‘KOORDİNASYON OFİSİ’ FİİLEN GÖREVDE
TC-KKTC arasında imzalanan bir protokol uyarınca
Lefkoşa’da açılması öngörülen, ancak Anayasa
Mahkemesi’nin bazı maddelerini iptal etmesi üzerine
yeniden meclise gönderilen Koordinasyon Ofisi’nin
‘fiilen’ görev başında olduğu anlaşılıyor.
Bu cümleyi ‘laf ola’ yazmadım.
Günlerdir, haftalardır Çanakkale’ye düzenlenen ‘gençlik kampları’nın izini sürünce, yolun ucu o;
‘Ofis’e çıkıyor.
Resmen kurulmuş olmasa, kendine ait bir bina ve
ekipmana sahip olmasa da, Çanakkale kamplarının
oradan idare edildiğine dair bir yığın ipucu var.
Kamplara gidip gelenlerin anlattıklarından bu net biçimde anlaşılıyor.
Zaten Koordinasyon Ofisi’nin başına getirilmesi
planlanan isim de Çanakkale gezilerine bizzat katılanlar arasında yerini aldı.
Milli Eğitim Bakanı Özdemir Berova bu bilginin ‘doğru olmadığı’nı söyleyebilir mi?
Söyleyemez, zira ‘gayrı resmi’ Koordinasyon Ofisi’nin başındaki adam, yani Semattin Öztürk, kendisiyle beraber 28 Temmuz’da Çanakkale ziyaretinde hazır bulunmuştu!
* * *
Semattin Öztürk’ün TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nde resmi bir sıfatı var: Gençlik ve Spor Müşaviri…
Dolayısıyla bu geziye ‘resmi sıfatı’ ile katılmış olmasında şeklen herhangi bir sıkıntı yok.
Zaten kendisini de aradım, görüşmek istedim,
telefonda bilgi vermedi, daha sonra buluşup konuşacağız diye sözleştik. Eğer o görüşme gerçekleşirse, Semattin beye ‘KKTC gençliği ve sporu hakkında neler düşündüklerini’, ne gibi projeleri olduğunu soracağım.
Koordinasyon Ofisi Yasası geçerse, neler yapacaklarına dair bilgi isteyeceğim.
Bu kadar zamandır eleştirilen, açılmasın diye eylemler yapılan, yasası Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne gönderilen o meşhur Ofis’le ilgili kamuoyunu bilgilendirmesini talep edeceğim.
Ve bir de 14 Eylül’e kadar sürecek, toplam 5 bin 500 kadar Kıbrıslı Türkün gruplar halinde ziyaret etmekte olduğu Çanakkale kamplarının misyon ve vizyonuyla ilgili sorularım olacak.
* * *
Dün bu satırları yazarken Milli Eğitim Bakanlığı
Müsteşarı Rauf Ataöv’ü aradım. Bakanlık ilk günden beridir “Çanakkale’de hiçbir şey olmadı” deyip
duruyor. Oysa gelip giden öğretmen ve öğrencilerin
bir bölümü çok enteresan olaylar anlatıyor.
Bunlarla ilgili bilgi istedim.
Rauf Hoca hala “Orada öyle şeyler yaşanmadı” diyor.
Uzun konuşamadık ama kendisine öğretmen ve
öğrencilerden dinlediklerimi kısaca anlattım. Daha
sonra konuşacağız diye tahmin ediyorum. Belki Bakan
Özdemir Berova ile de konuşma imkanımız olur.
Çünkü bu kamplarda muhtemeldir ki Berova ve ekibinin de bilmediği, kendilerine ulaşmayan olaylar yaşandı.
Ya da biliyorlar ama bildiklerini belli etmek işlerine gelmiyor.
Mesela birkaç soru:
- Çanakkale’ye giden ekiplerin içinde ‘Kuran kursu hocaları’nı kim kattı?
- Eceabat’taki tesislerde konaklayan çocukların, buradan giden kendi öğretmenleri devre dışı bırakılarak oradaki ‘lider’, ‘başkan’ gibi şahısların kontrolüne verilmesinin nedeni nedir?
- Çanakkale gibi Türk milliyetçiliğinin değerlerinin ön plana çıkması gereken bir ile düzenlenen gezi programında dini mekan, türbe, yatır gibi mekanların ağırlıklı olmasının anlamı nedir?
- Her odada tespih ve seccade bulunduğu, hoparlörlerden sabah namazı için anons yapıldığı, tesiste Atatürk’e ait hiçbir resim ya da obje yokken girişte ’15 Temmuz şehitleri’ görsellerinin asıldığı yalan mı?
- Çocukların Çanakkale’ye ‘kız’ ve ‘erkek’ gruplar halinde, yani ‘harem-selam’ olarak götürülmesi Kıbrıs Türk Toplumu’nun modern yaşam tarzına ve eğitim anlayışına uygun mudur?
Ve –şimdilik- son bir soru:
- Bu kararları kim vermiştir? Bizim bakanlık mı, yoksa Semattin Bey’in başında olduğu Ofis mi?
Umarım bu sorulara tatmin edici yanıt verecek biri çıkar.
Ve yine umarım ki, Çanakkale’de buna benzer olayları gördüğü halde susmayı tercih edenler de alenen çıkıp konuşmaya başlar.
Zira Koordinasyon Ofisi çoktan ‘iş başı’ yaptı!
İsterseniz inanmayın!