1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Komitemizde dört uzman kimlik tespit çalışmaları sırasında, dedelerinin kalıntılarıyla karşılaştı…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Komitemizde dört uzman kimlik tespit çalışmaları sırasında, dedelerinin kalıntılarıyla karşılaştı…”

A+A-

BASINDAN GÜNCEL

 

Kayıplar Komitesi Üçüncü Üyesi Paul-Henri Arni, komitenin çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdi:

 

 

Lefkoşa, 20 Şubat 2017 (T.A.K): Kayıp Şahıslar Komitesi’nin oldukça zorlu şartlarda görev yaptığı ve komite bünyesinde çalışan kayıp yakını bazı uzmanların, kimlik tespit çalışmaları sırasında, dedelerinin kalıntılarıyla karşılaştıkları bildirildi.

Fileleftheros gazetesi, bugünkü haberlerinde, Kıbrıslırum Haber Ajansı’nın (KİPE), Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarıyla ilgili Kayıplar Komitesi Üçüncü Üyesi Paul-Henri Arni’yle yapmış olduğu röportajı aktardı.

Gazete, röportajda Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışma şekliyle ilgili çarpıcı bilgiler aktarıldığını kaydetti, özetle şunları yazdı:

“Röportajda bahsedildiği üzere, 1974 yılında kayıp cesetleri kuyulara atıldı ve bu durum, komitenin çalışmalarını zorlaştırdı. Kayıp Şahıslar Komitesi üyesi Paul Henry Arni, şunları söyledi: ‘6 aylık kazı çalışmalarının sonunda, 32 metrelik bir kuyunun içerisinde bir cesede ulaştık. Kuyu o kadar tehlikeliydi ki, içine inebilmek için bir rampa inşa ettik, toprak taşıdık ve 67 bin Euro’ya mal olan 3 ayrı makine kullandık.’

Kayıp kalıntılarına kimlik tespit çalışması yapılması o kadar kolay bir şey değildir ve bazen, beklenmedik gelişmeler yaşanabilir. Arni, yaptığı açıklamada, komitede bünyesindeki 4 uzmanın, dedelerinin kalıntıları üzerinde çalıştığını söyledi.

Kalıntıların bulunmasının akabinde, Kayıp Şahıslar Komitesi bazı durumlarda, DNA’ların kalitesinin iyi olmaması nedeniyle, kimlik tespit çalışmalarının kolaylaştırılmasına yönelik, kalıntıların ait olduğu kaybın anne veya babasının kalıntılarının da mezardan çıkarılmasını isteyebiliyor.

Arni, Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışanların yaptıkları işten gurur duyduğunu söyledi. Arni ‘Laboratuarda en dikkat çekici şey, uzmanların, mermi kullanılması veya kazılan toprağın çok sert olması nedeniyle kırılan kafataslarını yeniden oluşturma yetenekleridir. Ailelerin bir kafatasını teslim alabilmeleri, uzmanların, kafatasını yeniden birleştirmek için iki haftadan fazla bir süre uğraşmalarıyla mümkün oluyor’ dedi.”

Öte yandan Haravgi gazetesi de, röportajda, “Angastina’da” (Aslanköy) kazı çalışmalarının yapıldığı yerin gezilmesine izin verildiğini yazdı.

Haberde, son 10 yılda 558 Kıbrıslırum ile 184 Kıbrıslıtürk’ün kimlik tespit çalışmasının yapıldığı bilgisine yer verilirken, Arni ile komitede çalışan Kıbrıslıtürk Arkeolog Mustafa Emre’nin açıklamalarına yer verildi.

Emre, tarlalardaki kayıpların aranmasında toprağın her yıl ekildiğini ve bu durumun, işlerini zorlaştırdığını; zira bu işlemler nedeniyle kalıntıların yer değiştirdiğini ve dağıldığını kaydetti.

Sürecin yavaş işlediğini belirten Emre, bu durumun, kazı çalışmalarında ekskavatör kullanılması ve çok dikkatli olmak gerekmesinden kaynaklandığını ifade etti.

