KÖTÜLÜKLE BAŞA ÇIKMAK
Bütün bu yalancı, sözüne güvenilmez, rezillikleri tavan yapsa da yüzsüzlükle yoluna devam eden, rakiplerini alt etmek için en merhametsiz taktikleri uygulayan, kendi bekaları için gençleri ölüme göndermekten çekinmeyen politikacılar gökten zembille inmediler. Onlar bu pozisyonlara geldikleri için görünür haldeler sadece ve yaptıkları pek çok insanın kaderini belirlediği için durum bu kadar vahim. Toplum aslında bu politikacılara benzeyen pek çok insanla dolu. Bu insanlar gündelik hayatlarında yalan söylüyorlar, komplolar yapıyorlar. Her şey oluyorlar ama rezil olmuyorlar. Çevrelerindeki bazı insanlara karşı son derece merhametsizler. Kendi mutlulukları için bir başkasını acıtmaktan çekinmiyorlar, türlü sahtelikler içinde bazı maskelerle dolaşıyorlar.
Bachmann’ın da dediği gibi “faşizm iki kişi arasında başlıyor”. Ev içlerinde politik alanda olup bitenin beş beteri yaşanıyor. Sokakta kadın eylemciyi saçından çekiştiren polis bunun daha da pervasızını evde karısına yapıyor. Partiler koalisyon ortağı, milletvekilleri parti değiştiriyor ya, insanlar da eskiden deli gibi sevdiklerini söylediklerine yüz çevirebiliyor, sevgililer bir yataktan ötekine çok kolaylıkla taşınabiliyorlar. Can ciğer kuzu sarması arkadaşlar bir bakıyorsun birbirlerine düşman kesilmişler.
Bir yanda da daha ışıklı insanlar var tabii. Başkalarını incitmemek için özen gösterenler, adalet duygusu ile davranıp kalplerini karartmayanlar, hata işleseler bile bunun nedenleri ve sonuçlarının sorumluluğunu taşıyanlar, dünyanın başkalarıyla paylaşılan bir ev olduğunu bilip gürültüleriyle başkalarını boğmayanlar, kendilerini tüm kalbiyle sevenleri üzmemek için özen gösterenler, içinde bulundukları çıkmazları dürüstlükle paylaşıp çözüm arayanlar. Onca emek verdikleri ilişkilerini kesip atmak yerine iyileştirmeye çalışanlar…
Bir yanda farklı olan herkese düşmanlık duyanlar bir yanda ise farklılıklara sevgi ve ilgiyle yaklaşanlar var.
Bir yanda kendini dünyanın merkezinde gören narsis kişilikler bir yanda başkalarının iyiliğini de gözeten empatlar var.
İnsan olmanın türlü türlü halleri, ruhun çeşitli hastalıkları mevcut kuşkusuz. Hayat sayısız travmalarla mutsuz çocuklukların kurbanı insanlarla dolu. Her insan faklı bir dünya ve yargıladığımız insanların bizim bilmediğimiz hafifletici sebepleri olması çok mümkün.
Kasıtlı ve planlı biçimde bir başkasının canını acıtanlar, bedensel ve ruhsal ölümlere neden olanları bağışlayabilir miyiz peki? Bağışlamak yeni kurbanlara neden olmak değil midir?
İnsanların davranışlarının ardında görünür ve görünmez nedenler gizli tabii. Düşmanlaştırmadan önce buna bakmalıyız belki ama namludan çıkmış bir kurşun bize doğru gelirken birer aziz ya da azize gibi yaklaşmamız mümkün olabilir mi?
Kötülüğün nedenleri üzerine uzun uzun düşünebilir ve felsefeye başvurabiliriz ama kötülük bize doğru gelirken, bizi yaralarken ne yapabiliriz? Kötülüğü savuşturup eğer yaralanmışsak da yaralarımızı iyileştirmeye çalışmaktan başka çaremiz var mı?
Kötülük insanı sersemletiyor öncelikle, sersemleyen insandan da çok rasyonel düşünmesini bekleyemeyiz. Yine de bize yöneltilen bir kötülüğe sükunetle karşılık vermeyi denemekte yarar var. Bunu başaramazsak kendimizi suçlayamayız ama.
Kurban olmak, kurban psikolojisine girmek son derece zararlı. Bu gerilimin vücudumuzda oluşturduğu toksinlerle pek çok şeyi bulanık görüp hatalar yapabiliyoruz.
Kötüleri ve onları kötülüğe sürükleyen nedenleri anlamak lazım kuşkusuz ama karşımızda bizim çektiğimiz acıdan keyif alan biri duruyorsa ona bir faşist deyip faşizme geçit vermemekten başka çaremiz de yok bana kalırsa.