Koreografiye ve dansa dair…
Koreografiye ve dansa dair…
İngiltere’de genç bir Kıbrıslı Türk Hakan Redjep’le konuştuk,
Tayfun Çağra
Hakan Redjep 27 yaşında bir genç… Recep soyismi, ingiltere’de doğup büyümenin ve artık uluslar arası bir sanatçı olmanın getirdiği bir gereklilikle Redjep olarak değişmiş. İngiltere’de doğmuş ve büyümüş olabilir ama Kıbrıslılığını hiçbir zaman yitirmemiş, Türkçeyi de iyi konuşuyor, yaşam tarzımızı da iyi biliyor. Ailece Türkiye’de yaşadıkları dönem de olmuş, Kıbrıs’a da gelip gitmişler. Ancak onun ötesinde Hakan Redjep, dans ve koreografi eğitimi alırken dünya insanlarının kültürlerini de çok iyi öğrenmiş, yorumlamış ve çeşitli projelerle farklı ülkelerde bulunurken insana dair farklı bilgiler kazanmış.
Elde ettiği bu kazanımları hem kendi düşüncesine, hem yaşamına, hem dansına katmış, hayata bakarken ‘empati’ kurmayı hiç ihmal etmiyor ve hayallerini sorduğumuzda da kendinin elde edeceği şeylerden değil, başkalarına yardımcı olacağı koşulların iyileşmesi dileğinde bulunuyor.
İşte Hakan Redjep’le yaptığımız röportaj;
Dünyada dans
Koreograf olmaya nasıl karar verdin?
Çocukken tiyatro dersine götürüyordu annem beni, daha çok çekingenliği atmak için… Arada dans dersi de veriyorlardı. Hocalarım yetenekli olduğumu söylediler. Başka dans dersleri de bu aşamada… Üniversiteye başlarken biyoloji ve dans arasında kararsız kalırken dansta karar kıldım sonradan, umarım iyi karar vermişimdir. Çiçeklerle ilgili biyoloji okumak da istemiştim ama dansta karar kılarken geriye bakmadım, aldığım karardan memnunum.
Koreograf olduktan sonra içinde olduğun projeler vardı… Ne gibi projelerdi bunlar?
Kendi projelerimi, kendi koreografimi yaratıyorum, dansçıları seçiyorum, tasarımcılarla birlikte çalışıyoruz. Fazla maddi getirisi yok ama çok zevkli… Müzisyenler, dansçılarla stüdyoda çalışıyoruz, çeşitli sohbet konuları açılıyor. Politikadan, günlük yaşantıya, memleket hasretine, insan davranışlarına kadar konuları konuşuyor ve sanatımıza aktarıyoruz.
Başka bir projemiz comunity dans dediğimiz, dünya kültürleriyle ilgili projeler hazırlıyoruz. Herhangi bir ülkede o bölgenin insanları, engelli insanlarıyla dans projeleri hazırlıyoruz. Bir üniversite hocam asistanı olmamı teklif etmişti. Senede birkaç defa Almanya’ya gidiyoruz. Özellikle çocuklar ve gençlerle çalışıyoruz. Uluslar arası dansçılar, müzisyenler, korolar katılır etkinliklere… Viyana’da 9 ay kaldım, projeler yaptım. Çocukken pek düşünemiyorsunuz ama bunlar gerçekleşince tatmin oluyorsunuz. Daha çok yardım projeleri olduğu için de insan daha çok mutluluk duyuyor.
“Dans, ilişki kurduruyor”
Böyle bir projeyi söyleşiden önce bahsetmiştin, Güney Afrika’da olan…
Evet, orada şartlar daha kötü… Orada ne kadar yardım etsen, maddi olarak gidip ceplerini boşaltsan fark etmez. İnsanları mutlu etmek çok zor… Güney Afrika güzel bir ülke ama hâlâ millet ayırımı yaşanıyor, fakirlik çok, doktorsuz yaşanıyor, koşullar çok zor. Kimisi okula, kimisi işe iki saat yürüyerek gidiyor.
Orada neler yaptınız?
Öğrencilere dans öğretiyorlar. Bir yıl kurs görüyorlar, dışarıdan da ayda bir oraya katkıda bulunmaya gidiliyor. Daha bilimsel, daha teknik olarak öğretiliyor dans. Bir yardım için yapılıyor bu proje, çok hoş aslında…
Üniversitelerde öğretmenliğin de var, ondan da bahsedelim biraz…
Üniversiteden sonra masters da yaptım. Birkaç sene koreografiyle ilgili dersler verdim, daha sonra teorik dersler vermeye başladım. Farklı uğraşların farklı zevkleri var, bana mutluluk veriyor. Tekerlekli sandalyedeki engellilerle ders yapmanın ayrı bir zevki var. O sandalyeyle nasıl dans edilir, nasıl figürler yaratılabilir önemli… Bu meslek düşündürüyor, farklı insanların farklı yaşam tarzlarını anlamaya yardımcı oluyor.
Dans insanlarla hızlı bir şekilde nasıl ilişki kurulabilir, nasıl yakınlaşma sağlanabilir, bunu da anlamaya yardımcı olur.
Dansçı veya koreograf olmak için farklı bir dünya görüşü, farklı bir bakış açısı mı gerekli?
Uluslar arası çalıştığım için şanslıyım ama biraz açık görüşlülük istiyor, insanlar arasındaki farklılıkları anlamak ve onlara aynı çerçevede yaklaşmak çok önemli… Kültürlere dikkat gerekiyor, bir ülkeye saygı göstermek, politikasına saygı göstermek önemli… Değişik şirketlerle çalışılıyor bu işte ve gittiğin ülkede yaşam biçimine, kültürüne saygı duymak, uyum sağlamak önemli.
“Farklılıklar güzel şey”
İşinizde dinin, dilin, kültürün önemi nedir? Ayrıştırıcı şeyler mi bunlar sizin için yoksa birleştirici rolleri mi var?
Aslında bu konuları haberlerde izlediğimizde bunlar insanı savaşa, kavgaya iten, ayrıştırıcı şeyler olarak görülüyor ama bu farklılık aslında çok güzel. Bu farklılıkları sanatta birleştirdiğinizde, bu farkların aslında çok da önemli olmadığı görülüyor ve gülünüyor bazen bu kadar abartıya… Örneğin Viyana’da Hıristiyan ve Müslümanlar ayrı yerlerde okuyorlar, ayrı yerlerde geziyorlar, ayrı yerlerden alışveriş yapıyorlar ama onları bir projeye katıp birlikte çalıştırdığımızda aslında bu farklılıkların ayrıştırmak için değil birleştirmek için güzel şeyler olduğunun farkına varıyorlar.
Londra’da, İngiltere’de büyüyen, buranın yani İngiltere’nin kültürünü alan birisin ama sonuçta bir Kıbrıslı Türk özelliğin var. Kıbrıs’ın kültürünü sanatına yansıtmak gibi bir düşüncen var mı?
Tabii ki… İnsan çocukken duyduğu hikayeler, politikalar, davranışlar, anne-babadan duyulan geçmişe dönük hikayeler insanı çok etkiliyor ve çok farklı şekilde algılıyorsun her şeyi… Okuduktan, tecrübe sahibi olduktan sonra da seçiyorsun artık… Hangisini uygulayacaksın, hangisini gündeme alacaksın karar veriyorsun. Yazdığım parçalar ilkokul öğrencisi de olsa, profesyonel dansçılar için de olsa aynı derinlikte dile getiririm. 2009’da ‘Mersin-10’ diye bir parça yazmıştım. Bu ne yazık ki gerçek bir şey ve insanın yalnızlığı hissettiği bir şey… Çok enteresan bir durum… Bize özel değil tabii, değişik ülkelerde değişik durumlar var ama bu daha farklı…
Mersin-10
Nasıl anlatmıştın bu durumu?
Solo bir parçaydı… Yazdığım parçayı bir bayan dansçı oynuyordu. Boş, çok az ışık olan, karanlık diyebileceğimiz bir sahnede oynanıyor. Orada bir işkence çekiliyor, bir ışığa doğru gitmeye çalışıyor…
Boşluktan bir çıkış yolu mu arıyor?
Evet, bazen köyde olan insanlar veya her gün işe gidip gelen insanlar bilmediği, belirsiz bir duruma rağmen çalışmaya çalışmaları ilginç bir durum… Her şeye rağmen köylü insanın sevgi dolu, hoşgörü dolu hayata bakışını yazmaya çalıştım ama umarım izleyen insanlar da anlatmak istediğimi anlamıştır. Anlamayan da araştırdı Mersin-10 nedir diye ve öğrendi.
Onlarda bir merak uyandırdın en azından… Nedir bu Mersin-10 diye…
Politikaya karışmak gibi bir derdim yok aslında…
“Ayrımcılık çok saçma”
Sanatçının öyle bir derdi yok dersek doğru mu olur yoksa…
Bir sanatçıya veya bir dansçıya gelen parasal destek yönetiyor insanları… Atıyorum, İrlanda veya İsviçre’den aldığım parasal bir destek hem beni sınırlıyor ve yine atıyorum o ülkeye karşı bir şey söylemek istesem söyleyemem, çünkü parayı oradan alıyorum. O insanlardan para alıp, dansçımı, tiyatromun kirasını ödeyeceksem bir şey yapamam, o yüzden ihtiyacım olan parayı kendim çalışarak toparlamaya çalıştım, aile yardımı veya farklı kurumlardan yardım talep ederek yürütmeye çalıştım. Sınırlanmak istemedim.
Anlatmaya çalıştığın durum Kıbrıs’ta yaşanıyor… Türkiye-KKTC ilişkileri…
Kimseye düşmanlığım olmadığı için kimseyle veya herhangi bir toplumla ilgili kötü konuşmuyorum. O ayrımcı politikaya hizmet etmek çok saçmalık. Bir sanatçı olarak böyle bir ayrımcı görüşüm olursa çok saçma olurdu. O yüzden de aldığım paralar yine eğitime gidiyor, özgür ses için bunu yapmak gerekiyor.
Yani paranın geldiği yer sanatçının üretimini yönlendiriyor dersek doğru olur herhalde…
Evet, doğru ve maalesef sanatta genelde para olmadığı için belki sadece televizyon gibi yerlerde ama o da değişik bir sanat uygulaması bence…
“Zekisin, neden doktor olmuyorsun!”
İngiltere’de olmak, büyümek senin için bir şans mıdır?
Burada sanata saygı var. Bazı ülkelerde sanata yatırım oluyor, hükümetten destek gelmiyor. Biz açıklamak istediğimizi dansla açıklamak istiyoruz, bu konuda hükümetten destek var. Başka ülkelerde dans seçimine karşı da bir tepki var. Örneğin Kıbrıs’ta dans yapacak olsanız “sen zeki birisin, neden dans etmek istiyorsun?” diye sorabilirler. Ailede çok öğretmen var ama dans etmek istememe tuhaf bakabiliyorlar. “Doktor olabilirdin” diyorlar ama ben doktor olmak istemiyorum ki!.. Zeki değilsin de onun için dansa giriyorsun gibi bir düşünce var. Oysa ben masters yaptım, a-level okudum. Yani o tepkisel yaklaşımlar, çok eski, çok gerici düşünceler…
Peki sanatında seni en çok etkileyen, aklında kalan ne var?
2010’du galiba… Bir projede 80 yaşında bir kadın vardı, gençliğinde bale dansçısıydı. Kadın o projede solo dans etti. Koşturmadı, atlamadı, balede olan hareketlerle kollarını kaldırdı, indirdi ama yüzündeki ifadeyi hiç unutmaycam. Sanki bir rahatlama, sanki sıkıntıları atma, sanki bir özgürlük, bir hafiflik vardı yüz ifadesinde… Dansı bitirdikten sonra yanıma geldi, “bugün benim için ne yaptığınızı hiçbir zaman bilemeyeceksiniz” demişti. Bu söz bile yaptığımızla ilgili çok şey söyler aslında…
Son Viyana’da yaptığım proje de okulda olan bir projeydi. Sorunu olan çocuklardı. Ders veriyordum, bir çocuğun annesi aradı bir gün… “Çocuğuma ne yaptınız” diye sordu. Çünkü hiper aktif olan bir çocuktu ve bütün davranışları değişmiş, ağlayan, bağıran, çağıran, ortalığı dağıtan çocuk şimdi dinginlenmiş, rahatlamış.
Onlar Almanca konuşuyorlar, Almancam çok iyi değil ama çocuğun hocasının bana tercümesine göre çocuk da “teşekkür ederim, bana duygularımı ortaya koyma, kendimi ifade etme biçimimi sağladınız” demiş.
Dans ve terapi
Kaç yaşındaydı bu çocuk?
7 yaşında… Ve bu çocuk aslında çok travma yaşamış ama ben detaylarını sormuyorum, zaten onlar da anlatma taraftarı değiller. Ama dans dersi aldıktan sonra kendini böyle ifade ediyor, mutlu olmak için yeterli bir sebep değil mi?
Yetenek sadece kitapla değil, biraz da bedeni tanımak lazım… Dansa giden çocuklar artık dans dersine devam ediyorlar, dünyaları değişiyor.
İleride dans ve koreografideki hayallerin nedir?
Bu sene Londra’da kalmak, yine ders vermek istiyorum, yine projelerde yer alıp başka ülkelerde dansı öğretmek, insanların yaşamlarına başka bir bakış açısı katmak istiyorum. Dansın terapi anlamında ne kadar önemli olduğunu göstermek istiyorum.
Belki birilerinin parasına daha az bağımlı olmak için uğraşlarımız sonuç verir, stüdyomuz ve tiyatromuzla daha rahat çalışma imkânı buluruz.