kıbrıs’ta bulunan Erik O. Sjödin, ricamız üzerine hatırladıklarını kaleme aldı, daha önce kaleme aldığı bazı hatıralarını da İsveççe’den İngilizce’ye çevirerek bize gönderdi… Biz de ona içten teşekkürlerimizle, onun değerli hatıralarını Türkçeleştirerek, okularımızla paylaşmaya çalışacağız…

Erik O. Sjödin’in bizimle yazışmalarını ve bize göndermiş olduğu hatıralarını içeren iki makaleyi derleyip Türkçeleştirdik. Erik O. Sjödin şöyle yazıyor:

***  Benim Kıbrıs’ta geçirdiğim Nisan ile Eylül 1965 tarihleri arası oldukça sakin bir dönemdi. BM Barış Gücü’ndeki bazı arkadaşlarım, Kongo’da görev yapmış kişilerdi, bazıları da ta başından beri Kıbrıs’taydı.

***  Barakalarımızda bu “sert erkekler”in tüm deneyimleri hakkında konuşmalar oluyordu, neyle karşı karşıya kaldıkları hakkında olaylar anlatılıyordu, örneğin Koççina’da (Erenköy) bazı gergin durumlar ve bizden öncekilerin karşılaşmış oldukları çarpışmalar anlatılıyordu…

***  Benim görevim Kıbrıs’ta dördüncü taburda şöförlük etmekti. Bizi Mağusa’nın hemen dışındaki 1 Coy Reindeer Kampı’na yerleştirmişlerdi. Ben “Grup-A tipi” asker idim İsveç’ten ve şöförlük edecektim. Kıbrıs’taki daha ilk günümden bir Austin kamyonla, bir Kıbrıslırum konvoyunun bir Kıbrıslıtürk bölgesinden geçmesine eşlik etmek durumunda kalmıştım.

***  İçinde bulunduğum bazı durumlar, bazı yanlış anlamalardan ötürü tehlikeli olabilirdi – örneğin bir keresinde bir Kıbrıslırum yetkili, kendilerinin fotoğrafını çektiğimizi zannederek benim makinemdeki filmi almıştı… Ancak ne iyi ki her şey yolunda gitmişti…

***  Ben gençtim ve araç kullanmakla ilgili pek bir deneyimim de yoktu… Eski kamyonları çok da iyi olmayan bir vites kutusuna sahipken sürmek o kadar da kolay değildi. Öteki sürücü arkadaşlarıma şikayette bulunuyordum, şöförlükten ayrılarak normal bir asker olmak istiyorum… Bunu kabul etmediler ve şöför olarak kalmamda ısrar etmişlerdi. Sonuçta beni Mağusa’dan Komikebir’e göndermişlerdi üç aylığına ki bu benim için çok iyi olmuştu…

***  Komikebir’de olmayı çok seviyordum ve kısa sürede Kıbrıslırumlar arasında pek çok iyi arkadaş edinmiştim. En iyi arkadaşım Yiannos Vlahos idi, tam bir centilmendi ve bana babalık etmekteydi. Ben yalnızca 19 yaşında bir gençtim! Ve Komikebir’de nihayet doğru düzgün araç kullanmayı öğrenecektim…

***  O günlerden o kadar çok ve o kadar güzel hatıralarım var ki… Bu hatıralarımla ilgili de pek çok şey kaleme aldım…

***  2000 yılı başlarında internette Yiannos’u aramaktaydım. Ve pek çok kayıp şahsın fotoğrafının bulunduğu bir internet sitesi bulmuştum… Bu internet sitesinde Yiannos’un fotoğrafını görünce, onun öldüğünü anladım. Hristina Pavlu Solomi Patça’yla temasa geçtikten sonra ve Paris’teki Guardian gazetesi muhabiri Angelique Chrisafis’in yazılarını okuyunca, onun trajik öyküsünü öğrenmiş oldum…

