KTTO’nun İndirim Kampanyası…
Son ayların ekonomik krizi Kuzey Kıbrıs özel sektörü için bir sosyal sorumluluk sınavı süreci haline gelmiştir. Hani, geçenlerde ‘İndirim Kampanyası’ müjdesi veren KKTO hane ekonomilerini güçlendirmek ellerinden gelenin azamisini yapmış olacaklarını duyurdu ya, işte burası sınavın en kritik sorusudur: Neyi nasıl yapacaklar da bunu başarmış olacaklar?!
Önce bazı tespitleri not etmekte yarar var. Kuzey Kıbrıs’ın özel sektörde yer alan tüketicisi mal ve hizmet satın aldığı özel sektörden de, kamu sektöründen de mutlu değildir; tüccar ‘kan emici’, kamu çalışanı da ‘kaynak tüketici’… Kamu sektörü ise özel sektöre baktığında sadece işverenleri görüp, ‘hırsızlar’ diye niteleyebiliyor; özel sektör çalışanlarını ise görmezden geliyorlar ve onlar mikrofonlara yakın olmadığı için de duymuyorlar da onları… Kısacası, Kuzey Kıbrıs’ta pazara mal ve hizmet sunanlar ile tüketiciler arasında nerdeyse düşmanca, sosyalist terimle ‘antagonistik’ ilişki var. Tüketicilerin Güney Kıbrıs’tan alış-veriş yapmasının dilemması da Güney’deki ‘milli düşman’ ile Kuzey’deki ‘ekonomik düşman’ arasında bir seçime zorlanmaktır. Kuzey’in özel sektörü de Güney’e kaptırdığı müşterilerini Kuzey pazarında esir tutabilmek için zaman zaman “Kapıları kapatın, geçişleri durdurun, en azından Güney’den alış-verişleri geçiş kapılarında sıkı gümrük denetimine tabi tutun” diye baskı yapıyordu daha son zamanlara kadar…
Türkiye’nin ekonomik krizi anında Kuzey Kıbrıs’a da geldi, vurdu; henüz de kaçmadı… TL, güneşte kalmış dondurma gibi eridi… Değeri tavan yapan dövizler nedeniyle, emtia fiyatları da pazarda anında tavan yaptı. Tüccarın savunması maliyet girdilerinin döviz cinsinden olması nedeniyle emtianın ‘yerine koyma maliyeti’ ile ilgili idi; yani sattığının yerine yenisini koyabilmesi derdi… Haksız sayılmaz… Market işletmecileri de artan raf fiyatlarından ithalatçı tüccarı sorumlu tuttu, eski fiyattan mal vermediklerini söyledi… Haksız sayılmaz… Ancak, ithalatçılar da, ‘yerine koyma maliyeti’ derdi yanında bir de market işletmecilerinin ödemelerini iki, üç ve hatta dört ay ileri tarihli çeklerle yapmasından muzdaripti... Dövizin çıldırdığı ortamda bu süreler kabul edilebilir değildi… Haksız sayılmaz… “Günlük çek versinler, hem mal verelim hem de eski fiyatı uygulayalım” demagojisi ile kendilerini korumaya aldılar…
Arada ezilen, satın alma gücü süratle gerileyen tüketiciler oldu… Zaten tüccarla ilgili düşünceleri pek olumlu değildi, daha da kötü oldu… Güney Kıbrıs pazarı da artık pahalı olmuştu; anında fiyatları tavan yapan Kuzey’in tüccarının da insafı yoktu… Tüketim geriledi ama Güney Kıbrıs tüketicisinin Kuzey pazarına akışı tüccarın satışlarını artırdı bile… O tüccar ki eskiden geçiş kapılarının kapanmasını istiyordu, şimdi açılacak olan iki yeni kapı da yetmez deyip, dahalarının da açılmasını istiyor oldu…
Ve bu arada TL dövize karşı değer kazanmaya başladı… Tüccar için hem Rum müşteri kaybı, hem de Kıbrıslı Türk müşterinin Güney’e kayması sürecine girilmesi endişesi var… Önlem gerek… Öncelikle Kıbrıslı Türk tüketicileri sağlama bağlamak gerek, yani onların güvenini kazanmak gerek… Başbakan da dövizin aşağıya doğru seyir alması nedeniyle halkın indirim beklentisi olduğuna vurgu yaptı. Ve işte bu aşamada KTTO devreye girip, sadece Kasım ayı boyunca ‘İndirim Kampanyası’ başlattı; amaçlarının tüketicilere indirimli mal ve hizmet sunmak ve onların alım gücünü artırmak olduğunu söylüyorlar… KTTO, “Katılım gönüllülük esasına göredir, indirim kriterleri de firmalar tarafından belirlenecektir” diye açıkladı; Başbakan da her firmanın yapılacak indirimleri, hangi ürünlerde indirime gidildiğini ve indirim miktarlarını müşterilerin kolayca anlayabileceği biçimde duyurmasını ve gösterilmesini istedi.
Şimdi Kuzey Kıbrıs özel sektörünün sınavının en ciddi sorusu işte buradadır. Bu yapılan ‘İndirim Kampanyası’ aslında dönem dönem yapılan kampanyaların yeni isimle sunumudur; yani her yıl bu dönemede özellikle hazır giyim sektöründe yapılan ‘Mevsim Sonu Ucuz Satış Kampanyası’, tüccarın hareketsiz ve raf ömrü dolmak üzere olan stok mallarını eritmek için zaman zaman yaptığı ‘Damping’ kampanyası, düğün sezonunun kapanması nedeniyle ilgili sektörün başlattığı ‘İndirim Günleri’, yıl sonu itibarıyla satış bütçesini yakalamak için ithalatçıların yaptığı fiyat kırma gibi satış artırmaya yönelik çabalar… Bu yeni kampanya ‘Tüketici dostu – sosyal sorumluluk projesi’ değildir, her zaman yapılanın yeni bir takdim biçimidir. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs özel sektörü, müşterisi olan tüketiciler nazarında güven artıramayacaktır. Sadece bir aylığına ve seçmece yapılacak olan indirimler, aslında dövizin tavan yaptığı günlerde belirlenmiş fiyatların Aralık ayı ile birlikte meşrulaşmasını sağlayacaktır. Tüketiciyi korumak, hane ekonomisine katkı yapmak arzusu varsa, fiyatlar dövizin bu günlerdeki değerinden oluşan ‘yerine koyma maliyeti’ ile hesaplanmalı ve doğrudan aşağıya çekilmelidir.
Hükümet de pazara mal ve hizmet sunanları böyle yapmaya teşvik etmelidir. Kim ne derse desin, kapitalizmin serbest pazar ekonomisinde hükümetlerin fiyat belirlemesi uygulamada olası değildir; bu yönde bir girişim pazardaki malın tezgah altına ve karaborsaya girişi ile sonuçlanacaktır; bu da kapitalist ekonominin ‘serbest ve rekabetçi pazar ekonomisi’ düsturunda gizlidir. Dolayısıyla, mevcut ekonomik sistemde hükümetin pazardaki emtianın fiyatlandırılmasını belirlemesi olası değildir; ‘sosyal pazar ekonomisi’ kavramı ile bazı özendirici ve dolayısıyla fiyatları makul seviyeye indirici önlemler alması olasıdır ama…
Ancak, müşterisi olan tüketicinin satın alma gücünü korumak kollamak pazara mal ve hizmet sunanların da ödevidir; hiçbir iş insanı fakir müşteriye mal ve hizmet sunmak durumunda kalmak istemez. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs pazarına mal ve hizmet sunanlar, dövizin getirisini müşterinin gidişi ile dengeleyemezse başlatılan İndirim Kampanyası abartılı fiyatları meşrulaştırmaktan öteye gidemeyecek, Kuzey Kıbrıs tüketicisinin mal ve hizmet satın aldığı özel sektörden de, kamu sektöründen de mutsuzluğu ve onlara dair sevgisizliği devam edecektir.
Ne yapılmalı?! Hükümet KTTO’dan bir aylık İndirim Kampanyası değil, dövizin güncel değerinden hesaplanmış ve sürekliliği olan fiyatlarla satış kampanyaları yapmasını istemeli…