Kötü Yönetilmenin Bedeli Çok Ağır Olabilir
Üzülerek izliyoruz ki, iktisadi bir gerileme içerisinde bulunduğumuz bu evrede ekonomi hızla dibe doğru seyir ederken, hükümet hala ekonomik bir plan çerçevesinde herhangi bir bilinçli çaba veya gayret ortaya koyabilmiş değildir. Hükümetin önce karar alıp ertesi gün aldığı karaları bozması, beyhude bir çaba sarmalında bocalayıp durması, ekonomik riskin gerçekten farkına varılıp varılamadığına ilişkin ciddi şüpheler oluşmasına neden olmaktadır. Özel sektör gelirleri ve bireysel gelirlerin düşmesi, ekonomide toplam talep üzerinden bir açık oluşturmakta olup bu açığın kamu harcamalarını artırmak suretiyle dengelenmesi lazımdır. Eğer hükümetler bunu yapabilmeyi başaramazlar ise kamu ve özel sektör gelirlerinin çok daha hızlı bir şekilde azalması kaçınılmazdır. Bunun sonucunda ise özel sektörde şirketler borçlarını geriye ödeyemez hale gelir ve batmaları söz konusu olur. Kamu gelirleri, yani vergilerden elde edilen gelirler ise minimal seviyeye düşer ve orta vadede dibe vurarak maliye maaş ödeyemez duruma gelir.
Böylesi bir ekonomik krizle mücadele etmek kolay değildir şüphesiz. Hükümetlerin yüksek miktarlarda ek kaynak yaratıp, kamu harcamalarını toplam talebi genişletecek şekilde artırmaları ve destek programlarını finanse etmeleri gerekmektedir. Pek tabii bu gibi ekonomik durumlarda hükümetlerin kaynak yaratmak için sahip olduğu araçlar sınırlıdır. Hükümetlerin söz konusu dönemlerde kaynak yaratabilme adına sahip olduğu imkanlar, halihazırda mevcut olan fon kaynakları, yeni kaynaklar yaratma, para basma, iç kaynaklardan borçlanma ve dış yardımlara erişim şeklinde sıralanabilir.
Dünyadaki birçok ülke iç ve dış borçlanma yaparak, plan ve programları çerçevesinde ihtiyaç duyduğu finans kaynağını tamamlamaya çalışıyor. Güney Kıbrıs’ın 3 milyar avro iç borçlanma yapmak için harekete geçtiğini, 400 milyon avro da Avrupa Birliği yardımlarından beklediğini okuduk son günlerde. Böylelikle, Güney Kıbrıs, kendi maliye kaynaklarının haricinde, Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının (GSYİH) yaklaşık %14’üne denk gelen bir miktarı maliyesine dışardan enjekte etmiş olacak. Güney Kıbrıs maliyesinin sahip olduğu mevcut kaynaklar da düşünüldüğünde, GSYİH’sının %20’si kadar bir kaynakla Covid-19 krizinin ekonomik sonuçlarını yönetmeye çalışacağı anlaşılıyor. Bununla birlikte, bahse konu krizi yönetme ve ekonomik daralmayı önleme adına İtalya’nın da GSYİH’nın %50 kadar bir miktarı kaynak olarak oluşturmaya çalıştığını görüyoruz.
Kuzey Kıbrıs, Avrupa Birliği ülkeleriyle benzer şekilde para basma gibi bir enstrümana maalesef sahip değildir. Kuzey Kıbrıs’ın elindeki mevcut birikmiş fonların da yetersiz olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla yapılması gereken, Maliyemizin, elindeki mevcut kaynakların üzerine daha ne kadar kaynak ihtiyacı olduğunu öngörüp geri kalan kısmı için iç borçlanma yoluna gitmektir. Kuzey Kıbrıs bankaları, GSYİH’nın %15-20’si kadar bir miktardaki borçlandırmayı yapabilecek kapasiteye sahiptirler. Ancak esas endişe, KKTC Hükümetinin, bu yönetim anlayışı ile böylesi bir borcu ödeyebilme kapasitesine sahip olup olmadığıdır.
KKTC hükümeti ileriki günlerde, eğer ekonomik çöküşün önüne geçme gibi bir niyeti varsa, bankalardan borçlanarak kaynak yaratılmasını gündemine alacaktır. Bahse konu borçlanmayı yapmak Hükümet için zor olmayacaktır şüphesiz. Ancak bu borcu yönetmek, işin esası ve zor kısmıdır. Bu bağlamda, hükümetin borçlanma miktarını asgari düzeyde tutabilmesi ve ihtiyacını doğru belirlemesi adına, ekonomide oluşması muhtemel farklı senaryoları çalışarak ihtiyaç duyacağı para miktarını öngörebilmesi lazımdır. Aksi halde sahip olduğumuz ve borçlanacağımız kaynakların tümü bilinçsizce harcanır fakat ekonomiye bir faydası olmaz. Bu sebeple plana ve programa ihtiyacımız olduğunu, üzerine basa basa tekrarlıyorum.
Sonuç olarak, vatandaşına karşı sorumluluk hisseden devletler, yaratılan kaynağı, azami ekonomik fayda sağlanacak şekilde, ayrıca en ihtiyaçlı kesimlere ve sektörlere ulaşacak şekilde, planlayarak uygulamasını yapmak zorundadır. Bunu başarabilmek de, kaynak yaratma ve yarattığı kaynağı harcama yöntemlerini önceden planlayıp, program geliştirmekle mümkün olabilir. Herhangi bir plan ve programı olmayan idareler, kaynak kullanımında ekonomik verim elde etmek bir yana dursun, farklı krizlere de davetiye çıkarmış olurlar ki, KKTC ekonomisinin bunun altından kalkabilmesi mümkün olmaz.