1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Kriz-Montana mı, Kıran Kırana Crans-Montana mı?…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Kriz-Montana mı, Kıran Kırana Crans-Montana mı?…

A+A-

 

Gene toplandılar… Bu sefer İsviçre’nin başka bir tepelik bölgesinde… Crans-Montana… Başladılar devam ediyorlar hayırlısıyla… Arkası? Dananın kuyruğu ya kopacak, ya kopacak… Akıncı öyle diyor…

Akıncı, “Kıbrıs sorununu müzakereye değil, kararı vermeye gidiyoruz” demişti, dediği ve istediği gibi gidiyor mu? Anastasiadis, müzakerelere daha şimdi ve yeni başlıyor havasında, teknik komitelere havaleyi bile önerebiliyor… Havaları kış ile yaz gibi…. Biri uzayan Kıbrıs sorunundan canı yanmış, “yeter artık, bunaldık, bitirelim” diyor… Diğeri, bir kış uykusu daha çekmek derdinde, “donduralım” diyor. Crans-Montana’da taraflar “yaz mı - kış mı?” tartışmasında; adada halklar ise “bahar olsun da İlk mi - Son mu fark etmez” diyor.

Akıncı, sorunu somut bir sonuca bağlamak istemekte haklı; burada kendi halkı ve Kıbrıs halkları için bir talep var. Kıbrıs Rum halkı, Akıncı’nın varmak istediği barışa varmak istemiyorsa, bunu referandumda ifade edecek; ama artık bir referandum olabilmeli.

Anastasiadis, sonunun çözümünü ileriki bir dönemde yapılacak görüşmelere ertelenmek istemekte haklı, burada kendisi için bir talep var. Anastasiadis özel talebini halkının çıkarları ile gizlemeye çalışıyor, Kıbrıs Türk halkı için ise pek bir kaygısı yok.     

Türkiye’yi, sorunun çözülmesi veya çözülmemesi pek ırgalamıyor; önemsediği hassasiyetleri her durumda korunmuş olacak. Ancak, uluslararası itibarı yerlerde sürünen Türkiye için, Kıbrıs sorununu çözecek katkılarda bulunmak önemli bir uluslararası başarı ve imaj iyileşmesi olacak.  Yunanistan, sorunun çözümünde Kıbrıslı Rumlara 20 Temmuz 1974’ten beri esir kalmış; darbenin fatura bedeli… AB, ABD ve Birleşik Krallık çözüm istiyor; emperyalist çıkarlar öyle emrediyor. BM Kıbrıs sorunu yorgunu, dünya kadar da sorunları var; tarafların gönlüne bırakılırsa çözülmeyecek; BM taraflara dişlerini diplomatik tarzda gösterebilir… Rusya bu oyunun sahnesinde yok ama BM Güvenlik Konseyi’nde Kıbrıslı Rumların Truva Atı olarak yedekte bekliyor…

Doğrudan ve dolaylı ilgili tarafların vizyonları, misyonları, niyetleri ve duruşları bu kadar farklı. Bu taraflarla sürdürülen Crans-Montana Konferansı, aslında masa başında kıran-kırana sürdürülen bir diplomatik savaş konferansıdır ve her an da Kriz-Montana olabilir.

Kıbrıs Rum ve Yunanistan tarafına göre konferansın ana oyuncusu Türkiye; garantiler ve toprak ayarlaması konularında Türkiye onları mutlu edecek şekilde bonkör olursa sorun çözülecek… Ancak, her iki beklenti konularında da hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin bonkörlüğünde katı ve kati sınır var. Kıbrıs Türk tarafı da kendi federe bölgesini kendi yönetmek, adanın federal yönetiminde de katışıksız siyasi eşitlik istiyor; Kıbrıs Rum tarafı uluslararası toplumun 1964’te kendisine verdiği yetki ile adayı tek başına yönetebilme ayrıcalığından bonkörlük yapıp Kıbrıslı Türklerin bu isteğini kabul ederse sorun çözülecek… Kıbrıslı Rumların bonkörlüğünde katı ve kati sınır var.

Beklenti, tarafların bu duruşlarını yumuşatıp, diğer tarafa yaklaşacak adım atması; ihtiyaç da tarafların bu adımları aynı anda karşılıklı atması ve müzakerelerde ilerleme ortamının yaratılması… Yaparlar mı? Kıbrıs Rum tarafının bunu yapacağına dair emare henüz görülemedi. Kıbrıs Türk ve Türkiye tarafı da en azından bir emare görmedikçe adım atmayacağına göre, Kriz-Montana Konferansı kaçınılmaz olacak.

Kriz-Montana, Kıbrıs Rum tarafına bu adımı attırmak için kıran-kırana Crans-Montana’ya dönüşecek, özellikle üçüncü taraflar da ringe çıkacak… Örneğin BM GS dişlerinin diplomatik kapasitesini taraflara göstermesi sürpriz olmayacak, keskin dişler Kıbrıs Rum tarafına bakan tarafta olacak. AB, Kıbrıslı Rumların üyelik gücünü ve kapasitesini AB içinde bencil bir pervasızlıkla kullanacağını bilerek belki daha temkinli olacak ama onların da Kıbrıslı Rumları avlayacak diplomatik bazması var.

Tüm gayretler Kıbrıslı Rumları Kıbrıs sorununu çözecek bir anlaşma yapma aşamasına getiremeyecek; geçmiş deneyimlerde görüldüğü gibi onlar için seçimler daha önemli… Bu arada ringe Yunan Dış İşleri Bakanı Kocias çıkar mı, çıkar da geçmişteki tatsız tavrını mı sürüdür yoksa tatlı tavra evrilir mi? Kritik aşama buralarda olacak… Anastasiadis adım atınca Türkiye daha somut ve yapıcı önerilerle sürecin ivmesini artırabilir de… Ama eğer tıkanıklık ‘betonlaşır’ ise, yanıltıcı bilgilerle en acımasız şekilde suçlama oyunu aşamasına geçilecek. Bu aşama Kıbrıs’ın iki tarafının çözüm güçlerinin moralini yıkacak, dünya etrafında lobi faaliyetleri ile dört dönülecek, Güney’in seçimleri sonrasına gelinecek… Seçimin sonuçları hiç önemli olmayacak, kim kazanırsa kazansın yeni bir masaya oturmak ve yeni bir defteri açmak durumunda kalacak.

Yeni defterde ne mi olacak?! Denizlerdeki hidrokarbonlar… “Ya öleceyig – ya pöleceyig”. Kıbrıs sorunu, sil baştan…

Çok mu karamsar oldu?! Hade iyi tarafı için, “Umudumuz Guterres”…

Bu yazı toplam 2671 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar