1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Krizin tam merkezinde, derinindeyiz”
“Krizin tam merkezinde, derinindeyiz”

“Krizin tam merkezinde, derinindeyiz”

Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, TL’nin döviz karşısından serbest düşüşte olduğunu ve çok bilinmezli bir denklem gibi, kestirilemeyen bir sürece girildiğini söyledi.

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

Kıbrıs Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, Kıbrıs’ın kuzeyinin dünyadaki ekonomik krizden daha fazla etkilendiğine vurgu yaptı ve “Krizin tam merkezinde, derinindeyiz. Elbette bütün dünya da derin bir kriz içerisindedir. KKTC olarak, diğer dünya ulus devletlerine göre, bu derinlik içerisinde çok daha fazla etkileşimimiz vardır. Aslında bizim ekonomik anlamda, çok ciddi anlamda eriyip yok oluş sürecimiz var, günden güne eriyoruz, yok olmaya doğru gidiyoruz” diye konuştu.

Kıbrıs’ın kuzeyinin “kendinin olmayan” bir para birimini, TL’yi kullandığını ve müdahele şansı olmadığını kaydeden Erçağ,  TL’nin döviz karşısında serbest düşüşte olduğunu ve bunun devam ettiğini söyledi.

Cengiz Erçağ, “Bizim dezavantajımız, kendi paramız olmadığı ve stabil bir para birimi de kullanmadığımız için, doğal olarak TL’nin değer kaybını güncel olarak yaşıyoruz. Nerede duracak, nereye kadar gidecek bilmiyoruz. Bu konuda yeni bir para politikası belirlenmesi gerekmektedir” dedi.

 

“Krizin tam merkezinde, derinindeyiz”

Soru: TL’nin değer kaybı devam ediyor ve enflasyon da çok yüksek seyrediyor. Nereye gidiyoruz?

Erçağ: Krizin tam merkezinde, derinindeyiz. Elbette bütün dünya da derin bir kriz içerisindedir. KKTC olarak, diğer dünya ulus devletlerine göre, bu derinlik içerisinde çok daha fazla etkileşimimiz vardır. Aslında bizim ekonomik anlamda, çok ciddi anlamda eriyip yok oluş sürecimiz var, günden güne eriyoruz yok olmaya doğru gidiyoruz. Doğrudur bütün dünya, özellikle pandemi sürecinde para basıp tedavüle sürmesi sonucunda enflasyon tetiklenmiş ve şu sıralar oluşan enflasyon ile  mücadele etmektedir ama bizim kendimizin olmayan bir parayı kullanıyor olmamız, müdahele şansımızın olamaması, artı hiper enflasyonun yarattığı olumsuz koşullar, dövizin yükselmesi sebebiyle zorunlu olarak yapılan zamlar buna bağlı olarak satın alma gücünün sürekli düşmesi, girdi maliyetlerinin artması, ekonomideki durağanlık, bütün bunlar cebimizdeki paranın sürekli olarak değer kaybına neden olmaktadır. Örnek vermek gerekirse geçen yılki 100 lira, bu sene sıfır değerindedir yani kaybolmuştur, diğer bir deyişle cebimizden uçmuştur.

 

“Ciddi bir ekonomik buhran yaşanıyor”

Pahalılığı her geçen gün yaşayarak görüyoruz. Bir çok insan çocuğunu daha iyi bir eğitim alması için özel okula gönderiyordu, ki bu bizim ülkemizde lüks değildir, şimdi ne yapacağını düşünüyor. İnsanlar her şeyden feragat etmeye doğru gidiyor. Marketlerde insanlar, kasada parası yetmediği için aldıklarının bazılarını geri bırakıyor. Bu çok acı verici bir olaydır, ciddi bir ekonomik buhran yaşanıyor. Global krizi hala daha derinlerde yaşıyoruz.

Bu süreç nereye gidiyor? Çok bilinmezli bir denklem gibi, bilemediğimiz kestiremediğimiz bir sürece girdik. TL döviz karşısında serbest düşüşte ve şu anda müdahale noktasında hiçbir şey yok. KKTC olarak elimizde müdahale edecek aracımız yoktur. Türkiye’nin buna müdahale etmesi gerekiyor, bu da politika faizinin artırımı ile olabilecek bir müdahaledir. Faizi yükseltirseniz, TL’nin cazibesini artırarak kendi kullandığınız para biriminizi koruma altına alırsınız. Ancak geçen gün Para Politikaları Kurumu’nun ve TC Merkez Bankası’nın faiz oranını yükseltmediğini ve teğet geçtiğini gördük. Haliyle Türk Lirası’nın serbest düşüşü devam ediyor...

Tabi Rusya-Ukrayna savaşının etkileri bütün dünyada hissedildiği gibi, bizde de hissediliyor. Ama bizim dezavantajımız, kendi paramız olmadığı ve stabil bir para birimi de kullanmadığımız için, doğal olarak TL’nin değer kaybını güncel olarak yaşıyoruz. Nerede duracak, nereye kadar gidecek bilmiyoruz. Bu konuda yeni bir para politikası belirlenmesi gerekmektedir.

 

“Stabil bir para birimine geçilirse çok iyi olur, keşke geçebilsek”

Soru: Bu bahsettikleriniz ışığında, stabil bir para birimine geçme son dönemde gündemde olan, tartışılan bir konudur. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçilse ne olur?

Erçağ: Elbette geçilirse çok iyi olur, keşke geçebilsek, çok çok iyi olur. Ancak bu, altı doldurulması gereken bir konudur. Dövize Endeks deniyor… Ülkede cari anlamda açıklarımız vardır, yıllardır yönetenleri ilgilendiren tek konu kamu maliyesidir ve maaşları gününde ödeyebilme gailesi vardır, gördüğüm kadarı ile özel sektörle ilgili bir kaygı yoktur. Artık ciddi anlamda özel sektör masaya yatırılmalıdır. Özel sektör üvey evlat olarak görülmemelidir. Artık bu ülkede kamu yanında, özel sektörün de olduğunun söylemden çıkarak, eyleme dönüşmesi gerekir. Stabil para birimini veya dövize endekslemeyi konuşuyoruz ama özel sektör endeksleme işini nasıl yapacak, bunu nasıl sübvansiye edecek? Bu kaynağı yaratmak lazım. Devletin kaynak bulması, özel sektörün de bu kaynağa ulaşması lazımdır. Devlet olarak bunu karşılayacak bir güce sahip değiliz. Stabil bir para birimine, Euro’ya geçmemiz için AB Merkez Bankası’yla bir anlaşma yapmamız gerekir. AB üyesi olmayıp Euro kullanan ülkeler var. Bu örneklerle yola çıkarak, oturup bunların üzerine odaklanmak lazım.

 

Dijital para...

Dijital para birimine geçmekten de bahsediliyor, bütün bunlar söylem noktasında güzeldir, kulağa hoş geliyor ama altının doldurulması gerekir. Dijital parayı kendiniz yaratabiliyorsunuz, mesela bitcoin de böyle çıktı. Biz adını bitcoin değil, dijital lira olarak koyduk. Gerçekten bunun uluslararası boyutta bir tanımı, kabulü olursa ve buna yatırım noktasında bir süreç başlarsa, elbette bu para da bir kazanım elde eder. Bitcoini yaratan da 55 bin dolarlara çıkaracağını düşünmemişti. Dünya dijitalleşiyor, artık çok farklı bir boyuta taşındı. Biz de o boyuta taşınabilecek argümanları geliştirmeliyiz. Dijital parayı yaratırken ve bunu kullanıma açarken bazı yan düzenlemeler de yapılmalı. Ülkenin belki serbest bölgeye dönüştürülmesi, yabancı yatırımcıya açılması, bu dijital paranın kullanımının zorunlu kılınması noktaları hedeflenirse, elbette ki dijital lira değer kazanımı gösterir ve bu para burada tedavülde dolaşır. Yabancı sermayenin buraya gelip yatırım yapması ama benim iş insanımı da batırmadan bunu yapması için gerekli koruyucu kuralları da koyarak adımlar atılmalı.

 

“İşletmelerin düşük faizli kaynağa ulaşım sıkıntıları çözülmeli”

Soru: Ekonomi nasıl hareketlenebilir?

Erçağ: Buradaki işletmelerin düşük faizli kaynağa ulaşımla ilgili sıkıntılarının artık masaya yatırılıp çözülmesi gerekmektedir. Türkiye’de Eximbank kendi iş insanına işini geliştirmesi ve işlerini sürdürülebilir kılması için %6’dan TL kredi kullandırıyor, Türkiye’deki kamu bankalarının kredi faizleri %13 civarındadır. Bizde ise %30- 33 arasında faizle TL borçlanma vardır. İş insanlarımız yüzde kaç kazançla çalışacaklar ki bu kredileri ödeyebilecekler? O yüzden Türkiye ile bunların da görüşülüp, bu imkanlardan KKTC’de yaşayan iş insanlarının  yararlanabileceği bir pozisyon yaratılması lazım. Sayın Başbakanımız Türkiye’den dönüşünde olumlu açıklamalarda bulunmuş, önemli gelişmeler olduğunu söylemiştir, bunlar olumlu gelişmeler.

 

“Enflasyon muhasebesine geçilmeli”

Buradaki iş insanı belli bir sermaye ile işini döndürmektedir. Yurtdışından bir yatırımcı gelip, benim insanımın sermayesinin yüz katı iş yaparsa benimki batacak. Koruyucu tedbirlerle bu işlerin yapılabileceğini savunanlardanım. Artık yabancı sermayenin bu ülkeye gelmesi, benim insanımın istihdam sorununun, kazanım sorununun ve fert başına düşen milli gelir sorununun çözülmesi gerekir. Mevcut yapı sürdürülebilir değildir. Bizim kısır tartışmalardan kurtulmamız lazım. Artık enflasyon muhasebesine geçilmesi lazım çünkü enflasyon karşısında işletme sermayesi erimeye başladı.

Güneyden gelen misafirlerimiz buraya çok para bırakıyor. Yeni kapılar açılsın, daha çok insan gelsin, daha çok alışveriş yapsın. Dünyada bir kuraldır, ucuza doğru bir akış olur. Dünya bunun üzerine kurulmuştur. Ne söylersek, illa ki altını doldurmalıyız, altını doldurmadan söylenenler havada kalır.

 

“Gençlerin kök salmalarını istiyorsak tedbir almalıyız”

Gençlerimiz göç ediyor. Dünya kadar konut vardır, konut satışı tamamen durmuştur. Yerli halk artık alamıyor, yabancılar alabiliyor. Nitekim bir düzenleme yapıldı, yabancıların mal edinmesi konusunu 4’e kadar çıkardık. Bunun da bu ülkeye bir para getirisi olacak. Ülkeye yabancı yatırımcının da gelmesi gerekiyor. Bu konuda dünyalı düşünmek lazım. Yerel halk alamıyor çünkü dövizle borçlanamıyor. TL olarak kredi alırsa, onu da ödeyemiyor. Gençleri burada tutmak istiyorsak, gençlerin burada kök salmalarını istiyorsak tedbir almalıyız. Devlet toplu konut projeleri hazırlamalı. Örneğin yeniden sosyal konut projeleri başlatılmalı, kira öder gibi ev sahibi olunmalı. Üretim teşvik edilmeli, üretimden kastım mal ve hizmet üretimi. Çareler üretmeliyiz. Üzülerek söylüyorum toplumsal patlamalar yaşanmaya başlanacak, bunu sivil iteatsizlikler takip edecek. Bu noktaya gelmeden ivedi olarak çareler üretilmek zorunda.  Artık ekonomik buhrandan çıkmalıyız.

 

“Bankalar sapasağlamdır”

Soru: Alım gücü düşüyor, bankalara olan borçlar ödenemiyor. Bunun ne gibi sonuçları olur? Bankalarla ilgili bir sorun yaşarmıyız?

Erçağ: İçinden geçtiğimiz süreç kolay bir süreç değildir. Bankalar 2000’li yıllardan beridir kriz yönetimiyle ilgili profesyonelleşmiştir, yıllardır çok ciddi anlamda kriz yönetimi yapıyoruz. Bankalar dimdik ayaktadır çünkü bankalar likittir. Bankalar uluslararası ve AB’nin normlarına göre iş yaptığı için, bakkal hesabıyla yönetilmedikleri için, Merkez Bankası’nın denetim ve gözetiminde olduğu için sapasağlamdır. Bankalar bu süreçte, ödemekte sıkıntı çeken hanehalkı, küçük ve orta ölçekli işletmeler, büyük işletmeler noktasında, KKTC Merkez Bankası ve hükümetlerin kararları neticesinde piyasaları rahatlattı. Ödeme yapamayanların borçları yapılandırıldı. Pandemi sürecini bilmiyorduk, bu yüzden 3 aylık, 6 aylık periodlarda düzenlemeler yapıldı ama bir baktık ki 2 yıl geçti. Bu uzun bir süreç, yeni yeni pandeminin izleri devam etmesine rağmen bir normalleşme süreci başladı. Ekonomik çarkların yeniden dönüyor olmaya başlaması olumlu bir gelişme. Bizim bankalar olarak üzerimize düşen yegane görev, insanları ödeyememe pozisyonundan ödeyebilecek noktaya döndürmektir. Hep yapılandırma yaptık ama bu ilanihaye gidemez. Vade uzadıkça faiz yükü bindi, ilk yapılandırmada faiz koymadık ama süreç uzadıkça faiz koymak durumunda kaldık çünkü bankaların mevduata dayalı bir satış politikası vardır. Bir tarafta, mevduat bacağında parayı topluyorsunuz, diğer tarafta birinin parasını alıp başkasına kredi veriyoruz. Pandemide mevduat faizleri durmadı, haliyle o devam ettiğine göre kredi faizleri de devam etmek durumundadır. Şimdi geldiğimiz noktada, döviz karşısında TL değer kaybetti ve insanlar yine ödemekte zorluk yaşıyor. Bu süreçte biz, müşterilerimizle görüştük ve yapılandırma yaparak bir şekilde taksitlerini ödemeye devam etmelerini sağlamaya çalıştık. Hiç ödememek yerine az miktarlarla ödeme alarak vadeyi uzattık. Tabi ki bu sürdürülebilir değil, acil önlem alınması gerekir, bu konuya ayrılacak kaynak gerekir. Bankalar bu krizi de atlatır. Bankalar açısından hiçbir sıkıntı yok. Likit darlığımız olursa, KKTC Merkez Bankası’nın bu konuda bankalara müdahale ve destek olma sözü vardır. Bankalar olarak dersimizi çok iyi çalıştık. 2000lerden sonraki bankalar krizinin tekrar olması söz konusu değildir, artık gözetim ve denetim vardır. Bankalar açısından bir sıkıntı sözkonusu değildir.

 

“TL kullanımını yaygınlaştırmak söyleminin altı doldurulmalı”

Soru: Türkiye ile imzalanan Mali ve İktisadi İşbirliği Anlaşması’nda TL kullanımının yaygınlaştırılmasından bahsediliyor. Ekonominin içinde bulunduğu durum, döviz karşısında TL’nin değer kaybettiği bir ortamda bu ne kadar mümkündür?

Erçağ: Bunun da altının doldurulması lazım. TL kullanımını yaygınlaştırmak söyleminin bence altı şöyle dolmalıdır, Türkiye’de olduğu gibi kur korumalı mevduat sistemine geçilmesi lazımdır ya da Türkiye’deki gibi enflasyon korumalı mevduat sistemi oluşturulmalıdır. Bunun için de kaynak lazımdır. Kur korumalı sistem Türkiye’de geçtiğinde Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevduatlara da uygulanmasıyla ilgili bir çalışma başlatıldı. Bizim hazinemiz bunu karşılayacak pozisyonda değildir, böyle bir kaynak yoktur. Türkiye hazinesi bunu karşılar, kur korumalı mevduat sistemine geçilirse ve insanlar kaybetmeyeceği, TL’nin erimeyeceği, alternatif olarak dövize kaçma düşüncesinde olmayacağı için, TL cazibe kazanabilir. Aksi takdirde dövize kaçışa engel olamazsınız.

 

“Mevduatın %80’i döviz, %20’si TL”

Soru: Şu anda bankalarda döviz-TL mevduat oranları nedir?

Erçağ: Mevduat yapısı her geçen gün değişiyor, şu anda mevduatın %80’i döviz, %20’si TL’dir. Bu oran geçmişte %50-%50 idi, süreç içerisinde, krizler yaşandıkça insanlar dövize yöneldi. Doğru müdahaleler yapılırsa, 2022 ülkemiz için lale devri olabilir. Sterlin hep 21’de kalamaz. Hiçbir şey yapılmazsa sterlinin 30 TL olduğunu da, doğru müdahalelerle 13’lere düştüğünü de görebiliriz.

 

Soru: Geçtiğimiz günlerde kredi kartı faiz oranları yükseltildi. Bu ortamda kredi kartı faizlerindeki artış nasıl bir etki yapar?

Erçağ: Kredi kartı faizleri daha önceden artırılmıştı ancak Merkez Bankası bu konuyu değerlendirip düşürmüştü. Şimdi yeniden eski seviyeye çekildi. Bu aylar öncesinin faiz oranıydı, kriz anında tedbir için düşürüldü, şimdi eski haline geldi. Eminim yine sıkıntı olursa yine düşürülür.

 

“Fakir devlet, zengin insanlar yarattık. Bu kabul edilemez”

Soru: Son olarak genel anlamda neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Erçağ: Yaşadığımız coğrafyaya, ivedilikle adil ve sürdürülebilir bir vergi sistemi getirmeliyiz, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almalıyız. Adil bir vergi sistemi yaratabilsek, ben eminim kimseye ihtiyacımız yoktur. Yıllar geçti hep tartıştık konuştuk ama bir türlü servet vergisini getirmedik, nereden buldun yasasını çıkartamadık. Bankalar müşterilerine kredi talebinde bulunduğu zaman bu soruları soruyor, çünkü talep etmiş olduğu kredisini geri ödeyebilecek pozisyonu var mı, mal varlığı alacağı krediye karşılık vereceği ipotek yeterli mi, veya diğer bir yönden birisi getirip size parasını emanet ediyor mevduat hesabı açıyor, siz buna yasal mevzuatlar çerçevesinde bakıyorsunuz, yaptığınız bu işlem şüpheli mi değerlendiriyorsunuz. Ama herşeyin ötesinde zaten korkusuz insan parasını bankaya getiriyor, gayri yasal iş yapan parasını bankaya getirmez bunları biliyoruz. Ancak devletin de sorması lazım. Cengiz bir araba aldıysa, bir ev aldıysa, devlet bana bunu nasıl aldığımı sormalıdır. Biz süreç içerisinde fakir devlet, zengin insanlar yarattık. Bu kabul edilemez. Bizim kendimize özgü bir ekonomik model seçmemiz ve uygulamamız gerekir. Ülkeler kendi ihtiyaçlarına göre ekonomik modelini yaratır. Bizim proje üreten, takip eden, denetleyen bir modele geçmemiz lazım. Mevcut sistem sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır, toplum bir çöküş içindedir. Önce anlayışımızı değiştirmemiz, yasalarımızı güncellememiz lazım. Dünyanın merkezinin, yaşadığımız bu coğrafya olmadığını, dünyanın bizim etrafımızda dönmediğini artık kabul etmemiz lazım.

yd-destek-gorseli-444.jpg

Bu haber toplam 3206 defa okunmuştur