Kral John’dan bugüne insan hakları
Bugün 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli birleşiminde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul edişini takiben ilan edilen gün, her yıl, insanların temel hak ve özgürlüklerinin altının çizildiği çeşitli etkinliklere sahne oluyor.
Magna Carta’dan bu yana, insanların temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmediği, herkesin eşit koşullarda, eşit haklara sahip olarak yaşadığı bir dünyaya ulaşmak adına sürdürülen bir mücadele var yerkürede.
Baskıcı devlet yönetime son vermek amacıyla 1215 yılında İngiltere Kralı John’a imzalatılan ve kralın sonsuz olan yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan Magna Carta Libertatum, yani Büyük Özgürlükler Sözleşmesi, insan hakları kavramının vücut bulduğu ilk sözleşmesi.
Kralın bazı yetkilerinden feragat etmesini, kanunlara uygun davranmasını ve hukukun, kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunu kabul etmesini zorunlu kılan bu belgenin, Kral John’un mührünü taşıyan 49 orijinal kopyasından dördü bugün hâlâ hayatta.
Magna Carta aynı zamanda anayasal hukuk düzeni ile parlamenter rejimin de temel taşlarından kabul ediliyor.
Bu sözleşme ile demokratikleşme sürecine girilen İngiltere’de kralın mutlak yetkileri sınırlanıyor, kral da hukuka tabi oluyor.
Bireylerin hakları kral tarafından, yani devlet tarafından ilk kez tanınırken, rejim; mutlak krallıktan, meşruti krallığa dönüşüyor.
Kaleme alındığı 1215’ten sonra defalarca değişikliğe uğrayan ve en nihayetinde 1297 yılında resmen ‘kanun’ haline gelen ve Avrupa aydınlanmasının ilk kıvılcımı sayılan Magna Carta’nın ana prensiplerini, bugün pek çok ülkenin anayasasında görmek mümkün.
***
Dış politika geleneğini beğeniriz beğenmeyiz o apayrı bir mesele ama insan hak ve özgürlükleri konusunda bugün dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan İngiltere’de demokrasinin temelleri ta 8 yüz yıl önce, Magna Carta ile atılmış.
Dünyanın pek çok bölgesinde ise bugün hâlâ büyük oranda demokrasi sancıları var.
İngilizlerin ortaçağda sahip olduğu bu bireysel hakların bazılarına sahip olabilmek için bugün hâlâ dünyanın pek çok bölgesinde mücadele sürüyor.
Ne acıdır ki, 1948 yılında kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 66 yıl sonra bugün hala ulaşılamayanı, arzulananı, olması gerekeni tanımlar durumda, sadece.
İnsanın insan için kaleme aldığı haklar, yine insan eliyle bozuluyor, deliniyor, gasp ediliyor.
İnsanın, insanca muamele gördüğü, temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir dünyada yaşamak umuduyla...