KRAL ÇIPLAK
Bir hayali gerçekleştirmek bir ülkenin kültürüne, geleceğine, doğasına ve sanatına ölümcül bir darbe vuracak şekilde olacaksa bunun adı sanat veya hayali gerçekleştirmek olamaz.
Pembe GAZİLER (SÖZ HAKKI)
[email protected]
Bu ülkenin yetiştirdiği bir sanatçı olarak uzun zamandır gündemimizde olan “asil köylü” heykeli ile ilgili bir şeyler yazmam gerektiğini düşündüm.
Bir sanat eserinin en temel işlevi, onu izleyen insanda estetik bir duygu oluşturmasıdır. Bu nedenle sanat eserinin estetik değeri onun en önemli yapıtaşlarından birisidir. Sanat eserleri aynı zamanda insanlarda estetik duyguları da açığa çıkarma konusunda değer taşımalıdır.
Sözü edilen heykele baktığımızda bırakın estetik değerlerimizi coşturmayı veya açığa çıkarmayı, tam aksine verdiği mesaj ve de kütlenin hantal yapısı; kasvet, hüzün, tükenmişlik, acı ve benzeri duyguları hissettirmektedir. “Asil köylü” adı verilen heykelin yapılması gerektiğini savunmak için dünyadaki bazı heykellerden söz edilmekte, “asil köylü” heykelinin de bu örneklere benzediği veya benzeyeceğinden bahsedilmektedir. Ne var ki sanatsal bakış açısıyla baktığımızda durum böyle değildir.
Sözü edilen dünya heykellerini hızlıca bir gözünüzün önünden geçirin... Hepsinde de güçlü bir duruş, göğe doğru yükselme, özgürlük ve/veya sonsuzluk ve sınırsızlık duygularını uyandıran yapıları bulunmaktadır. Oysa bu çalışmanın yere yaklaşmış hali, boynunun bükük olması, yüzündeki ifadesiz duruş ve hantal yapısı estetik ve sanatsal değer olarak en dikkat çekici olumsuz yönlerinin başında gelir.
“Asil köylü” heykelini tasarlayan sanatçının diğer eserlerini inceledim. Estetik değeri olan başarılı çalışmalarının bulunması yanında, kendisine ait olmayan bir kültürü yansıtmaya çalışmasından kaynaklı olarak konuya uzaklığı ve heykelin bu anlamdaki zorlama yapısı fazlasıyla görülebiliyor.
Bir kültürün (hedef tam anlamıyla bir kültür değerinden bahsedebilmekse) gerçekten ve gerçekçi bir şekilde sanat eserine dönüştürülmesi konusundaki başarının eksikliği maalesef aşikar.
Bir eserin biçimi ile anlatmak istediği içerik arasında yakın bir ilişki vardır. İçerik ve biçim birlikte bir anlam taşır. Her ikisi de tek başına bir eseri sanat eseri yapmaya yetmez.
Nasıl bir uluslararası sanat değerlendireme kuruludur ki bu bahsi geçen konuların hepsi atlanmış olsun?
İsim de oldukça isabetsiz seçilmiş. Köylüye asil köylü demekle kendisine bir değer katmıyorsunuz; tam aksine böyle bir tamlama yaparak bir eksikliği vurgulamak üzerine dikkat çeken bir yaklaşım sergiliyorsunuz.
Uzaktan yakından kültürümüzle bir bağlantısı bulunmayan bu çalışmanın bir sanat eseri olarak değerlendirilebilmesinde en önemli kriterlerden birisi olan biricik ve tek olması özelliğinin yanı sıra bulunduğu kültürde ve dönemde, dönemin ve de kültürün değerleriyle göstereceği örtüşme ve uyum çok önemli bir kriterdir.
Sanat eseri, kendisine yönelen, onu kavrayan ve sonuçta estetik bir haz alan izleyici ile başka bir anlam daha kazanır. Bir sanat eserinin izleyicisi olan insan da birtakım değerlendirmelerde bulunur. Bu değerlendirmeler; değer atfetme, değer biçme, eleştirme biçimlerindedir.
Görünen o ki izleyicisine bu anlamda hiçbir değer katamayacak bir çalışmanın doğayı katletmesine hiç gerek olmadığı gibi buna müsaade de edilmemelidir.
Sanat eserlerinin bizde uyandırdığı haz hayatımıza etki edebilecek kadar kalıcıdır. Bu nedenle de sanat eserleri kalıcıdır. Kalıcı olmalıdır…
Bütün bu bahsettiğim değerler ışığında illa ki kültürümüze bir değer kazandırılmak isteniyorsa, savaş öncesi ve sonrası kayıp/ karanlık olan Kıbrıs Sanat Tarihimizin kapılarını açacak projelere destek olunması çok daha anlamlı bir girişim olur.
Bir hayali gerçekleştirmek bir ülkenin kültürüne, geleceğine, doğasına ve sanatına ölümcül bir darbe vuracak şekilde olacaksa bunun adı sanat veya hayali gerçekleştirmek olamaz. Bu nedenle sanatsal değerden yoksun, kişisel hayalleri gerçekleştirmek uğruna doğamızı katledecek fikirlere anlayışla bakabilme lüksümüz yoktur.
Kral’ın çıplak olduğunu kral bile biliyorsa bu hikaye hiç başlamamalı!