“Koruma Emri” Kadına Yönelik Şiddeti Önlemek İçin Yeterli Bir Araç Mı?
“Koruma Emri” Kadına Yönelik Şiddeti Önlemek İçin Yeterli Bir Araç Mı?
Feminist Atölye (FEMA)
[email protected]
Kadına yönelik şiddet ataerkil sistemin ürettiği güç eşitsizliğiyle bağlantılı olup, kadın bedenini ve cinselliğini kontrol altına almayı hedefler. Şiddete sebebiyet veren, eşitsizlik ve ayrımcılığın ta kendisidir. KKTC Meclisi tarafından 2011 yılında kabul edilen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin giriş kısmı bu iddiayı kanıtlar niteliktedir. Buna göre “Kadınlarla erkekler arasında de jure ve de facto eşitliğin gerçekleştirilmesinin kadına karşı şiddetin önlenmesinde temel bir unsur olduğunun bilincine” varılması gerektiğine işaret edilir.
Aktarılan tanım ve prensiplerden de anlaşılacağı üzere, kadın yönelik şiddet toplumsal ve politik argümanlar temelinde var edilir. Bu sebeple ortadan kaldırmak için sadece yasal düzenlemeler ve kurumsal mekanizmalar yeterli değildir. Fakat “devrimin” gerçekleştirilmesini beklemek, yaşanan şiddetin süresini uzatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Toplumsal algının dönüştürülmesine yönelik yürütülen mücadele esnasında, somut şiddet vakalarına karşı kullanılabilecek araçların da geliştirilmesi elzemdir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yürürlükte olan 1985 Anayasa’sı ve birçok yasal düzenleme, kadın yönelik şiddetle mücadele ederken dayanak teşkil edecek niteliktedir. Anayasa’da “Eşitlik” ilkesini düzenleyen 8. Madde’nin ilk iki fıkrasına göre:
“(1)Herkes, hiçbir ayırım gözetilmeksizin, Anayasa ve yasa önünde eşittir. Hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfa ayrıcalık tanınamaz.
(2)Devlet organları ve yönetim makamları, bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek ve ayrıcalık yapmamak zorundadırlar”.
Temel Hakların Niteliği ve Korunması başlıklı 10. Maddesi’nin ikinci fıkrası ise:
“ (2)Devlet, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, kişi huzuru, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlar” demektedir. Kadına yönelik şiddetin eşitsizlik ve ayrımcılık problemi olduğunu gerçeğinden hareketle bahsi geçen maddelerin, kadına yönelik şiddeti engelleme noktasında devlete önemli bir görev yüklediği açıktır.
Kadının insan hakları alanında ayrıntılı düzenleme yapan sözleşmeler arasında sayılan ve iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa Konseyi Sözleşmesi, yaşanan şiddet vakaları esnasında tartışma konusu yapılan “koruma emri” uygulamalarını düzenlemektedir.
“Madde 53 – Engelleme veya koruma emirleri
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya
koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar 1. fıkrada sözü edilen engelleme emirlerinin aşağıdaki niteliklere sahip olmasını
temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
– söz konusu emirler mağdurun derhal korunmasını sağlayacak ve mağdura gereksiz finansal veya idari yük getirmeyecektir;
– belirli bir süre için veya bu süreyle ilgili bir değişiklik yapılıncaya veya yürürlükten kalkıncaya kadar verilecektir;
– gerektiğinde derhal yürürlüğe (ex parte) girecektir;
– diğer yargı süreçlerinden bağımsız olarak veya bunlara ilaveten verilebilecektir;
– daha sonra başlatılabilecek yargı süreçlerine dâhil edilmesi mümkün olacaktır.
3. Taraflar 1. fıkrada saptanan kısıtlama veya koruma emirlerinin ihlallerin etkili, orantılı ve
caydırıcı cezai veya diğer yasal yaptırımlara tabi olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya
diğer tedbirleri alır”.
Koruma emri yerel yasalar içerisinde, AİLE (EVLENME ve BOŞANMA) YASASI’nda düzenlenmiştir.
“Koruma Emri 36.
(1) Evli veya boşanmış taraflardan biri diğerine,
(A) Fiziki zarar verdiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde,
(B) İstek dışında cinsel ilişkiye zorladığı hallerde,
(C) Fiziki veya manevi şiddet veya baskı yaptığı hallerde,
(Ç) Konutu kullanma hakkı diğer eşe verildiği durumda, bu konuta izinsiz girdiği veya girmeye teşebbüs ettiği hallerde,
(D) İşyerine gelerek rahatsızlık verdiği hallerde,
(E) İşyerine, konutuna, müstahdemine, işverenine, birlikte ikamet ettiği aile fertlerine veya yakınlarına mükerrer şekilde telefon ederek, mektup göndererek veya diğer iletişim yollarını kullanarak veya sözlü olarak rahatsızlık verdiği hallerde,
(F) Diğerini isteği dışında kamuya açık veya kapalı mahallerde takip ettiği hallerde,
(G) Ceza Yasası kuralları uyarınca suç sayılan bir fiilde bulunması halinde, (böyle bir durumda fiili ika eden tarafın polis tarafından itham edilmesi yeterlidir.)
(Ğ) Evinin, işyerinin, okulunun, aracının veya diğer eşin bulunduğu herhangi bir yerin önünde bulunmak suretiyle gözaltında tuttuğu veya evinin etrafında dolaşmak suretiyle gözetlediği hallerde,
(H) Yargıcın takdirine göre, çocuğu haksız yollardan yargı yetkisi dışına çıkarmakla tehdit ettiği veya buna teşebbüs ettiği hallerde,
(I) Yargıcın takdirine göre tehdit, taciz ve rahatsızlık sayılabilecek hallerin var olması veya yapılacağı ihtimalleri hallerinde,
mağdur olan taraf tek taraflı dilekçe ile mahkemeye başvurarak koruma emri talep edebilir.
(2) Mağdur olan tarafın korunması için mahkeme aşağıdaki koruma emirlerinden uygun gördüklerini verebilir:
(A) Taciz edenin, diğer tarafın veya diğer aile fertlerinin konutuna, taşınmaz malına,
okuluna veya işyerine girmekten men edilmesi.
(B) Taciz edenin diğer tarafın veya diğer aile fertlerinin yüz metre mesafesine yaklaşmaktan men edilmesi.
(C) Diğer tarafa, aile fertlerine, onların konutuna veya işyerine yazılı, sözlü, telefon veya sair iletişim araçlarını kullanarak tedirginlik yaratacak veya taciz edecek şekilde iletişim kurmaktan men edilmesi.
(3) Bu madde kuralları uyarınca Mahkeme tarafından verilen koruma emirlerine uymayanlar suç işlemiş olurlar ve mahkûmiyetleri halinde davanın görüşüldüğü tarihteki aylık asgari ücretin on katına kadar para cezasına veya bir yıla kadar hapis cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilirler”.
Aile Yasası’ndaki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere korunmak istenen birey, evli veya boşanmış olmak zorundadır. Genellikle kadınlar için uygulanan söz konusu madde, resmi bir birliktelik yaşamamış veya ailedeki diğer bireylerin şiddetine maruz kalan bir kadının başvuru yapmasına imkân tanımaz. Bu bağlamda şiddete uğrayan özneler arasında bir ayrımcılık yapılmaktadır. Bahsi geçen yasa maddesi, içerisinde barındırdığı eksiklikler nedeniyle uygulamada birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir. Koruma emrinin geçerli olduğu süre, aleyhine emir verilen kişinin hangi fiillerinin ihlâl teşkil edeceği, kolluk kuvvetlerinin bu emir karşısındaki görevinin ne olduğu gibi konular açık bir şekilde düzenlenmemektedir. Bu sebeple tek başına verilecek bir mahkeme emrinin hiçbir anlamı kalmamaktadır. Ayrıca meselenin önemli özneleri arasında sayılan savcılık ve hastanelerde uzmanlaşmış kişilerin çalıştığı birimler kurulmalı, mahkemede izlenecek prosedür ayrıntılı bir şekilde düzenlenmeli ve ekonomik durumu yetersiz olan bireyler için ücretsiz başvuru imkânları sağlanmalıdır. Geçtiğimiz haftalarda yaşanan birçok şiddet vakası, işlevsel bir mekanizmanın önemini bir kere daha kanıtlamıştır.
Kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmanın yanında, önlemek için de çaba sarf edilmelidir. Bu sebeple sadece mağduriyet oluştuktan sonra değil, öncesinde de birçok tedbir alınmalıdır. Özellikle eğitim müfredatının kadının insan haklarına duyarlı bir şekilde yeniden gözden geçirilmesi gereklidir. Tabi ki medya organları da şiddet haberlerini yayınlarken kullanılan dile dikkat etmelidir. Siyasi irade için bu güne kadar tali bir mesele olarak algılanan toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı icraatlar, hükümet ve yerel yönetim programlarının içerisinde yerini almalıdır. Sığınma evleri, alo yardım hatları, rehabilitasyon merkezleri ve şiddetin kadınlara ulaşımını engelleyebilecek koruma emirleri bu anlamda en önemli araçlar arasında sayılmaktadır. Sivil toplum örgütlerinin katılımı ile tanıtımı yapılan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasası ve Kadına Yönelik Şiddet Yasası arzulanan mekanizmanın kurulmasına ön ayak olacaktır. Sonuç itibariyle devletin anayasal görevleri arasında sayılan eşitliği tesis etme, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma işlevini yerine getirmek için, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmaya dönük icraatlarını en kısa zamanda hayata geçirmesi gerekmektedir.