Koruyucu babamız
Öfkelenmemek ve kırılmamak lazım. Çünkü gerçekten de Akıncı’nın son zamanlarda soyunduğu rolün koruyucu babalıktan bir farkı yok. Bu babacan korumanın solda bir karşılığı olması ise oldukça ürkütücü.
Modern tarih baba figürüne bürünmüş liderlerle doludur. Milletin koruyucu kahramanı olmak, ulus devletler sonrası çağın en geçerli rollerinden birisidir.
“Koruyucu baba” olarak lider, halkın varlığının teminatıdır. Dış ve iç tehditlere karşı sığınılacak liman onun kollarından başka bir yer olamaz. Onun devasa gölgesi altında huzura kavuşuruz.
Babamız bize laf edenleri pataklama kudretine sahiptir. Daha doğrusu bize öyleymiş gibi gösterir. Bunu varlığımızı tehdit edenleri arada bir uzaktan haşlayarak yapar. Efelenmesi yalnızca lafta da kalsa, nutuklarıyla gururumuzu okşar.
Popülizm bu gibi liderlerde oldukça sık rastlanır bir meziyettir. İktidarda kalmak halkın duygularına hitap etmek suretiyle mümkün olabilir. Hedef kitle hangisiyse o kitlenin duymak istediklerini söyler. Taraftarları ile diğerleri arasında kamplaşma yaratmak da uygun zamanda yapıldığında çok iyi bir hamledir.
Buraya kadar yazılanlar, otoriter rejim eleştirisiyle birlikte Türkiye’deki “Reis” fenomenine bağlansa, Kıbrıslı Türk solunun büyük bir çoğunluğu bu yazının altına imzasını atar.
Peki bunları Cumhurbaşkanı Akıncı için yazdığımı söylesem? O zaman solun tepkisi ne olur?
Aslında bu satırları yazarken hatırı sayılır bir ikilem yaşıyorum. Çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye ile bir tahakküm ilişkisi olduğu bir vakadır. Sebepleri ve bu durumdan kurtuluş yöntemleri tartışmaya açık bile olsa, irademizin çeşitli düzeylerde ipotek altına alındığı yadsınamaz.
Ancak bunu dile getirmek, öncelikle bu durumdan kurtulmanın yollarını tartışmayı gerektirir. Solun yaşamın her alanında yoğrularak, Kıbrıslı Türklere elle tutulur bir hedef sunabilmesi buna bağlıdır. Sol eğer bunu yapmayıp koruyucu kahramanlardan medet ummaya başlarsa artık miadını doldurmuştur.
Popülizmi yalnızca sağcılardan beklersek büyük bir yanılgıya düşmüş oluruz. Bunu elbette soldan birileri de yapabilir. Ve ilk itiraz edilmesi gereken şey de popülizmin soldan gelenidir.
Sol, en başta kahramanlığı bir iletişim stratejisi olarak kurgulayanlardan korkmalıdır. Ve bunu sol adına yapanlardan. Kıbrıslı Türklerin varlık ve kimliklerinin tehdit altında olduğu söylemek, buna karşı ne yaptığını ve ne yapacağını da açıklamayı gerektirir.
İşte o zaman popülizm yapılmamış olur. Kullanılan sözler bir manaya sahip olmaya, altı doldurulmaya başlar. Yalnızca tespit yapmaktan kurtularak, buradan bir mücadele örgütlemeye girişilebilir.
Öfkelenmemek ve kırılmamak lazım. Çünkü gerçekten de Akıncı’nın son zamanlarda soyunduğu rolün koruyucu babalıktan bir farkı yok. Bu babacan korumanın solda bir karşılığı olması ise oldukça ürkütücü.
Durumdan sürekli şikayet eden ancak hiç bir şey yapmaya yeltenmeyen bir sol haline gelmemek için kahramanlar sorgulanmalı. Bunu yaparken söylemle eylemin birbiriyle ne kadar uyuştuğu dikkate alınmalı.
Baba figürünün korumacı güvenliğine kapılırsak eğer toplumsal hayatın tüm dinamizmine sırtımızı dönmüş oluruz. Bunun farkına erkenden varamazsak toplumun tüm kesimlerini özgürlük mücadelesi ekseninde örgütleyebilmek bir hayalden öteye gidemez.
Tüm bu nedenlerle ben, ne zaman karşıma koruyucu bir lider çıksa, ona şüpheyle yaklaşırım. Üstüne üstlük bu lider soldansa, iyice ürküntüye kapılırım.
Dünya hep böyle örneklerle doludur çünkü. Ve bu örnekler istisnasız kötüdür.