1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. KT Öykücülüğünün Son 25 Yılı*
KT Öykücülüğünün Son 25 Yılı*

KT Öykücülüğünün Son 25 Yılı*

KT Öykücülüğünün Son 25 Yılı*

A+A-

 

Gürgenç Korkmazel
[email protected]

Öykü, şiirden çok daha önce girdi yaşamıma. Yalnız öykü yazmaya, şiirden sonra, tam olarak 1992’de, ilk şiir kitabımı yayımladıktan sonra başladım. Bugüne kadar 5 tane şiir kitabı, 2 tane de öykü kitabım yayımlandı. Söyleşilerde soruyorlar: önce şair misin, yoksa öykü yazarı mı? Tabii ki öncelikle şairim, ama öyküyü tutkuyla seven ve şiir ile öykünün birbirleriyle yardımlaştıklarını bilen bir şairim.  

Aslında Kıbrıs bir şiir adasıdır. Tarih boyunca en çok şiir üretilmiştir bu adada. Sağlam bir şiir geleneği vardır. Taner Baybars ve Mehmet Yaşın gibi kitapları sadece Kıbrıs ile Türkiye’de değil, İngiltere, ABD, Avusturalya, Fransa ve İtalya’da basılıp okunan şairler yetiştirmiştir bu ada.

Buna karşın öyküde böyle bir şeyden söz edemeyiz. Hatta, öykünün devamlılık, tutarlılık ve etkileşim bağlamında bir geleneği yoktur. KT romanında da gelenekten söz edemeyiz, ama öyküden daha renkli ve nitelikli bir birikimi vardır. Evet, Kıbrıs’ta Türkçe yazılan öykü, şiirden ve romandan daha cılız bir türdür. Yine de on-on iki öykü yazarının öykülerinin yer alacağı antoloji veya seçki kadar dolduracak bir öykü birikimi vardır.  

KT edebiyatında öykü neden cılız kaldı sorusuna karşılık olarak, birkaç yıl önce KT Öyküsü ile ilgili yazdığım bir denemeden bir paragrafı almak istiyorum buraya:
“Peki, şiire bu kadar yakınken, hatta kökü şiirken neden gelişmedi öykü, romandan bile daha geride kaldı. Bir kere tarihte, öykücü, öykü yazarı diye ortaya çıkanlar sorumluluklarını yerine getirmedi, ama bence bundan daha da önemlisi, genel olarak öykünün, sanki şiirle romanın arasında kalmış bir türmüş gibi görülmesi, küçümsenmesidir. Kısaca öykünün ne olduğunun yeterince bilinmemesi veya öykü yazarlarının bile öyküyü gerektiği kadar ciddiye almamaları, kendilerini bu işe adamamaları. Her şeyden öte öyküyü bir amaç değil de araç olarak görmeleridir…”   

Burada bir parantez açıp, Kıbrıs’ta Rumca yazılan öyküyle ilgili bir cümle söylemek istiyorum. Güney Kıbrıs’ta, şiirin ve romanın durumu az çok Kuzey ile aynı ama orada yazılan öykünün bir geleneği var ve kurumsallaşmış durumda.  

Kıbrıs’ta Türkçe yazılan öykünün özellikle son 25 yılıyla ilgili olarak konuşmamı istediler.  Bu çerçevede düşününce hemen görülüyor ki, KT edebiyatında, son 25 yılın öne çıkan öykücüsü kuşkusuz Mehmet Kansu’dur. Çok önceleri öykü yazmaya başlamış olsa da, bütün öykü kitaplarını 1995’ten sonra yayımlamıştır.

Onunla ilgili yazdığım, “Akdenizli Bir Larva: M. Kansu’nun Öykücülüğü” adlı yazımın son paragrafında şöyle diyorum: “Özetle ve son olarak şunu söylemek isterim ki, M. Kansu’nun şiirlerinden çok öyküleri etkiledi beni ve inanıyorum ki, yine şiirlerinden çok, öyküleriyle katkıda bulunuyor Kıbrıslıtürk edebiyatına.”

Ve şimdi burada tanık olduğunuz gibi arkasından değil önünde söylüyorum bunu.

  M. Kansu isminin yanında Nilgün Kozal (Güney) ve Özden Serak (Selenge) isimlerini yazabilirim. (İlginçtir ki bu iki öykücü de ilk öykü kitaplarını çıkardıklarında ikisinin de soyadları başkaydı – eski kocalarının soyadıydı.) Ayrıca son on yıllık dönemde öykü kitaplarını yayımlayan Emre İleri, Ceyhan Özyıldız, Gürkan Uluçhan ve ilk kitabını yayımlamak üzere olan Mehmet Arap, yeni kuşak öykücülerin önde gelenleridir.

Çok-dilliliği önemsediğim için, öykülerini Kıbrıs’ın yine resmi dillerinden biri olan İngilizce dilinde yazan ve “Forbidden Zones” adlı ikinci öykü kitabı geçen ay Londra’da çıkan Aydın Mehmet Ali’nin adını da anmadan geçmek istemiyorum.  

Bu konferans için, ‘KT Öykücülüğünün Son 25 Yılı’ başlığı son derece isabetli bir başlık bence, çünkü zaten Kıbrıs’ta, son 25 yılda kişilik ve kimlik kazanmaya başladı Türkçe yazılan öykü. Bundan önce yazılan öyküler, fazlasıyla Türkiye’deki öykücülerin ve öykülerin etkisinde kalınarak yazılmıştır. 

Dünyada, özellikle Batı’da gittikçe yaygınlaşan minimal öykü ile ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. Anlatmaktan çok anlamlandıran, dramatik yapıyı bozan ve deneyselliğe daha açık olan; kısa kısa öykü, çok kısa öykü, kıpkısa öykü veya kısacıklar da denilen minimal öykünün başarılı örnekleri çok azdır KT Edebiyatında.   

Şu bir gerçek ki, KT Edebiyatında şiirin malzemesi azaldı, alanı daraldı, ama öykü malzemesi çok ve alanı geniş daha.

Eskiden beri şairler başka şairler üretmişlerdir bu adada, ama öykü yazarları başka öykü yazarları üretmek konusunda zayıf kalmışlardır. İsterseniz bunu biraz açayım. Kıbrıslı bir şair olarak ben, etkilendiğim, hatta ustam diyebileceğim şairler bulabiliyorum KT Edebiyatında, ama öykü yazarları arasında ustam diyebileceğim, ondan etkilendiğim bir yazar yok doğrusu. Yine de beni etkilemiş, harekete geçirmiş münferit öyküler vardır tabii ki.

KT Öykücülüğü ile ilgili olumsuz düşüncelere sahip olduğum sanılmasın. Sadece sapla samanı birbirinden ayırmaya çalışıyorum. Ve inanıyorum ki gelecekte, genç öykü yazarlarının ustam diyebileceği öykü yazarları çıkacak bu adadan. 

Günümüzde KT öykücülüğünün durumu bu, böyle. Eğer 25 yıl sonra tekrar aynı konuda, burada bir konuşma yapmam için davet edilirsem, kehanetim şudur ki bugünkünden çok daha iyi durumda bir öykü tablosu çizebileceğim. 
*Aralık 2013’de, UKÜ’deki panelde okunmuştur.

 

Bu haber toplam 1559 defa okunmuştur
Gaile 247. Sayısı

Gaile 247. Sayısı