KORKUDAN MEDET UMANLARIN KORKUSU
7 Mart 2020 Cumartesi günü Kıbrıs tarihindeki ‘kara günler listesi’ne girdi. Corona virüsünü bahane ederek kapıları kapatan, bir haftalık süreyi yetersiz bulup uzatan Anastasiadis yönetimi bu sefer Kıbrıslı Türk barışseverleri hedef seçti.
Geçen Cumartesi günü Kıbrıslı Rum eylemcileri polis ve askerlerle karşı karşıya getiren Anastasiadis liderliğinin bu sefer niyetinin başka olduğu başından belliydi. Zira Lokmacı’daki Rum polis ve gümrük kontrol noktasının kuzey ve güneyine bakan taraflarındaki uygulama birbirinden farklıydı.
Barikatın güneyinde, yani Uzunyol tarafında iki sıra demir bariyer sıralanmış, polisler ile göstericilerin teması imkansız hale getirilmişti.
Barikatın kuzeyinde ise demir bariyer yoktu. Siyah kıyafetli, kalkanlı, coplu ve –daha sonra anladığımız- biber gazlı polisler Kıbrıslı Türk göstericilerin önüne dizilmişti. Başta BM Barış Gücü askerleri Rum polislerin önünde duruyorlardı ama gerginlik başlar başlamaz mavi bereliler çekilmiş, Kıbrıslı Türkler ile Rum polisi vücut vücuda gelmişti.
Belli ki istenen buydu. Toplumsal olaylarda polisi eylemcilerin önüne dikmek, bir çeşit tahrik yöntemidir. Nitekim bu yakın temas sırasında önce sözlü olarak başlayan gerilim ardından itişip kakışmaya dönüştü. Rum polisi KTÖS Genel Başkanı Emel Tel’i ve Sol Hareket Başkanı Abdullah Korkmazhan’ı şiddet kullanarak yere düşürdü. Eylemciler bu tahrike karşı seslerini yükseltip barikatı aşmaya dönük girişimde bulununca derhal ‘biber gazı’ operasyonu başlatıldı.
İstenen olmuş, Kıbrıslı Türk barışseverler Rum polisinin orantısız güç kullanımıyla karşı karşıya bırakılmıştı.
Belli ki birileri gerginliği tırmandırmakta kararlıydı.
* * *
3 Nisan 2008’de Lokmacı/Uzunyol 44 yıl sonra açılırken oradaydım. Barış şarkıları eşliğinde yapılan açılış töreninde tam bir bahar havası vardı. Bir gazeteci olarak o havayı canlı yayında kamuoyuyla paylaşırken hissettiğim duygular hala aklımdadır.
7 Mart 2020 Cumartesi günü yine Lokmacı’daydım ve yine canlı yayındaydım ama duygularım bambaşkaydı.
Barışa özlemlerini ve geçişleri durdurma kararının mantıksızlığını anlatmaya gelen insanlara gaz sıkmak faşizmin daniskasıdır!
Anastasiadis yönetimi bir hafta arayla önce Kıbrıslı Rum çözüm yanlılarına, sonra da Kıbrıslı Türklere gözdağı vermeye çalıştı.
Rumlara polis ve dava baskısı…
Türklere de gaz bombası…
“Ben sizi korkutmasını bilirim” diyor açıkça…
Elimdeki yasal güçle, olmazsa copla, değnekle…
Korkutup sindirecek.
Öyle hesaplıyor.
Ayrıca iki toplum arasındaki şoven duyguları da cilalıyor bu şekilde…
“Bakın, Rumlar sizi istemez” diyenlerin ekmeğine bal sürüyor.
Korkudan, korkutmaktan medet umuyor.
Oysa asıl kendisi korkuyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası statüsünün, AB üyeliğinin ve kuzeye göre ekonomik avantajlarının arkasına sığınıp, kendi koltuğu ve ailesel çıkarları adına Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum federalistleri yıldırmaya çalışıyor.
Kim bilir, bu gerginlikle belki de kuzeydeki seçimlerde şoven bir adayın kazanması hayalini de kuruyor.
Korku insana neler yaptırıyor!..