
Korku Kıskacında Demokrasi: Ali Kişmir Davası ve İfade Özgürlüğü
Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevcut yasaların baskıcı yapısı, uluslararası normlar ile açık bir şekilde çelişmektedir.
Çağdaş Öğüç*
cagdas.oguc@gmail.com
İfade özgürlüğü hakkı, demokrasilerin temel taşıdır ve toplumların kendi kendini yönetme kapasitesinin en önemli dayanakları arasındadır. Bireylerin düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir ortam, yalnızca görüşlerin tartışılmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal değişimlerin de itici gücü olmasına aracılık eder. Bu hak, halkın bilgiye erişimini kolaylaştırır, bireylerin demokratik süreçlere katılımını teşvik eder; en önemlisi otoriter rejimlere karşı toplumların en güçlü savunma mekanizmasını oluşturur.
Gazeteci ve Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Ali Kişmir’in yargılanması, bu hakkın Kıbrıs’ın kuzeyinde ne derece tehdit altında olduğunu ortaya koymaktadır. Ali Kişmir, 2020 yılında sosyal medyada yayımladığı bir iletisinde Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine direkt olarak müdahale ettiğini eleştirdiği için 10 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Dava, yapısı itibariyle yalnızca bir gazeteciyi değil, ifade özgürlüğüne sahip çıkan her bireyi ilgilendiren bir pozisyondadır. Eğer davada Ali Kişmir aleyhine bir mahkûmiyet kararı çıkarsa, karar emsal teşkil edecek ve sıradan her yurttaşın sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşım nedeniyle benzer cezalarla karşılaşmasının önünü açacaktır. Böyle bir durum, toplum genelinde otosansür ve korku iklimini de güçlendirecektir.
kktc Anayasası’nda bulunan 24’üncü madde, her bireyin düşüncelerini açıklama ve yayma hakkını güvence altına alırken, bu hakkı ihlal eden çeşitli düzenlemelerin hâlâ yürürlükte olması çelişkinin boyutunu gözler önüne sermektedir. 1948 yılında BM Genel Kurulu’nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ifade özgürlüğünün evrensel bir insan hakkı olduğunu vurgular. Ancak Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevcut yasaların baskıcı yapısı, uluslararası normlar ile açık bir şekilde çelişmektedir. Kenan Evren’in Türkiye’de yaptığı darbenin ardından Kıbrıs’ın kuzeyinde de kurdurulan yapıda, korku iklimi yaratmak için kullanılan Askeri Suçlar Yasası, eleştiri hakkını baskı altına alarak yurttaşlar üzerinde ciddi bir tehdit unsuru oluşturmaktadır.
Ali Kişmir’in yargılandığı davanın temelini oluşturan Askeri Suçlar Yasası, çağdışı hükümler barındırmakta ve demokratik toplum düzeniyle bağdaşmamaktadır. Bu yasa, bir yılı aşkın bir süre önce Meclis Genel Kurulu tarafından oybirliği ile ivedilikle komiteye gönderilmiş olmasına rağmen hâlâ gerekli düzenlemeler yapılmamıştır.
Öte yandan, ifade özgürlüğüne yönelik tehditler yalnızca Askeri Suçlar Yasası ile sınırlı da değildir. Ceza Yasası, eleştirel düşünceyi kriminalize eden hükümleriyle ifade özgürlüğünü doğrudan hedef alırken, Müfsidane Yayınlar Yasası, gazetecilerin görevlerini yapmalarını engelleyerek basın özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Ayrıca, Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Korunması Yasası, medyanın kamu yararını gözeten yayıncılık görevini özgürce gerçekleştirmesini engellemektedir. Bu yasalar, basın emekçilerinin görevlerini baskı altında yerine getirmek zorunda kalmasına yol açarak toplumun haber alma hakkını da tehdit etmektedir.
Ali Kişmir’in yargılandığı davada dayanak alınan düzenlemeler, anayasanın ifade özgürlüğünü garanti altına alan hükümlerine açıkça aykırıdır. Demokratik bir toplumda bireylerin düşüncelerini açıklama ve eleştiri hakkı yargılanamaz. Meclis, yalnızca bu davanın değil, tüm yurttaşların temel haklarını tehdit eden yasal düzenlemeleri ele almalı ve anayasa ile uyumlu hale getirmelidir.
Bu yasalar, yalnızca gazeteciler için değil, toplumun tüm kesimleri için bir tehdit oluşturmaktadır. İfade özgürlüğünü kısıtlayan her düzenleme, sadece bireylerin düşüncelerini açıklama hakkını değil, aynı zamanda demokratik değerlerin gelişimini de tehdit eder. Bu nedenle, Askeri Suçlar Yasası başta olmak üzere, anayasa ile çelişen tüm yasaların yeniden ele alınarak demokratik normlara uygun hale getirilmesi, demokrasinin geleceği için elzemdir.
Meclis, Ali Kişmir davasını düşürecek yasal düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmeli ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan bir irade ortaya koymalıdır. İfade özgürlüğüne yönelik ihlallerin sona erdirilmesi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin yeniden tesis edilmesi, demokratik bir toplumun vazgeçilmezidir. Meclis’in bu konuda hızlı ve kararlı adımlar atması, tüm vekillerin tarihsel sorumluluğudur.
*Basın Emekçileri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi
