El Kaide uzantısı bir örgüt olan Irak Şam İslam Devleti IŞİD’in, önceki gün itibarıyla Irak’ın Musul kentini ele geçirmesi, dün de Musul’daki Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu binasını işgal ederek, konsolos dahil orada bulunan toplam 48 kişiyi alıkoyup bilinmeyen bir yere götürmesiyle, Türkiye’nin bu denklem içindeki yeri iyice ‘garip’ bir hal almaya başladı.

Irak ile Suriye’deki karışıklıklardan ve istikrarsızlık ortamından faydalanarak bölgede etkinliğini giderek artıran ve nihai hedefi, örgütün adında da ilan edildiği üzere Irak ve Suriye’nin belli bölgeleri üzerinde (ve hatta bazı kaynaklar bu ‘projeye’ Lübnan topraklarının da dahil olduğunu ifade ediyorlar) bir devlet kurmak olan IŞİD, Türkiye’nin son derece aşina olduğu bir yapı.

Suriye’deki Esad rejimini devirmek için uzun bir süredir hem uluslararası camiayı ‘dürtükleyen’ hem de bir yandan Suriye içindeki muhalif kesimleri destekleyerek kaleyi içten fethetmeye çalışan Türkiye’nin esasen ilişki içerisinde olduğu örgütün, bir dönem El Nusra ile birlikte hareket eden IŞİD olduğu yönünde son derece güçlü ve ciddi iddialar var.

Şeriatçı bir örgüt olan ve gerek Irak gerekse Suriye’de bir süredir şiddet derecesi oldukça yüksek terör eylemleri düzenleyen IŞİD militanlarının MİT tarafından eğitildiği, örgütün en önemli finansörlerinin Türkiye’de üst düzey ‘siyasi ilişkilere’ sahip olduğu ve askeri merkezinin İstanbul’da bulunduğu, Suriye’de bulunan IŞİD militanlarının sürekli olarak Türkiye’ye geçerek buradan, kimyasal silah yapımında kullanılan malzemeler dahil olmak üzere teçhizat tedarik ettikleri ve tabii bundan çok daha fazlası, aylardır yazılıp çiziliyor.

Hatırlayacaksınız, Ocak ayında bir ihbar üzerine Adana’da durdurulup aranan tırlardan, MİT tarafından Suriye’ye gönderildiği anlaşılan çok sayıda silah ve mühimmat çıkmış, Mart yerel seçimleri öncesinde basına sızan ses bantlarında ise bizzat MİT müsteşarı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı bir konuşma sırasında bölgeye tırlar dolusu malzeme gönderdiklerini söylemişti.

Ve Türkiye bugün, son dönemde imza attığı ‘riskli’ dış politik adımlar nedeniyle, bıçak sırtı bir duruma geldi.
Bir yanda, ‘düşmanı’ alt etmek amacıyla işbirliğine giderek, kendi eliyle besleyip büyüttüğü bir terörist örgütlenme, diğer yanda kaçırılan diplomatlar...

Öyle görünüyor ki galiba IŞİD, Türkiye’den gelen silahlarla şimdi Türkiye’yi hedef alıyor.

Eğer olan biten, çıplak gözle bakıldığında göründüğü gibiyse, yani aslında perde gerisinde, bambaşka senaryolar sahneye konmuyorsa, Türkiye şu anda son derece vahim bir politik öngörüsüzlüğün ceremesini çekiyor.

Ama yine de temkinli olmakta fayda var, çünkü bazı durumlarda hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir.
Ve fakat bazen ise sadece göründüğü kadardır!