***  Senin pek çok yazını okudum ve Kıbrıs’ı birleştirmek için yoğun çabalarını duymaktan da çok mutluyum… Kıbrıs için zaten çok şey yaptın… Tüm bu araştırmalar, konuşmalar, ihbarlar, DNA testleri, insanların acı çekmesini bir noktada sonuçlandıran şeyler… Acılar içerisindeki insanlara bir sonuç veriyorsun ve sevdikleri için düzgün bir cenaze töreni yapabiliyorlar. Bu harika bir iştir Sevgül… Belki bu yıl değilse bile gelecek yıl, Hristina’yla birlikte harika çalışmalarınızdan ötürü Hristina’yla birlikte Nobel Barış Ödülü almanızı umuyorum…

***  Sana kaleme almış olduğum bazı makaleler ve 1965’ten bazı fotoğraflar gönderiyorum… Bu malzemeyi dilediğin gibi kullanabilirsin…

***  Çavuşum, arkadaşım Östen Andersson’u sormuştun… Nasıl bir arabulucudur diye… O günlerde henüz 19 yaşında bir gençtim… O genellikle bölünmüş köylerde hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum yaşlı insanlarla bir araya gelmekteydi… Onlarla daha çok köy meydanlarında, kafelerde, bazen da bir okul binası veya benzer bir yerde buluşmaktaydı.

***  Çavuşum İngilizce konuşmaktaydı ve her defasında arkasında çevirmen olarak daha genç biri oturmaktaydı. Ben ise onun kişisel şöförü idim ve bu tür buluşmalarda her zaman yanında olma fırsatı elde ediyordum. Yalnızca birkaç yıl İngilizce alışmış olduğum için, böylesi olanaklar benim İngilizcemi geliştirmek için iyi fırsatlardı…

***  Bir müzakereci ve arabulucu olarak onun misyonundan hatırladığım şey, her iki tarafın arzularını da dinlediği, bunları not ettiği ve tabur komutanına bunlar hakkında rapor yazdığı idi. Bay Andersson çok insancıl bir kişiydi ve onun şöförü olarak bana her zaman kibar ve adil davranmaktaydı.

***  Örneğin biz şöförler jipte bulunan subaylara kapı açmasını öğrenmekteydik. Ancak Bay Andersson dostluğumuzun daha ta başlangıcında bunu ancak daha üst rütbede subaylar varsa yapmamı, aksi halde kendisine kapı açmak için uğraşmamamı söylemişti.

***  Sık sık, görevini tamamladığında tanışmış olduğu şahıslar tarafından yemeğe davet edilmekteydi. Bu yemeklere ve toplantılara her zaman beni de davet etmekteydi. Bunlar iki saatten daha uzun süre sürmekteydi, büyük bir misafirperverlik ve konuşmaların çevirisi de hesaba katıldığında… Ve tüm bunlar elbette benim için çok iyi ve çok eğitici deneyimler olmaktaydı…

***  Mayıs ayından Temmuz sonuna kadar Komikebir’de bir şöför olarak rolüm, Bay Andersson’u haftada iki kez oraya buraya götürmek, ayrıca Mağusa kampından Komikebir’e yiyecek taşımaktı… Orada okulun dışına kurulmuş bir çadıra yerleştirmişlerdi beni, çadırda kalıyordum…

***  Yurdum İsveç’e geri döndükten sonra bir kez daha Bay Andersson’la buluştum. Biraz aklım karışmıştı çünkü sağ eliyle benim sağ elimi sıkmış, böyle tokalaşmıştı. Meğer ALS denen nörolojik hastalık onu vurmuştu… Buluşmamızdan birkaç yıl sonra vefat etmişti, sanırım 1969 ile 1971 yılları arasında bir tarihte… Onun tek bir fotoğrafı var bende, Mağusa’daki Reindeer kampında çekilmiş, Eylül 1965’te Kıbrıs’tan ayrılmadan önce çekilmişti bu fotoğraf…

***  Yazılarını sürekli okuyorum ve birleşik bir Kıbrıs için çok yoğun çaba harcamanı hayranlıkla izliyorum… Kıbrıs’ın yeniden birleştirileceği bir yeni yıl diliyorum…

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2138 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar