1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. Korku imparatorluğu…
Mert Özdağ

Mert Özdağ

Korku imparatorluğu…

A+A-

 

Perde önünde yaşadıklarımıza inanmıyor, perdenin arkasında dönenleri görmek istiyorum, bu nedenle abartarak sesli düşünelim istiyorum.
Hükümetin önüne pişirilip getirilen ‘güvenlik’ yasaları herkesin malumu.
Bunları ‘Polis’ hazırladı, daha doğrusu TSK hazırladı.
Hepsi buradaki polise, dolaylı olarak da güvenlik güçlerine geniş haklar tanıyan yasalar.
Zaten haftalardır var olan “güvenlik sorunu” gündemi çok daha ısınabilir bu günlerde.
Hatırlayın, bu ülkede kaç bomba patlatıldı?
Çok…
Onlarca…
Hangisinin faili ya da failleri, bulundu?
Hiç!
Evet kocaman bir hiç!..
Eğri oturalım doğru konuşalım dostlar.
Bu ülkeye bomba ya da patlayıcı madde nereden girebilir sizce?

• Birincisi denizlerden, yani kaçak yollarla.
• İkincisi liman ve barikatlardan.
• Üçüncüsü de askeri birliklerden. (Bakınız: Gönyeli’de bulunan astsubaya ait patlayıcı yüklü araba)

Dikkatinizi çekerim 3 ihtimalde de sorumlu makamlar apoletlilerdir dostlar.
Faillerin bulunmaması da önce polisin, dolaylı olarak askerin sorumluluğunda olan bir konudur.
Zira “KKTC Polisi” denen örgütlü polis gücü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı bir yapıdır.
Böylesi bir ortamda olaya nereden bakarsanız bakın ülkede “güvenliği” sağlamakla sorumlu makamların “daha fazla yetki” istemesinin altında yatan sebepler çok iyi araştırılmalıdır.
Şu anki mevcut yapısı ile güvenlikte her şeye hakim olan bu kurumların “daha fazla yetki” istemesinin altında yatanın ne olduğunu çok iyi düşünmek gerekiyor.
Türkiye’deki anti-demokratik uygulamalar, sokak ortasında vurularak öldürülen insanlar ve yaşanan iç savaş ürkütüyor!
Bu nedenle bizdeki silahlı güçleri “çok daha fazla güçlendirmek” yerine daha sivil önlemleri hayata geçirmenin akla mantığa daha uygun olduğunu düşünüyorum.

• Mesela mobese kamera sistemi ile kentlerimizi donatmak neden gündeme gelmiyor da “telefon dinleme” gelebiliyor?
• Neden, işyerlerine güvenlik kamerası takmak maddi ve manevi olarak teşvik edilmiyor?
• Neden Lefkoşa Barosu’nun gündeme getirdiği “Poliste ifadeler kamera ile kayıt altına alınsın” önerisi dikkate alınmıyor?
• Neden poliste işkence iddialarıyla ilgili (ki bu konuda meclis raporu var) polisi yönetenler adım atmıyor?
• Ya da neden “devriye sistemi” geliştirilmiyor mesela?
• Neden ben geceleri polis devriyesi görmüyorum kent sokaklarında?
Neden? Neden? Neden?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir elbette.
                                                          
***

İşte bu ve buna benzer soruların yanıtları ülkedeki “güvenlik” ve buna bağlı insan hakları sorununa farklı bir açından bakmamıza yol açabilecektir diye düşünüyorum.
Zira sorunun “güvenlik” mi, yoksa güvenlik güçlerinin mevcut konumunu daha yasal ve kalıcı hale getirmek mi olduğuna dair netlik yok.
Asal Şube önünde bulunan dinamitler hala sırrını koruyor diğer yandan…

Nerede bu patlayıcıları oraya bırakanlar, yakalandı mı?
Kimleridir bu adamlar, tutukladı mı?
Ya da şöyle soralım, bu patlayıcılar kimden, nereden tedarik edildi?
Başka açıdan soralım; kim hangi limandan, hangi barikattan soktu bu bombaları ülkeye?
Var mı bu soruların cevabı?
Yoksa bu olay, iddia edildiği gibi karanlık güçler tarafından kurulmaya çalışılan “korku imparatorluğunun” bir parçası mı?

Tıpkı “asılsız bomba ihbarları” gibi…
Tıpkı kimilerinin yaydığı “ülkede bomba yüklü araba var” iddiası gibi.

----------------------------------------------------------------

DEM-YAK ve DP

Murat Kanatlı hatırlattı. Küçücük bir adayız ama gündemimiz bol. Ve bu gündem sürekli değişiyor, eskileri not etmek, unutmamak lazım.
Mesela Demyak meselesi, kurcalamaya müsait.
Haber şuydu: “Kamu-Sen Başkanı Mehmet Özkardaş’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Devlet Memurları Yardımlaşma Kooperatifi DEM-YAK bir skandal ile sarsılıyor. 15 Ocak günü DEM-YAK’ın Mağusa Şubesi’nde çıkan ve basına dahi yansımayan bir yangın sonrasında banka şubesi nezdindeki hesaplarla ilgili anomaliler ortaya çıktı. Olaya Kooperatif Şirketler Mukayyitliğinin el koyması üzerine bankanın durağan hesaplarının boşaltıldığı ve 1,3 Milyon TL’lik bir açık meydana geldiği anlaşıldı.”
Buna ek olarak Demokrat Parti’den istifa edenler partideki mali yapı ile ilgili çok önemli iddialarda bulundu, birçoğumuzun dikkatini çekmedi?
DP'ye mali polis uğrayacak mı?
Hepsi polisin görevi.
Göreceğiz.

----------------------------------------------------------

Herkes nereye, biz seferberliğe!

Güneyde yayınlanan SİMERİNİ gazetesi IMR ile Lefkoşa Üniversitesi’nin, Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) ve askerlik süresinin kısaltılmasıyla ilgili konularda 16-17 Mart tarihlerinde Güney Kıbrıs genelinde 18 yaş ve üstü 500 kişiyle yaptığı anketin ikinci kısmına yer verdi.
Habere göre “Askerlik süresinin kısaltılmasının ulusal güvenlik konularında bir tehlike yaratacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 71’i “hayır, hiç”, yüzde 20’si “evet, ancak endişe yaratacak düzeyde değil” derken, sadece yüzde 9’u “evet, büyük ölçüde” yanıtını verdi.
Askerlik süresinin kısaltılmasıyla bugünkü güvenlik duygunuz aynı mı kalacak, yoksa azalacak mı?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 80’i “aynı kalacak”, yüzde 20’si de “azalacak” şeklinde yanıt verdi.
Yani Rumlar askerliğin kısaltılmasına sıcak bakıyor ve en önemlisi “Askerlik süresi kısaltılsın, herhangi bir tehlike yok” diyor.
Bizde hala bu konuyu gündeme almayanlar, ya da 1 gün seferberlik yerine “3 gün yatılı seferberliğe” hazırlananlar herhalde uzayda yaşıyor!
Zira ‘sivilleşmek’ yerine daha da ‘askerleşmek’ sadece bize özgü, bize özel.

Üstelik Rumların da dediği gibi ortada bir tehlike (savaş tehdidi) yokken!

-------------------------------------------------------

MECLİSTEN…

Ersin Tatar yerinden: “Bağırıyorum, bet ofisler kapatılmalıdır, bağırıyorum, sesim duyulsun diye” Erkut Şahali yerinden: “Sana zamanında (Maliye Bakanı iken) bağıran olmadı diye kapatmadın… Ersin Tatar: …(Cevap yok)”

Bu yazı toplam 2138 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar