1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Konuşmak üzerine konuşmak
Konuşmak üzerine konuşmak

Konuşmak üzerine konuşmak

Konuşmak üzerine konuşmak

A+A-

 

Ersin Sınay
[email protected]


Geldi. Annesinin elinden tutarak girdi. Daha önce hiç tanışmamıştık. Tüm profesyonelliğimle geldim, elimi uzattım ve ‘merhaba, sınıfımıza geçelim mi?’ dedim. Benim tüm yetişkin dertlerime ve suratsızlığıma rağmen, o ekstra kromozomunun verdiği sevimlilikle, hemen güldü. Adımı sormadı, ne giydiğime bakmadı, yüzümü incelemedi, yargılamadı, güldü.

Küçük ellerinden küçük ama güçlü yumruklar yapıp yüzüme vurdu. Acıdı ama kızmadım. ‘Bir insanı vurarak sevemezsin’ dedim ‘ver ellerini’. Açtım avuçlarını sürdüm yukardan aşağıya yanaklarıma.  Güldü, ‘beni anladın’ der gibi güldü ve açtı avuçlarını ve sürdü ellerini yukardan aşağıya yanaklarıma.

Konuşmak sözelmiş. İlla ki konuşmalıymış birey. Bizi hayvandan ayıran şey buymuş. Otizmli öğrencim elleriyle en kompleks hislerini dile getirebiliyor ama öğretmen anlamıyormuş diye okula gidemezmiş mesela. Down sendromlu öğrencim çok kısık sesle konuşuyormuş diye arkadaşları onunla oynamak istemiyormuş güya. Öğrenme güçlüğü olan öğrencim saatlerce arabalarla ilgili konuşabildiği ve annesi bundan sıkıldığı için ‘düzelmesi’ gerekiyormuş onun. “Hep ‘dil’, ‘dil’ diyoruz ya, bu bir soyutlama aslında. Herkesin dili var, ama aynı dil değil bunlar”

Otizmli bireyler pragmatik iletişim becerilerine sahip değildirler genelde, yani ses ayırımı, nazik konuşma, soru sorma, karşısındakinin hislerine ve jestlerine göre konuyu değiştirme, sosyal etiketlere uygun davranma vs. gibi. Ve bu biz onu sorun olarak algılayana kadar sorun değildir aslında. Düşünsenize, mesela yemek yerken kimse birbirine afiyet olsun dememiş; aç mı kalırız öyle olsa? Ya da dün sizin için çok eğlenceli gecen o geceyi ertesi gün iş arkadaşınız size sormamış olsun, bundan önceki hiçbir geçenizi de sormamış olsun hatta. Siz yine dün gece eğlenmiş olmayacak mısınız?

Down sendromlu bireylerin en basit terimiyle ağız yapıları tipik gelişen bireylerden daha küçüktür, bu da yutkunma, nefes alma, çiğneme, konuşma ve anlaşılırlık becerilerini etkiler. Yine bu çocuğun sağlığını etkilemediği sürece, biz onu sorun olarak tasarlayana kadar sorun değildir. Bazen ‘s’ler tam çıkmıyor olsun, ‘burnundan konuşuyor gibi’ olmuş olsun, gülümsemiyor mu? Bugün de sağlıklı uyanmamış mı? Topluma katılmasına, katkı koymasına gerçekten bir engel var mı?

Duyusal işleme bozukluğu olan çocuğun otobüste giderken anlamsızca alkış tutması da biz onu sorun edene kadar sorun değildir. Bir çocuğun annesine ‘anne seni seviyorum’ dememesi/diyememesi ve bunun anneyi üzmesi annenin sorunudur mesela, çocuğun değil. Ve bunların hepsi onların dilidir, seninkine, benimkine benzemiyordur belki ama onun dili de böyledir.

Ve bu elbette ki bundan ibaret değildir ve tabi ki biz sonsuz suçlu değiliz ama olur da fark etmeden beklentimizi gerçekten uzaklaştırmışsak, farklılıklardan uzak durmuşsak, bir dönüp bakalım istedim.

Dönüp bakarken aklınız karışırsa, engelli çocukların iletişim becerileri ile ilgili sormak istediğiniz bir şey olursa bana ulaşabilirsiniz.

Bu haber toplam 1999 defa okunmuştur
Gaile 356. Sayısı

Gaile 356. Sayısı