1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Kritik anlar
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Kritik anlar

A+A-

Birbirimizin çocukluğunu, hayat hikayelerimize dair bazı çarpıcı detayları bilsek çok farklı olurdu çevremizdekilere karşı duygumuz. Kıbrıs’ta kadınlarla yaptığımız bir atölyeyi hatırlıyorum. Herkesin gıcık kaptığı varlıklı, burnu havada bir katılımcı vardı. Her katılımcı, önündeki kağıda bir resim çizecek ve “farklı olduğumu, kadın olduğumu, ikinci cins olduğumu ilk kez ne zaman hissettim” temalı kendi hikayesini anlatacaktı. Küçük gruplara ayrılmıştık.  Çok uzak bir anı, şimdi tam hatırlamıyorum ama bir salıncak vardı sözünü ettiğim kadının kağıdında. Birkaç cümle kurmuştu ve içim parçalanmıştı. Sonradan, kayıplar komitesinin çalışmaları sırasında salıncağın bulunduğu o evin garajına gömülü 1974’te kayıp bir Rum’a ait ceset ihbarı konuşulmuştu. Sonrasını takip etmedim. Zaten hep çok ağır gelmiştir bana bu konular. Ama gözümün önünde o salıncak belirmişti bunu işittiğim an.

Anlatılara tam güvenmeyiz genelde. Anlatı bir kurgudur çünkü büyük oranda. Başka detaylar seçilse, başka bir bağlam kurulsa farklılaşacaktır. Anlatılanın ardındakini görme becerisidir belki de önemli olan. Kadınlarla yaptığımız bu çalışmada resim çizmenin böyle bir işlevi vardı aslında. Önce hatırayla yalnız kalıp onu bazı imgelere dönüştürür, kâğıda çizersin ve anlatını kurarsın sonra. Öncesinde buz eritme egzersizleri yaşandığı için daha güvenli bir ortamda hissetmekteydi kendini katılımcılar.

Çabucak yargılıyoruz çevremizdeki insanları, anlamaya çalışmadan, hayat hikayelerini bilmeden. Bunu bir zamanlar egemen olan terapist romantizmi ile söylemiyorum. En zor koşullarda bile kendinden iyi bir insan yaratmayı başarmış insanlarla dolu dünya. Geçmişin travmaları ve acıları bugünkü kötülüklerin bir bahanesi olmamalı. Kendini sorgulayan, değiştirmeye çalışan insanlara sempati duyarım hep. Kendisiyle yüzleşen, direnen insan hangi ölçüde başarılı olursa olsun doğru bir yolculuktadır sonuçta. İçimizdeki yargıç kalemi kırmadan biraz daha düşünmeli. Söylemek istediğim bu.

Ne kadar trajiktir bazı insanların öyküsü. Bir eşik vardır aşmaları gereken, onları düze çıkaracak olan… Ama becermezler, geçemezler o eşiği, donup kalırlar orada. Bir el versek, ellerinden tutup şöyle bir çeksek bir mucize gerçekleşecektir belki de. Bizim için çok önemsiz, küçücük bir destek, bir insanın hayatını değiştirebilir kimi zaman.

Yardımcı olmak bir yana, çoğu zaman zalimdir insanlar başka insanlara karşı. Zaaflarıyla dalga geçerler başkalarının, kendi iktidarları, kendi esenlikleri için üstüne basarlar yakınlarındakilerin, kötülükten haz duyarlar. Değeri bilinmemiş, içindeki cevherler keşfedilmemiş pek çok insan göçüp gitmiştir dünyadan, kimileri ise hiç hak etmedikleri şana, şöhrete, refaha ulaşmışlardır.

Zamanın terazisi hassas mıdır peki? Sanmıyorum… Geçmişe dair yorumlar ve yargılar bugüne dair kaygılar ve çıkarlarla ilişkilenmiştir çoğu zaman. Adaletin gözbağı her zaman çözülmez ne yazık ki.

Bu yaşadığımız dünyaya, bunca adaletsizliğe rıza göstermemektir, onu sorgulamaktır önemli olan. Edebiyat bizi gündelik dilin sınırlarından, yüzeysel bakışlardan kurtarabilir bir miktar. Hakikate ulaşamasak da bir hakikat arayıcısı olarak devam edebiliriz yolumuza.

Kişisel hikayemde bazen aklıma geliyor bazı insanların kötülükleri, acımasız, faşizan tavırları ve derin bir keder çöküyor üstüme. Kötülüğün kökenlerini, o insanların hikayelerini düşünüyorum sonra; bağışlayabilmek istiyorum onları. Sonra kendime kızıyorum. Bunca adaletsizlik varken suçluları neden bağışlamaya çalışıyorsun diye. Hayat bu kadar da kötü, insan bu kadar da berbat değil gibi bir tezi kanıtlamak istiyorum galiba kendime. Bunun bana iyi geleceğini düşünüyorum sanki.

Hayat neyse o ve önemli olan onunla nasıl başa çıkabildiğimiz belki de. En önce kendimizden, her şeye rağmen kendimizden yarattığımız o insandan sorumluyuz hepimiz. Kritik anlarda verdiğimiz kararlardan, gösterebileceğimiz cesaretten sorumluyuz.

Hiç kimse hayal etmiyordu son sıralar yaşadıklarımızı, böyle evlere kapatılacağımızı, dünyayı saran korku ve dehşet halini. Oysa kim bilir daha neler yaşayacağız kişisel, toplumsal hatta global düzeyde. Ne yaşarsak yaşayalım önemli olan kim olduğumuz, zorluklara karşısında nasıl durduğumuz. İnsanız, kırılganız, bin bir türlü tehlikeyle karşı karşıyayız ama bir yandan da güzel bir nehrin akışındayız, güneşin ışıltıları, ayın ışığı da kuşatmakta bizi. Tadına doyulmaz güzelliklerle karşılaşmamız da olası her zaman. Dilerim kalbi güzel herkes için harika bir gün olur bugün.

ccsgiwhueaa02tg.jpg

Bu yazı toplam 2113 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar