Küçük Bir Devrim: Grön Vegan
Bugün, yaşadığımız zaman veya şimdi, yüksek sesle dillendirilen sloganların, sürekli belirsiz bir geleceğe havale edilen ‘güzel günler’in veya büyük teorilerin ‘ciddiyetinin’ gölgesinde kalıyor. Hep güzel günleri ötelere havale etmeye, havale ettikçe de hayatı ıskalamaya meyilli bir yapımız var. “Gelecek bizimdir” derken, şimdi, şu an kayıp gidiyor. Halbuki gelecek tam da şimdidedir, şimdinin içinde kurduğumuz ve dönüştürdüğümüz ilişkilerde, yaşamın içinde…
Arkadaş heyecanla anlatıyor, “İlk kez gittim, küçük bir devrim yapmışlar. Tam da böyle şeylere ihtiyacımız var.” Arkadaşın bahsettiği yer Lefkoşa’nın içinde küçük bir restoran. Her hangi bir restoran değil! Bir restorandan ötesi. Kıbrıs’ın kuzeyinde alışık olmadığımız bir deneyim. Yaşama, sisteme ve kodlanmış toplumsal kalıplara karşı etik-politik bir tavır barındıran minör bir varoluş mekanı; Grön Vegan.
***
Grön Vegan, isminden de anlaşılacağı gibi vegan bir restoran. İki kadının, Nazar Erişkin ve Fezel Nizam’ın çabasıyla hayata geçen bir proje. (Sanırım ikisinin tanışmasına vesile olduğum için burada övünebilirim.)
Nazar ve Fezel, et ve mangal kültürünün ağır bastığı, çevreci kişilerin, hayvan hakları savunucularının bile hayvanların yaşam hakkını dert etmediği kültürel ve politik bir atmosferde, veganlık alanında cesur bir adım attılar, aktivizm ile üretimi, düş ile gerçeği harmanlayarak yola çıktılar.
Açıldığı ilk günden beri yaşanan gelişimi gözlemlemeye çalıştım. Yıllar önce ilkin Bandabuliya’nın kasaplar kısmında hayata geçti Grön Vegan… Buradaki varlıkları bile bir absürt bir başkaldırıydı. Kasapların arasında vegan bir mekan!
İlgiyle karşılandı. Sanırım 2013 yılıydı, o dönem vegan ve vejetaryenler ile bir röportaj serisi yapmak istemiştim. Zar zor 10’a yakın kişi bulmuştum. Bazısı tepki çekecek diye konuşmak istememişti. Nitekim röportajlar tepki de çekmişti. Çünkü ilk kez hayvanların öldürülecek gıdalar değil, canlı varlıklar olarak yaşam hakkına sahip bağımsız yaşamlar olduğu kamusal olarak tartışılmaya başlanmıştı.
Yıllar sonra Grön Vegan açılınca ise bariz bir farkındalık gelişti. Toplumda görünmeyen ve kamusal alanlarda çekinen birçok vegan/vejetaryenin buluşma noktası oldu, merak edenlerin farkındalığı gelişti, karar vermekte zorlananlar cesaret bularak vegan veya vejetaryenliği denemeye başladı. Çünkü küçük de olsa toplum içinde kamusal bir karşılık vardı artık.
Sonra bu ilgi alaka zaman içinde büyüdü. İlk mekana sığmaz oldular. Yaklaşık bir yıl önce ressam Ayhatun Ateşin’in Lefkoşa’daki binasına taşındılar. İrili ufaklı ağaçların gölgesiyle güzelleşen bir iç avlu, kuş cıvıltılarının insanın içini okşadığı bir mekan…
Her yaş grubundan, her kesimden insan gidiyor Grön Vegan’a. İlla vegan veye vejetaryen olması da gerekmiyor gidenlerin. Merak eden, aklında sorular olan, netleşemeyen veya hiç ısınamayıp anlamaya çalışan kişiler de gidiyor. Fezel de Nazar da sizinle veganlığı, etik-politik, felsefe ve sağlık boyutlarıyla saatlerce konuşabilir, anlatabilir ve tartışabilir… Ayrıca şunu da ifade etmeliyim ki, “bu veganlar nasıl beslenirler?” sorununa hem çeşitlilik hem de lezzet ve kalite anlamında her gün yaptıkları yemeklerle çok şık bir cevap vermekteler…
***
Lafı çok uzatmayalım… Veganlık/vejetaryanlık bugün özellikle iklim kriziyle de birlikte dünyada çok sık tartışılmaya başlandı. Her şeyden önce benin için hayvanları yaşayan varlıklar olarak kabul edip onların yaşam haklarını gasp etmemek etik-politik bir sorumluluk meselesi, aynı zamanda hayalini kurduğum, savunduğum ütopyamın da bir değeri.
Bizim gibi erkek egemen ve et tüketiminin kültürel olarak övünç sayıldığı toplumlarda vegan/vejetaryan olmak aynı zamanda bu toplumsal değerlerle de bir hesaplaşmaya girişmek anlamına geliyor. Nitekim Grön Vegan’ı hayata geçiren arkadaşlar da bu etik politik sorumluluktan hareket ederek bu adımı attılar. Ve çok net bir şekilde bir şey yapmak istediler. Yeni ilişkiler kurmak, varolan ilişkileri dönüştürmek ve düşündükleri, hayal ettikleri dünyayı, değerleri ve geleceği, tam da şimdide, bugünde inşa etmeye giriştiler.
İşte bundan dolayı Grön Vegan, birçok arkadaş için olduğu gibi benim için de küçük, minör bir devrim meselesi. Ve bu devrim kurulan her yeni ilişkide, dönüşen ve devinen algılarda, ufuk dünyamızı genişleterek varlığını sürdürüyor.