KTOEÖS, KTÖS VE KTAMS: “Şiddetin her türlüsüne karşı ortak mücadele etme kararlılığındayız”
Üç sendika 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptıkları ortak açıklamada, yüzyıllardır kadına uygulanan fiziksel, psikolojik, cinsel, sosyal, ekonomik şiddettin tüm acımasızlığıyla devam etmekte olduğunu kaydetti
KTOEÖS, KTÖS ve KTAMS, cinsiyet, yaş, dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin şiddetin her türlüsüne, insan hakları ihlallerine karşı olduklarını ve gerekli tüm adımların atılması için dayanışma içinde ve birlikte mücadele etme kararlılığında olduklarını açıkladılar.
Üç sendika 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptıkları ortak açıklamada, yüzyıllardır kadına uygulanan fiziksel, psikolojik, cinsel, sosyal, ekonomik şiddettin tüm acımasızlığıyla devam etmekte olduğunu kaydettiler.
Kadınların ne yapması, nasıl davranması, ne kadar eğitim alacağı, hangi işte çalışacağı, doğurup doğurmayacağı, kaç çocuk doğuracağı, nasıl giyineceği, kiminle evleneceği gibi temel seçimleri, kendilerini “kural ve yasa koyan” olarak gören erkekler tarafından belirlenmekte olduğu dile getiren açıklamada, bilimsel verilerin, içinden geçilen Covid-19
salgını sürecinde dünyada ve ülkede kadına yönelik şiddetin arttığını gösterdiği belirtildi.
Kuzey Kıbrıs’ta kadınların psikolojik şiddete uğrama sıklığının yüzde 75-86 arasında iken, fiziksel şiddete uğrama sıklığının yüzde 60-64 arası olduğunun saptandığı kaydedilen açıklamada, ataerkil aile anlayışı içinde şiddet, kadını ve çocuğu kontrol etme, korkutma, baskı altına alma ve cezalandırmak için bir yöntem olarak kullanılmakta ve ataerkil devlet yapısı tarafından da normalleştirilmekte olunduğu savunuldu.
Devlet politikaları ile desteklenen ve dünyanın önemli bir bölümünde içselleştirilen ataerkil sistemin, binlerce yıldır eşitsizliği, sömürüyü, ayrıcalığı, ayırımcılığı, kadınların insan olarak doğuştan “ikincil” varsayılmasını temel almakta, kadınlara ve erkeklere dünyaya geldikleri ilk andan itibaren hiyerarşik toplumsal rollerin biçilmekte olduğu dile getirilen açıklamada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında büyük bir engel olan bu rollerin ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanmasının, ancak eğitim programları ile mümkün olacağı kaydedildi.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için, ilkokuldan başlayarak şiddetin bir insanlık suçu olduğunun öğretilmesi, cinsiyetçi, gerici ve ayrımcı ifadelerin ders kitaplarından çıkarılması gerektiği, tüm bireylerin insan haklarına saygılı bireyler olarak yetişmesini sağlayacak eşit, adil, demokratik eğitim alması sağlanmalı, basın yayın araçlarıyla ya da sosyal medya aracılığıyla bu konuda bir toplumsal bilincin oluşması için çalışılması gerektiği belirtilen açıklamada, şiddetin sadece caydırıcı cezalarla ve yasalarla önlenemeyeceğinin farkına varılmasının gerekmekte olduğu ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi, kadının insan haklarının ve konumunun toplumun her alanında güçlendirilmesi ve eşitliğe dair toplumsal bilinç oluşturulmasıyla mümkün olacağı kaydedildi.
Açıklamada, aşağıdaki talepler ortaya kondu:
“- Karar mekanizmalarında, yargıda, eğitimde, sağlıkta, iş yaşamında ve ev içinde, kadın bakış açısı ile Toplumsal Cinsiyet Eşitliği düzeyinin artırılmasını,
- Kıbrıs görüşmelerinde, görüşmeci heyeti içerisinde etkin kadınların daha fazla yer almasını ve barış sürecinin bir parçası olan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi’nin” çalışmalarını toplumla paylaşmasını,
- Kadını, çocuğu, LGBTQ+ bireyleri şiddetten koruyan ve 2011 yılında meclisimizden de geçmesine rağmen, 2021’de Türkiye’nin tek taraflı feshettiği “İstanbul Sözleşmesi” diye bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddeti Önleme ve Bununla Mücadele’ye Dair Avrupa Sözleşmesi”nin Meclis komitelerinde bekleyen maddelerin yasal olarak hayata geçirilmesini,
- TOCED’in (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi) işlevselliğinin hayata geçmesini ve kadınların hayatını kolaylaştıracak ve toplumsal yaşama eşitlik anlamında büyük katkı sağlayacağını düşündüğümüz mekanizmaların kurulmasını,
- Lefkoşa dışındaki tüm bölgelerde de “Sığınma Evleri’nin” hayata geçirilerek kadınların yaşamına kolaylıklar getirilmesini,
- Ülkemizde göçmen, mülteci ve sığınmacı olarak bulunan ve de eğitim almak, çalışmak üzere adamıza gelen kadınların emeğinin sömürülmesi, ayrımcılığa ve şiddete uğramasının engellenmesi ile ilgili devlet kurumlarının görevlerini yapmalarını,
- Sosyal Hizmetler Dairesi’nin kadın ve çocuk biriminin geliştirilmesi ve kapasitesinin arttırılmasını ayrıca yıllardır dile getirdiğimiz “ALO 183” ihbar hattının etkin biçimde çalışmasının mutlaka sağlanmasını talep ediyoruz.”