1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. KÜÇÜK AVUNTULAR
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

KÜÇÜK AVUNTULAR

A+A-

Her şey çok tanıdık bir anlamda. Bu korku filmi aslında bazı zamanlardaki hayat hikayemmiş. Böyle kapanmalar, içe doğru yolculuklar, bazı insanların fiziksel olmasa da ruhsal ölümlerini gözlemlemek, kalp kırıklıklarını yazarak tamir etmeye çalışmak, kendimle boğuşmak, hesaplaşmak, hatıraları tekrar tekrar kurgulayıp farklı çıkarsamalara varmak, bir yandan yas tutarken diğer yandan küçük avuntular bulmaya çalışmak…

Bir anlamda ise her şey çok değişik. Aynı nehirde ikinci kez yıkanamamak gibi. Değişim Tanrısı’nın nefesi, yüz çizgileri, iç olgunluğa direnen o derinlerdeki bir yanı kırgın bir yanı hınzır kız çocuğu, aynı yerden defalarca darbe aldığı için bir türlü iyileşemeyen o yaralar… Dışardaki dünyayı şiddetle içine çekme, evrende kaybolma halleri, dünyanın her bir köşesinde çekilen acıyı yüklenme yorgunluğu… Rutinde çok önemli bir değişim yok. Ders saatleri aynen sürüyor, yazılması gereken yazılar huzursuz etmeye devam ediyor, fazladan ev işleri var bir yandan da, pek şikâyet etmemek lazım gerçi, zihinsel yorgunluğu atmaya yardımcı oluyorlar bir bakıma.

Bazı insanlar benim gibi sürekli haber dinlemiyor anlaşılan. Geçenlerde bir arkadaşımla telefonda dertleştik, sanki her şey bitince eski dünyaya geri dönecekmişiz gibi konuşuyordu. Dünya tatile çıkmış da bir gün eski hayatına kavuşacak sanki. Mehmet Yaşın’ın “Sığınıktan Çıkınca “şiirindeki gibi olacak oysa. Dışarıya çıktığımızda bir başka dünya buluvereceğiz gibi geliyor bana. Bir savaş sonrası haline uyanacağız. Tanıyamayacağız dünyayı.

Olumlu ve olumsuz senaryolar var “the day after” (sonraki gün) için. Aklımızın başına geleceğinden, dünyaya ve diğer insanlara böylesine hoyratça davranmaktan vaz geçeceğimizden söz ediliyor. Pek çok durumun değişeceği kesin bence de, hem olumlu hem olumsuz anlamda.

Ya biz? Yani kişisel anlamda, hayatta kalmayı başarmış, bu savaştan sağ çıkmış kişisel hayatlarımızla ne yapacağız? Bunun mutlaka bir öğretisi olacaktır her birimiz için. Durup düşünebildiğimiz, iç sesimizi dinleyebildiğimiz için belki yeni baştan düzenleyeceğiz kişisel hayatlarımızı.

Dünya artık eskisi gibi olmayacak ya, buna uyum sağlayabilmek belki de en önemli beceri. Yıkılmamak, yenilmemek, var olanın değerini bilmek düze çıkarabilecek bizi.

Bir iç sızısıyla uyandım bu sabah. Geceleri bellek gün boyunca biriktirilenleri tasnif edermiş. Uykular bunun için çok önemliymiş. Ne oldu bilmem ama sabah kalp kırıklıklarım geçip durdu gözümün önünden. Çok acı anları düşünürken, onlarla hesaplaşırken buldum kendimi. Hiç geçmeyen bir geçmişe takılıp kaldım.

Sonra evde eşyaların canının sıkıldığını, bir yalnızlık duygusunun her yanı kapladığını hissettim, balkona çıkıp kuşları dinleyerek bir şeyler okumak, başka yerlere göç etmek istedim ama yapılması gerekenlere dair sorumluluk duygusu huzursuz etti beni.

“House warming party” diye bir gelenek vardır. Yeni taşınılan eve arkadaşlarını davet edip oradaki yabancılığı kırmaya, enerjiyi değiştirmeye çalışırsın. Herhangi bir zamanda evde parti vermenin, konuk ağırlamanın da böyle bir işlevi var sanki. Başkalarının bedenlerinden bize akan bir enerji, atmosfere kattıkları duygu belki de bu.  Uzun evde kalışlarımda hep bunu hisseder enerjiyi değiştirmek için sokaklara atardım kendimi. İki şey onarırdı ruhumu, doğa ve şehir kalabalıkları. Şimdi eksik olan bu en çok da.

Bir yandan da geleceğe dair bir hedef eksikliği insanı böylesine bunaltan. Hep ulaşılması gereken bir tarih vardır ya, bilet alınmıştır bir seyahate çıkılacaktır, belli bir tarihte bir kitabın çıkması, ya da bir konuk beklenmektedir. Bunların hayali sürükler işte seni.

Dünyadaki onca dert, onca acıdan kişisel olarak payımıza bu düşmüşse son derece ayrıcalıklı bir yerdeyiz doğrusu.

Bu günlerin çabucak ve az hasarla geçmesini dilemekten başka çare yok. Evlerimizden çıktığımız zaman karşılaşacağımız hayatla baş edebilmek için kendimizi iyi tutmalıyız. Bu dünyaya faydamız olması için uçak anonslarında olduğu gibi önce kendi maskemizi takıp sonra başkalarına yardım edeceğiz.

Bu zor zamanlar da geçer dünyanın sokakları yine şenlenir elbet ve biz bu yeni dünyaya yaşamanın değerini daha iyi anlamış olarak adım atarız. Tek teselli bu.

Bu yazı toplam 1547 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar