KSP Genel Sekreteri Mehmet Birinci: “Biz Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi olmaya çalışan bir partiyiz”
26 Mayıs’ta yer alacak AP seçimi öncesi kendini Kıbrıs Türk toplumuna ait bir parti olarak değil Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi olarak gören Kıbrıs Sosyalist Partisi Genel Sekreteri ve Avrupa Parlamentosu adayı Mehmet Birinci ile konuştuk
Röportaj: Derya Beyatlı
Kıbrıs Sosyalist Partisi adına Avrupa Parlamentosu seçimlerine aday olan Mehmet Birinci, Avrupa Birliği’nin gerçekten ortak hedefleri olan insanlık yararına, Avrupa toplumlarını ileriye götürmeye çalışan bir Birlik olmadığını, kendi aralarında pazarı paylaşmaya, işçileri sömürmeye yönelik çıkar çelişkileri yaşayan Emperyalistler arası geçici bir uzlaşma olduğunu ifade etti. Avrupa Birliği’nin demokratik olmadığını savunan Birinci “Biz bunu, teşhir etmek için, uluslararası işçi sınıfının bir temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosunu bir kürsü olarak kullanmak üzere aday olduk” dedi.
26 Mayıs’ta yer alacak Avrupa Parlamentosu seçimi öncesi kendini Kıbrıs Türk toplumuna ait bir parti olarak değil Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi olarak gören Kıbrıs Sosyalist Partisi Genel Sekreteri ve Avrupa Parlamentosu adayı Mehmet Birinci ile konuştuk.
“Türklerin sadece Türklerin adaylarından Rumların sadece Rumların adaylarından seçebilmesi ve vatandaşların kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda tercih yapamaması Kıbrıs demokrasisinin önünde ciddi bir engeldir.”
“Demokratik bir uygulama değil”
- Yenidüzen: Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmaya nasıl karar verdiniz?
- Mehmet Birinci: Biz parti olarak her zaman toplumsal olayları analiz eder ve öyle karar veririz. Parti içerisinde doğrudan demokrasi uygulamamız vardır. Bütün parti üyeleri sürece dahildir, merkez komitesi görüşür ve bir tavsiye kararı alır. Bu karar ile ilgili tüm arkadaşlar fikirlerini bildirir. Çoğunluk kararı ne ise ona uyulur. Bu kararı alırken de beş yıl önceki gibi düşündük. İşçi sınıfı ideolojisinde yürüyen ve sınıfsal temelde örgütlenmeye çalışan bir parti olarak sadece Kıbrıs Türk toplumundaki değil, bütün adada, bütün Avrupa’da, bütün dünyadaki işçilerin çıkarlarını savunan, onların sözcüsü olmaya çalışan bir partiyiz. Bu nedenle kendimizi güney Kıbrıs’ta görünür yapmak için her fırsattan yararlanmaya çalışıyoruz. Kıbrıslı Rumlar arasında da örgütlenme faaliyetlerimiz vardır. Bu faaliyetlere yardımcı olabilmesi açısından AP seçimlerine girme kararı aldık. Süreç bu şekilde çalıştı, Avrupa Parlamentosu seçimlerini partimiz leyhine en iyi şekilde değerlendirmek istedik. Bu yönde karar almamıza neden olan bir diğer etken ise seçmenin etnik temelde oy kullanıyor olmamasıdır. Bütün seçmenler, bu seçimlerde bütün adaylara düşünceleri bazında oy verecek durumdadırlar. Yani bir Rum seçmen Türk adaya bir Türk seçmen Rum adaya oy verebilir. Ülkemizdeki statükoyu yaratan olgulardan bir tanesi de ayrı ayrı toplumların seçim yapmasıdır. Türklerin sadece Türklerin adaylarından Rumların sadece Rumların adaylarından seçebilmesi ve vatandaşların kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda tercih yapamaması Kıbrıs demokrasisinin önünde ciddi bir engeldir. AP seçimleri bu şekilde olmadığı için, statükoyu geriletici bir niteliği olduğunu düşündüğümüz için bu seçimlere yeniden girme kararı aldık.
- YD: Kıbrıs için ayrılan 6 tane sandalye var, Kıbrıs Sosyalist Partisi iki tane aday gösteriyor. Neden 6 tane aday göstermediniz?
- MB: Aslında bir aday göstermek istedik ancak o zaman seçimlere parti olarak katılamazdık, tek aday bağımsız olarak başvurabilirdi, bu bizim amaçlarımıza uygun değil, o yüzden iki aday gösterdik. Adaylık başvurusu sırasında kişi başına 1000 € ödemek gerekiyor, 6 aday göstermek 6000 € demek. Biz Marksist, Leninist yapıda bir partiyiz. İdeolojik yapılanmamız güçlüdür ancak aynı zamanda gerçekçi de bir partiyiz. Bu ekonomik ve sosyal konjonktürde farkındayız ki insanlar özellikle Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra sosyalizme karşı ciddi güven kaybı yaşamışlardır bu da bizim yürütmekte olduğumuz siyasi mücadelenin önünde bir engeldir. Sovyetler Birliği’nde yıkılan aslında sosyalizm değil sosyalizm maskesi altında bir çok kötü uygulamalar yapan sosyalizm ile birlikte Rusya’ya ciddi zararlar veren Devlet Kapitalizmi’dir. Bu olumsuzlukların sosyalizm ile bir alakası yoktur. 1953 yılına, Stalin’in ölümüne dek geçen süreçte Sovyetler Birliği’nde gerçekten çok başarılı ve örnek bir sosyalist inşa süreci yaşandığını, insanların çok önemli haklar kazandığını, kadınların gerçek anlamda toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaştıklarını insanlara belgeleri ve kanıtları ile anlatmamız lazım. Bu uzun vadeli bir süreçtir. Bizim bu günlerde oy potansiyelimiz sınırlı. Partimizin şu anda popüler bir oy desteğinin olmadığının bilincindeyiz. Dolaysı ile bu şartlarda 6 tane aday çıkarıp 6000 € yatırmamız mümkün değil. Belli bir oy oranına ulaşan parti veya bağımsız adaya ödediği para iade edilir. Bizim bu parayı geri alma ihtimalimiz yok. 6 aday ile katılmayışımızın tek sebebi bu. Bu uygulama parası olan seçimlere katılabilir demektir ve demokratik bir uygulama değildir. Bu vesile ile bu uygulamayı protesto ediyoruz.
“AB Emperyalistler arası geçici bir uzlaşmadır. ”
- YD: Avrupa Birliği serbest piyasa ekonomisi üzerine kurulmuş bir birliktir. KSP bunu nasıl değerlendirir?
- MB: Avrupa Birliği bizim açımızdan bir kapitalist ülkeler birliğidir. Kendi aralarında da, pazarı paylaşmaya, işçileri sömürmeye yönelik çıkar çelişkileri yaşayan kapitalist bir birliktir. AB gerçekten ortak hedefleri olan ve insanlık yararına Avrupa toplumlarını ileriye götürmeye çalışan bir Birlik değildir. Emperyalistler arası geçici bir uzlaşmadır. Bu uzlaşma her an dağılabilecek bir uzlaşmadır. AB demokrasisi çok övünür, biz hiç de demokratik olduğunu düşünmüyoruz. Örneğin, Venezuela’daki darbecileri dahi Avrupa Birliği Devletleri destekliyor. AB ekonomik bir güç olarak da şu anda ABD’nin yedeğindedir. Onlar da ABD ile bağımlıdır. Bu bağımlılık ilişkisi zaman zaman aralarındaki çıkar çelişkisinden dolayı bir takım tartışmalara yol açsa da sonuçta AB üyesi ülkelerin ABD’nin dümen suyunda gitmesine yol açıyor. Kıbrıs’a da baktığımız zaman, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’nin bir parçası olduğunu söylüyorlar ama Kıbrıs’ın kuzeyinde müktesebatı uygulamıyorlar. Kıbrıs’ın kuzeyini işgal eden ülkeye de herhangi bir şekilde hesap sormuşluğu da bugüne kadar olmadı. AB’nin ne kuzeydeki çevre katliamına, ne kuzeydeki antidemokratik uygulamalara karşı, ne de Kıbrıslı Türklerin güney Kıbrıs’ta en azından vatandaşlıkları ile ilgili haklarına sahip çıkıp onları uygulatacak en ufak bir girişimi olmamıştır.
“Rum tarafı Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’a ayırmış olduğu 6 sandalyeyi kendilerine ayrılmış kabul eder, Türk tarafı kendilerine ayrılmış 2 sandalye olduğunu iddia eder. Tahsisat tamamen idari birimler ile ilgilidir.”
“Kıbrıs’ın toplum liderleri ırkçılıkta, tutuculukta ve şovenizmde birbirlerinin ikiz kardeşleri gibidirler”
- YD: Sizin AP seçimlerine katılmanızın Kıbrıs’ın birleşmesine bir katkısı olacağını düşünüyor musunuz?
- MB: AB’nin yapısından dolayı etnik kökende oylama değil düşünce sistemlerine göre oylama olduğu için statükoyu sarsıcı bir etkisi var ancak onun dışında çok da büyük bir etkisi olmayacaktır. Kıbrıs’ın iki yakasındaki Toplum Liderleri ırkçılıkta, tutuculukta ve şovenizmde birbirlerinin ikiz kardeşleri gibidirler. Kıbrıs Türk Yönetimi Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan toplumu Avrupa Birliği’nden uzak tutmaya çalışıyor veya AB ile ilişkilerini geliştirmek için tanınma talep ediyor, hatta aslında tanınma bile talep etmiyor. Türkiye’nin istekleri doğrultusunda Avrupa Birliği ile ilişkilerini ele alıyor. Öte yandan güney Kıbrıs’taki ırkçı ve gerici yönetim Anglo-Amerikan emperyalizminin arzu ettiği tarzda bölünmüş kalmasını istiyor. Dolaysıyla ellerinde statükoya çomak sokacak bir takım fırsatlar olduğu halde bunu uygulamıyorlar. Örneğin diyebilirler ki ‘74-75 yıllarında güney Kıbrıs’ta yaşayan silah zoruyla, tehdit ederek yurtlarından ettiğimiz Kıbrıslı Türkler evlerine dönebilirler. Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’nin işgal etmesinin suçlusu bütün Kıbrıslı Türkler değildir sadece TMT’dir’ diyebilirler. Bunu demedikleri gibi Kıbrıslı Türklerin herhangi bir şekilde Avrupa Parlamentosu seçimlerine Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında girmelerini dahi istemezler, bunu önlemek için ellerinden gelen tüm tedbirleri almaya çalışırlar. Kıbrıs Rum tarafı Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’a ayırmış olduğu 6 sandalyeyi kendilerine ayrılmış kabul eder. Kıbrıs Türk tarafı da kendilerine ayrılmış 2 sandalye olduğunu iddia eder. Halbuki böyle bir şey yoktur. Avrupa Birliği Federal Kıbrıs varsayımıyla Federasyon’un kuzey kanadına nüfusuna orantılı olarak 2 temsilci seçme, güney kanadına da 4 temsilci seçme imkanı tanıdı. Kuzey kanatta seçim yapamadıkları için 6 sandalye için de Kıbrıs’ın güneyinde seçim yapıyorlar. Kıbrıs’ta yaşayan herhangi bir AB vatandaşı Kıbrıs’ın çıkardığı 6 tane adaya oy verebilir veya ilerde bir Federal Cumhuriyet olursa kuzeyde yaşayan Rumlar da kuzeyin çıkaracağı adaylara oy verebilir. Kesinlikle 2 aday Türk toplumuna 4 aday Rum toplumuna diye bir tahsisat yoktur. Tahsisat tamamen idari birimler ile ilgilidir. Kuzey Kıbrıs’ta özellikle mecliste temsil edilen siyasi partiler tam bir ikiyüzlülük ile topluma yalan söylüyorlar. Bu iki sandalye Kıbrıs Türk Toplumunun değil, kuzey Kıbrıs’ta oy verecek olan halkındır. Bu oy verenlerin içinde kuzey Kıbrıs’ta yerleşmiş İngilizler, Almanlar Fransızlar da isterlerse oylarını kuzey Kıbrıs’taki adaylar lehine kullanabilirler.
“Biz bu seçimlere girerken hiçbir şekilde AB ve demokrasisi ile ilgili hayaller yaymıyoruz tam tersine AB’nin emperyalist, saldırgan bir güruh olduğunu, demokrasilerinin göstermelik olduğunu, gerçekte dünyanın her tarafında anti demokratik uygulamaları olduğunu söylüyoruz.”
Bu konuyu birçok kişi açıkladı ancak halen kafa karışıklığı sürüyor çünkü güney Kıbrıs’ı yöneten siyasi partiler de kuzey Kıbrıs’ı yöneten siyasi partiler de bu konuya bilinçli bir şekilde netlik getirmiyor. KSP bu seçimlere artık politikaya ve politikacılara inancını yitirmiş halk kitlelerine gerçekten inançlı, devrimci bir seçenek daha vardır demek için giriyor. Gerçekçi bir seçim yapmak istiyorsanız dürüst, çıkar peşinde, makam peşinde koşmadan emekçi halka hizmet edecek insanları görev başına getirmek istiyorsanız Kıbrıs Sosyalist Partisi size bir seçenek sunuyor diyoruz. İkinci olarak da diyoruz ki biz bu seçimlere girerken hiçbir şekilde Avrupa Birliği ve onun demokrasisi ile ilgili hayaller yaymıyoruz. Tam tersine AB’nin emperyalist, saldırgan bir güruh olduğunu, demokrasilerinin göstermelik olduğunu, gerçekte dünyanın her tarafında anti demokratik uygulamaları olduğunu söylüyoruz. Biz bunları, teşhir etmek için, uluslararası işçi sınıfının bir temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosunu bir kürsü olarak kullanmak üzere aday olduk. Avrupa Ülkelerinde işçi ve emekçi sınıfların bu emperyalist barbarları yıkmasını sağlayabilmek, örgütlenmesine katkıda bulunmak üzere bu mücadeleye giriştik.
“Biz kendimizi Kıbrıs Türk toplumuna ait bir parti olarak görmüyoruz. Biz Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi olmaya çalışan bir partiyiz.”
Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi
- YD: Adaylık süreci ile ilgili Kıbrıslı Rumlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
- MB: Kıbrıslı Rumlardan değişik tepkiler alıyoruz ama en çok aldığımız tepki, ‘siz var mıydınız, biz daha önce böyle bir parti ismi duymadık’ şeklindedir. İkinci bir tepki ise hayrettir. ‘Biz sizi aynı seçim pusulası üzerinde mi göreceğiz, size oy verebilir miyiz, yoksa sadece Kıbrıslı Türkler mi size oy verebilir’ diye soruyorlar. Onun dışında daha bilinçli çevrelerden olumlu tepkiler aldığımız gibi güney Kıbrıs’ta solda görünen örgütler ile neden işbirliği içinde katılmadığımızı soruyorlar. Biz de aslında böyle bir işbirliğini sadece şu andaki seçimler ile ilgili değil çok önceden beridir arıyoruz diye anlatıyoruz. Partimizin şu anda bir kaç tane Kıbrıslı Rum sempatizan üyesi vardır. Biz bunları çoğaltmak için uğraşıyoruz ve yeterince örgütlülük sağlayabildiğimiz takdirde güney Kıbrıs’ta da bir ofis açmak hedefimiz olduğunu anlatıyoruz. Biz kendimizi Kıbrıs Türk toplumuna ait bir parti olarak görmüyoruz. Biz Kıbrıs’ın bütün emekçilerinin sesi olmaya çalışan bir partiyiz.
- YD: Kıbrıslı Rumlardan ne oranda oy bekliyorsunuz?
- MB: Bizim tek kendimizi duyurma imkanımız, resmi seçim kurulunun yaptığı tanıtım toplantıları bir kaç tane basın toplantısı yaptık onlar PIK’de yer aldı. Ayrıca sosyal medyada iki dilli paylaşımlar yapıyoruz. Bizim bu anlamda maddi gücümüz sınırlı, billboardlarda kendimizi gösteremiyoruz. Diğer adaylara basında verilen yer bize verilmiyor, görüntüler yayınlansa bile çok kısa süreli yayınlanıyor, izleyen ne olduğunu anlamıyor bile. Bu şartlarda ne kadar oy alırız bilemem ama yüksek beklentimiz yok. Toplam olarak 1000-2000 civarı oy bekliyoruz. Önemli olan mücadeleye devam etmek, kendimizi hem güneyde hem kuzeyde görünür kılmak.
Mevcut seçim statükomuzu geriletelim
- YD: Siz bir önceki seçimlere de katılmıştınız. 2014’deki seçimler ile bu yılki seçimler arasında bir fark gözlemliyor musunuz?
- MB: Çok az bir ileriye gidiş vardır. Bu Avrupa Birliği’nin güney Kıbrıs’a uyguladığı baskılar sonucundadır. Geçen seçimlerde oy vermeye gidip de oy veremeyen insanlarımızın bir kısmı AB Ombudsmanı’na şikayette bulundu, sanırım bir iki tane de dava açıldı, bu yüzden AB kanadı güney Kıbrıs’ın kulağını çekti. Güney Kıbrıs bu sefer Kıbrıslı Türklere yönelik gelin adresinizi düzeltin, kaydınızı yaptırın şeklinde bir iki broşür yayınladı. Ben Kıbrıslı Türklerin AP Seçimlerine katılıp oy vermesini ve mevcut seçim statükomuzu geriletmemizi istiyorum. Fakat Kıbrıslı Türklerin Avrupa Birliği’nin kendilerini bir köşeye itip ihmal ettiğini düşündükleri ve kendileri açısından bu seçimin sonunda somut bir fayda görmedikleri için çok fazla ilgi göstermiyorlar.