1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kötülüğün Zaferi
Kötülüğün Zaferi

Kötülüğün Zaferi

Kötülüğün Zaferi

A+A-

Tufan Erhürman

“Kötünün zaferi için gerekli olan tek şey iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır”.

Bir televizyon programında duydum bu sözü. Edmund Burke söylemiş. Not düştüm ve üzerinde uzun uzun düşündüm.

İnsanların fıtrattan kötü ya da iyi olduğuna inanmak istemedim hiçbir zaman. İnsanları iyi ya da kötü yapan yaşadıkları ve geçmişten getirdikleridir sanırım. Belki de umudu sıcak tutma arzumdur bunu bana düşündüren. Yaşadıklarıysa insanları iyi ya da kötü yapan, kötülerin kötü olduktan sonra yaşadıkları onları da iyi yapabilir.

Ama umudu sıcak tutmak için düşünmek yetmiyor tabii. Eylemek, bir şey yapmak da lazım. İyi insanlar bir şey yapmazsa, kötünün ve kötülüğün zaferinin kaçınılmaz olduğunu söylüyor Edmund Burke. Sanki bizim durumumuz onun anlattığından da vahimmiş gibi geliyor bana. Tek tek “iyi insan”ların her gün ufak tefek bir şeyler yaparak kötülüğe ortak olduklarını gözlemlemek, “iyi insanlar”ın hiçbir şey yapmadan kötülerin zaferine katkıda bulunduğunu fark etmekten daha acıtıcı.

“İyi insanlar”ımızın durmaksınız kötülüğün hakimiyetinden dem vurup ondan şikayetçi olmaları, “değişim” arzusunu ortaya koymaları, ilk bakışta iyilik yolunda bir başlangıç noktası gibi görünüyor. Ama tam da aynı noktada bir soru işareti ister istemez belirleyici hale geliyor. Kendisinden şikayetçi olunan kötülük tek tek bireyleri mi, yoksa toplumun tamamını mı mağdur ediyor? “İyi insan” yalnızca kendisini mağdur olarak algılıyor, diğer mağdurların mağduriyetlerinin farkına varmıyor, hatta giderek diğer mağdurları kendi mağduriyetinin sebebi olarak görmeye başlıyorsa, kötülüğe karşı hiçbir şey yapmaması, bir şey yapmaya kalkışmasından daha iyi bile olabilir. Çünkü böyle bir “iyi insan”ın kötülüğe karşı mücadelesi aslında kendi mağduriyetini ne pahasına olursa olsun giderme mücadelesinden başka bir şey değildir.

Memleketin yakıcı ve yıkıcı problemlerinden işsizliği ve istihdam politikasındaki adaletsizliği ele alalım mesela. Buralarda kime sorarsanız sorun, istihdamların partizanlık gözetilerek yapılmasının en sıradan biçimiyle bir kötülük olduğunu söyler ve hemen ardından kendisinin veya ailesinden birinin bu sebeple mağdur olduğunu anlatır size. Mağduriyeti gidermenin iki yolu olduğu son derece açıktır. Birincisi, mağdur olanın iş sahibi olması, ikincisi ise herkesi mağdur eden bu istihdam sisteminin eşitlik temelinde değişmesidir.

Birinci yol, bireyin mağduriyetini, dolayısıyla kötülüğü ortadan kaldırır gibi görünür ilk bakışta. Oysa aslında yapılan, mağduru kötülüğe ortak etmek, onu en azından diğer mağdurların gözünde fail konumuna getirmektir. Dahası, kötülüğe ortak olan mağdur aslında bu ortaklığıyla başka alanlardaki mağduriyetlerine kapı da açmaktadır.

Çünkü bir alanda eşitsizlikten yararlanmak, eşitsizliğin ve ondan kaynaklanan kötülüğün hakimiyetini kabullenerek onun yaygınlaşmasına katkıda bulunmaktan ve hayatın diğer alanlarında gelip yeniden sizi bulmasına olanak tanımaktan başka bir şey değildir.

Tam da bu sebepledir ki, kötülüğe karşı onun zaferini engelleyecek bir şey yapmanın tek yolu, kişisel mağduriyetleri gidermekle uğraşmak yerine, mağduriyetleri eş değerlileştirerek, diğer mağdurlarla bir araya gelerek mücadele etmektir.

Oysa bu ülkede bu yol, dün olduğu gibi bugün de rağbet görmemektedir. Her bir insan kendi mağduriyetine boğulmakta, durmadan onu anlatmakta, onu ortadan kaldırmak için yollar aramakta, çoğu zaman da bulmaktadır. Belki de temel sorun tam da buradadır. Belki de “iyi insanlar”, kendi mağduriyetleri giderilirken, bunun başkalarının mağdur olması pahasına gerçekleştiğini içten içe bilmekte, bu bilgiden kaynaklanan suçluluk duygusu onları kötülüğe esir etmektedir.

Sebepler tartışılabilir ve çoğaltılabilir ama sonuç değişmemektedir. Bu ülkede kötülüğün zaferi saatine belki beş vardır, hatta belki de beş geçmektedir. “İyi insanlar” kötülüğe bir yerlerinden bulaşmış olsalar bile, onun diğer mağdurlarıyla bir araya gelerek bir şeyler yapmaya başlamak zorundadır. Aksi, her gün biraz daha büyüttüğümüz kötülüğü çocuklarımıza miras bırakmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

 

 

Bu haber toplam 2018 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 201. Sayısı

Adres Kıbrıs 201. Sayısı