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 20.2.2017)

 

 

 


Kıbrıs Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Haris Psaltis, “1974 savaş suçları”yla ilgili araştırma yaptı…

 

“Kıbrıslırumlar’ın çoğunluğu, suçluların bulunarak cezalandırılmasından yana…”

 

Lefkoşa, 20 Şubat 2017 (T.A.K.): Kıbrıs Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Haris Psaltis’in, “1974 suçlarıyla ilgili” bir araştırma yaptığı ve araştırmadan, Kıbrıslırumlar’ın çoğunluğunun, suçluların bulunarak cezalandırılması taraftarı olduğu sonucunun çıktığı bildirildi.

Politis gazetesinin haberine göre, bin 605 kişinin katıldığı araştırmada, katılımcılara beş soru yöneltildi. İlk soru olan “1974 suçluları, eğer barışı getirecekse affedilsin mi” sorusuna, katılımcıların yüzde 45,6’sı “affedilmesin”, yüzde 45,6’lık kesimin yüzde 31,9’u “kesinlikle affedilmesin”, yüzde 29’u ise “affedilsin” yanıtını verdi.

Araştırmaya katılanların yüzde 68’i, 1974 suçlularının adil bir şekilde yargılanması taraftarı olduğunu yüzde 68’lik kesimin yüzde 49,5’i de “tamamen taraftar” olduğunu beyan ederken, yüzde 18,2’lik kesim, yargılanması taraftarı olmadığını belirtti.

Bir diğer soru olan “Suçluların bulunması, özür dilemesi ve oluşturulacak bir Hakikat Komisyonu çerçevesinde affedilmesi konusundaki düşünceler” ile ilgili olarak ise katılımcıların yüzde 41,5’i, olumlu yanıt verdi. Yüzde 36,1’lik kesim ise, önce affedilmek için yalvarmaları ve sonra affedilmeleri gerektiği görüşünü beyan etti.

Habere göre, katılımcıların yüzde 77,3’ü, “savaş suçlularının mağdurlara tazminat ödemesi” konusunda olumlu görü belirtirken, yüzde 11’i, bu konuda olumsuz yanıt verdi.

Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 87,2’si, Türk devletinin tazminat ödemesi gerektiğini düşünürken, yüzde 6’lık kesim de, Türkiye’nin böyle bir yükümlülüğü bulunmadığını belirtti.

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden)

 


 

Londra’da iki toplumlu konser “Barış İçin Birlikte” etkinliğinden notlar…

“Londra’da toplumlarımızın dayanışması…”

Ertanç HİDAYETTİN

 

Geçen akşam Londra’da önemli bir insiyatife imza atıldı.

‘Barış İçin Birlikte’ başlığı altında iki toplumlu bir konser gerçekleşti.

Konser, iki Kıbrıslıtürk, iki de Kıbrıslırum derneklerinin ortak işbirliği ile organize edildi.

Kıbrıs’tan özel olarak gelen Umut Albayrak ve Koulis Theodorou Palmers Green bölgesindeki İntimate Tiyatrosunu dolduran izleyicilere duygulu, coşkulu bir gece yaşattılar.

Genç sanatçılarımız bir kez daha çağrımıza uyarak hiçbir finansal beklentileri olmaksızın bizlere yardım elini uzattılar. Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır.

Bu büyüklükte bir etkinliğin ilk kez düzenlenmesi İngiltere’de yaşayan bizlerin bir ayıbı aslında.

Yaşadığımız ülkenin şartları çok daha sıklıkla ortak etkinlik yapmamıza çok elverişli.

Umarım bundan böyle bunu becerebiliriz.

Etkinliğin Kıbrıs’ta şu an yaşanan hüsran esnasında gerçekleşmesi ayrı bir tartışma konusu oldu.

Bazıları, havanda su dövme niteliğinde gördükleri bu girişimin Kıbrıs’taki gelişmeler ışığında anlamsız olduğunu ileri sürdü.

Salonda her iki toplumdan konuştuğum kişiler, tam aksine bu zamanlarda bu tür girişimlerin çok daha fazla önemli olduğunu vurguladılar.

Ben şahsen yürekten bu görüşe katılıyorum. Her zaman siyasetçilerin değil, biz Kıbrıslı toplumlarımızın çözüm ve barışı sağlayacağımızı papağan gibi tekrarlayıp dururum.

Siyasetçilerden bu konuda çok az beklentim vardır.

Liderlerden biri, iki milletvekilli faşist Elamın oyununa geldi ve pısırık bir şekilde çekimser kalarak akıl almaz Enosis kararının Meclisten geçmesini sağladı. Diğeri görüşmeleri aceleci bir şekilde terketti. Her ikisi de yeniden sınıfta kaldılar.

Bu yüzden iş başa düşüyor. Yani çözüm liderler, siyasiler tarafından değil, onlara rağmen sağlanabilecek. Kıbrıslı toplumlar tarafından.

Nasıl? Aramızdaki her türlü temas ve işbirliğini artırarak. Güven artırıcı ortak etkinlikler düzenleyerek, özellikle gençlerin birbirlerini tanımalarına olanak sağlamalarını kolaylaştıran etkinliklere öncelik vererek.

Kıbrıs’ta birçok projelerle bunlar yapılıyor. Örneğin, iki toplumlu koro, iki toplumlu Kıbrıs Oda Orkestrası, Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum sanatçı ve eğitimcilerin biraraya gelerek başlattığı çocuklar ve gençler için “Sanat Aracığıyla Yüzleşme Projesi”, Lefkoşa ara bölgede “biz çözümü yaşıyoruz” sloganıyla devamlı buluşan iki toplumun genç aktivistlerinin çalışmaları, Aydın Mehmet Ali’nin, Neşe Yaşın’ın, diğer şair ve edebiyatçıların girişimleri ile yapılan çalışmalar, v.s.

Arizona Eyalet Üniversitesi İletişim Profesörü Benjamin Broome “Yeşil Hat Üzerinde Kurulan Köprüler - Kıbrıs’ta Kültürlerarası İletişim İçin Bir Rehber” başlığı altında yazdığı değerli kitap iki toplumlu çalışmalara önemli bir ışık tutmaktadır.

file:///C:/Users/User/Downloads/Building_Bridges_Turkish.pdf

Dünyanın çatışma yaşayan çeşitli bölgelerinde sanatsal ve kültürel çalışmalar toplumları her zaman bir araya getirip yüzleşmeleri için aracı olarak kullanılmıştır. Hem de çok etkili bir şekilde.

Birkaç hafta önce Güney Afrika’da Apertheid rejiminin sona ermesiyle başlatılan “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları”nın çalışmalarını anlatan bir seri tiyatro çalışmasına değinmiştim.

Nisan 2014 yılında Salzburg şehrinde yapılan “Uzlaşmaların Kültür Aracığıyla Değişimi – Sanat ile Barış İnşa Etmek” başlıklı geniş kapsamlı bir seminer yapılmıştı. Dünyanın çatışma yaşanan bölgelerinden gelen katılımcıların katkılarını okumanızı tavsiye ederim:

http://www.masterpeace.org/wp-content/uploads/2016/03/Conflict-Transformation-through-Culture-Peace-Building-and-the-Arts.pdf

İngiltere’de yaşayan biz Kıbrıslıların bu konuda pek aktif olduğumuzu söylemek mümkün değil. Zaman zaman yaş ortalaması 65 civarındaki aynı insanlar biraraya gelerek eskiye dönük kutlamalar, anmalar düzenleriz.

Çok daha fazlasını yapamaz mıyız? Elbette yapabiliriz. Hem de daha fazla vakit geçirmeden bunu yapmalıyız. Yukarıda belirttiğim gibi bizler için bu çok daha kolay. Yeter ki istekli ve kararlı olalım.

Bizler 17 Şubat konserini organize etmekle bu konuda küçük bir adım attık. Herkesin katkısıyla bu tür çalışmalarımızı ileriye götürmemiz önemli bir görevimizdir.

(KIBRIS POSTASI – Ertanç HİDAYETTİN – 20.2.2017)

 

 

Bu yazı toplam 1603 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar