1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'Kosova-Arnavutluk'-4
Kosova-Arnavutluk-4

'Kosova-Arnavutluk'-4

Kosova-Arnavutluk yazıdizimizin 4.bölümünde, öncelikle Prizren kentine kalan son uğrak yerimiz; Kırık Cami ya da diğer adıyla Namazgah’a uğrayacağız. Burayı ziyaret edebilmek için taksi kiralamamız şart oluyor. Bu konuda bizlere; Motelimiz alt

A+A-

 

Kosova-Arnavutluk yazıdizimizin 4.bölümünde, öncelikle Prizren kentine kalan son uğrak yerimiz; Kırık Cami ya da diğer adıyla Namazgah’a uğrayacağız. Burayı ziyaret edebilmek için taksi kiralamamız şart oluyor. Bu konuda bizlere; Motelimiz altında yer alan kafeteryanın sahibi Yaşar yardımcı oluyor ve taksicilik yapan Şenol arkadaşını telefonla arıyor. Aslında söz konusu günde öncelikle Namazgâh’ı ve ardından da Arnavutluk’un başkenti olan Tiran’a gitmiştik ama yazıdizimiz içerisinde, Arnavutluk’u tek başına yazmaya karar verdim. Taksicilik yapan Şenol’a fiyat konusunda anlaşıp arabaya biniyor ve Namazgâh’ın yolunu tutuyoruz. Arabada yolculuk ederken bir yandan kulağımız radyoda çalan şarkıya takılıyor. Buradaki radyo istasyonlarının Türk Pop müziğinden şarkılar çaldıklarını farkediyor Şenol ile bu konuda sohbete giriyoruz. Sohbet içerisinde Türk Pop Müziği çalan birçok kanalları olduğunu ve büyük bir dinleyici kitlesi bulunduğundan bahsetti. Ayrıca Türkçe Tv kanallarını da uydu aracılığıyla izlediklerinden söz etti. Yolumuz pek uzun olmamakla beraber, ara sokaklardaki gezintimiz, ilk geldiğimiz ve kar altında yaptığımız gezi gününden daha farklı oluyor. Hava bu kez güneşli ve sokaklar arasındaki evler, herşey kendi rengine bürünmüş adeta. Özellikle Osmanlı konut biçimi cumbalı evlerin yoğunluğu hepimizin dikkatini çekiyor. Geçtiğimiz büyük caddelere de ya kahramanların ya da bu topraklara emek vermiş büyük kişilerin isimlerinin verildiğini de görüyoruz. Tüm bu dolaşımı gerçekleştirdikten sonra Prizren kentinde son olarak uğrayacağımız Osmanlı mirası, "Kırık Camii", bir diğer adıyla Namazgâh'a ulaşmış olduk.

 

NAMAZGÂH

Arabamızı park ettikten sonra dinlence yeri haline getirilmiş Kırık Camii alanına giriyoruz. Buranın bölgede konuşlandırılan Türk Taburu ve bankların üzerinde yer alan yazıdan farkedilen “Ankara Büyük Şehir Belediyesi” reklamından, alanın düzenlemesinde katkıları olduğunu anlıyoruz...

Kırık Camii olarak da anılan Namazgâh, Fatih Sultan Mehmed Han devrinde 21 Haziran 1455 yılında Prizren'de inşa edilen ilk Osmanlı eseridir. Namazgâh'ın kelime anlamı;-‘geniş kitlelerin namaz kılması için yapılan üzeri açık camiyi ifade etmektedir’- Prizren, Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra ilk Cuma namazı, hemen yaptırılan bu camide kılınmıştır. Yugoslavya döneminde yalnızca yarım olarak bir duvarı bulunmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin sağladığı ödenekle NATO harekatından sonra eski kayıtlara bakılarak yeniden yaratılmıştır.

Namazgâh’tan sonra, sempozyum organizasyonunun düzenlediği bir geziye katılıyoruz. Söz konusu gezide; ilginç yapısıyla Terzi Köprüsü, UNESCO tarafından da koruma altında olan ve askeri bölgede bulunan Viskoki Decani Manastırı, Priştina yakınlarında yer alan, tarihe, ilk Osmanlı Paşası şehidi olarak not edilen, 1 Murad Han'ın Türbesi, gezimizin uğrak yerleri oluyor. Organizasyonda yer alan Taner akadaşımızla otobüse doğru yürümeye koyuluyoruz. Bristica nehrini yanımıza alıp yürürken bir yandan tüm savaşlara inat akmaya devam eden nehre bakıyor, diğer yandan da burayı ertesi gün terkedecek olmanın hüznünü yüreğimize yerleştirmeye başlıyoruz. Yürürken çok şey düşünüyor insanoğlu. Buraya gelmeden önce adını sadece televizyonlardan, gazetelerden, kitaplardan bildiğimiz Kosova'yı, toprağına basarak gezmek, yeni kentler, yeni insanlar tanımak ve görmek, ne kadar ortak bir geçmiş ve kültürel benzerlikler olsa da, kendine özgü o "varyatını" hissetmek, bir rüya gibi geliyor insana... Sonunda otobüsteki yerimizi alarak yolculuğumuza başlamış olduk. Prizren'e yakın olan Yakova şehri bölgesinde yol üstünde göreceğimiz Osmanlı eserine doğru yol alırken, Prizren kentini bu şekilde de görme fırsatı buluyoruz...

 

TERZİ KÖPRÜSÜ

"Terzi Köprü", ya da “Terziler Köprüsü” olarak da anılan söz konusu Osmanlı eseri, Yakova şehri yakınlarında, Prizren’e 5 kilometre uzaklıkta ve Erenik Nehri üzerinde yer almaktadır. Köprünün tam olarak ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle beraber, 15.yy sonlarında olduğu düşünülmektedir. Büyük bir ihtimalle Yakova’da yaşayan Terzilerden adını aldığı düşünülüyor. Bu konuda araştırmamı geliştirirken, Prizren’de 1721 yılında Terzi Mehmet tarafından yaptırılan Terzi Memi Camii’nin varlığıyla, söz konusu köprünün de kendisi tarafından yaptırılmış olabileceği varsayımını isminden yola çıkarak düşünebiliriz.

 

VİSOKİ DECANİ MANASTIRI

Terzi Köprüsü’nden sonra yeniden yola koyuluyoruz. Yeşilin alasını gözler önüne süren doğa içerisinde yol alırken, dağlık bir bölgeye doğru yöneldiğimizin farkına varıyoruz. Giderek Visoki Manastırı’na yaklaştıkça, NATO’ya bağlı İtalyan askerlerinin koruması altında olduğunu sizlere sezinlettiren barikatlara yanaşmış olduk. Doğanın içerisinde tek kelimeyle muhteşem bir alanda yer alan Manastır’ın yanıbaşındaki bağlık, bizlere hemen şarap üretimi hakkında mesaj verir nitelikte. Otobüsümüzden inip Manastır girişinde yer alan İtalyan askerlerinden izin alıyor ve içeriye giriyoruz. Gerçekten müthiş bir yapı ve doğanın içerisinde çok iyi bir şekilde konuşlandırılmış. Manastır’ın dış duvar süslemeleri ise insanı hayran bırkmaktadır.

Visoki Decani Manastırı, Metohiya olarak bilinen güney Sırp eyaletinin batısında yer almaktadır. Burası, 1327-1335 yılları arasında Decani Kutsal Kralı Stefan tarafından inşa edilmiş ve Rab İsa Mesih'in Yükselişi'ne ithaf edilmiştir. Manastır, bölgede en büyük ve en iyi korunmuş Ortaçağ Sırp manastırı olarak tanınır. Çalkantılı tarihi içerisinde burası, kilise sanatı, çeviri ve misyonerlik ve diğer faaliyetlerinden dolayı önemli bir manevi merkez olarak ün yapmıştır. Decani Kardeşlik manastırı bugün, manastır geleneğini 30 kadar genç rahiple sürdürmektedir. Visoki Decani Manastırı, Romanesk mimariyle Sırp-Bizans fresk ressamlığını birleştirmesi nedeniyle Ortaçağ Batı ve Bizans geleneklerinin çarpıcı bir sentezi olarak kabul eidliyor. Bu kaynaşma, Doğuyla Batı sınırı boyunca yer alan bölgenin karakteristik özellikleirnden birini teşkil ediyor. Bölgedeki pek çok dini mekanın freskleri hasar görmüş olmasına rağmen, Decani'de bunlar, adeta korunmuş. İyi korunmuş tablolar, manastır kilisesinin içini neredeyse tamamıyla kaplıyor. Daha önce de belirttiğim gibi; bugün Nato'ya bağlı İtalyan askeri güçleri tarafından korunmakta ve buraya izinle girilmektedir.

Şarap:

Manastırın geleneklerinden biri olan ve hâlâ üretimlerine eski şarap mahsenlerinde sürdürülen Visoki Decani şarabı, özellikle kırmızı şaraplar arasında büyük ün yapmıştır. Elbette böylesi bir bilgi karşısında kırmızı şarap seven bizlerin, manastır şarabından almamak olmazdı...

 

1.MURAD HAN TÜRBESİ

Manastırdan şaraplarımızı da alıp Kosova coğrafyası içerisinde yer alan son uğrak yerimiz, Priştina yakınlarında bulunan 1.Murad Han Türbesi’nin yolunu tutuyoruz. Türbe; bu bölgenin en kutsal eserlerin başında yer alıyor. Uzun bir yol alışımızdan sonra söz konusu türbeye varmış oluyoruz. Ve yazıdızimizin son bilgilerini aktaralım... Osmanlı tarihinde savaş meydanında şehit olan ilk padişah Birinci Murad’dır. 1389 yılında, 1. Kosova Savaşı’nda yaralı bir Sırp tarafından şehit edildikten sonra iç organları türbenin bulunduğu alana defnediliyor bedeni ise Bursa şehrinde defnediliyor. Olayı biraz daha derinlemesine anlatalım: 8 Ağustos 1389 tarihinde muharebe öncesi Kosova’da şiddetli fırtına vardı ve o gün Berat gecesiyle. Akşam çadırına çekilen Sultan Murad Han, Berat gecesini ihya edip namaz kıldı. Kuran-i Kerim kıraat ettikten sonra, seccadesinin üzerinden kalkmadan tarihe geçen şu duayı okudu: “Ey rabbim, nu fırtıma, şu aciz Murad kulunun günahları yüzünden çıktıysa, masum askerlerimi cezalandırma. Onları bağışla. Allahım... onlar ki buraya kadar, sadece senin adını yüceltmek, İslâm dinini kafirlere duyurmak için geldiler, bu fırtına afetini onların üzerinden def eyle. Ve dilersen o bayram gününde şu Murad kulun sana kurban olsun. Önce beni “gazi” kıldın, sonra “şehit” et...”

Fırtına dinip 9 Ağustos 1389 tarihinde Kosova Meydan Muharebesinde 1.Murad Han büyük bir zafer kazandı. Sırp Devletinin yıkılıp, Balkanların Türk hakimiyetine geçişini sağlayan Kosova zaferinden sonra, Sultan Murad Han, devrin ananesince muharebe meydanını dolaşmaya başladı. Bu sırada Miloş Obiliç adında yaralı bir Sırp asilzadesi tarafından hançerlenerek şehit edildi. Bu arada 1 Murad Han’ın “Yeniçeri” ocağını ilk kuran padişah olduğunu da vurgulamakta yarar var.
Türbenin ilk hali Kosova Savaşı'ndan hemen sonra Sultan Murad'ın şehit edildiği yerde, Yıldırım Beyazıt tarafından inşa edilmiştir..

 

Böylece prizren kenti içerisindeki gezimizi tamamlamış oluyoruz. Haftaya yazıdizimizin son bölümünde Arnavutluk’un başkenti Tiran’a gideceğiz...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2475 defa okunmuştur