KUDRET ÖZERSAY PİMİ ÇEKTİ…
UBP’li milletvekillerinin Meclis kürsüsünü işgal eden TDP’li üç milletvekilini zor kullanarak indirmesi olayını sosyal paylaşım sitesinde yorumlayan CB Özel Temsilcisi Kudret Özersay, bu milletvekillerinin, bu meclisin kendisini temsil etmediğ
UBP’li milletvekillerinin Meclis kürsüsünü işgal eden TDP’li üç milletvekilini zor kullanarak indirmesi olayını sosyal paylaşım sitesinde yorumlayan CB Özel Temsilcisi Kudret Özersay, bu milletvekillerinin, bu meclisin kendisini temsil etmediğini yazdı… Kızılca kıyamet koptu.
Özersay kendisini bağlayan bir yorum yaptı; bunu Cumhurbaşkanlığına kadar uzatmak biraz abartı oldu… Mecliste birbirinin boğazına sarılan milletvekillerini isteyen sahiplenebilir, ama bu vekillerin temsiliyet niteliği halk arasında yaygın olarak sorgulanmaktadır. Çatısında voyvodalıkların bu aşamaya geldiği meclis de Kıbrıslı Türklerin hak ettiği ve onları temsil eden bir meclis değildir. İsteyen bu meclisi savunsun, ama politikayı kahveye ve dövüş ringine çeviren zihniyetle barışık olmak sadece maço politikalara destek olmak demektir. İdeoloji yok, vizyon yok, kavga var ve bunun özelde bir bireyi genelde de tüm Kıbrıslı Türkleri temsil etmediğini söylemek suç olacak?!... Doğru ve haklı değil…
Özersay, kişisel olarak, Kıbrıs sorunu nedeniyle derin acılar yaşamış, büyük zorluklar çekmiş birisi; eğer mecliste milletin vekillerini boğaz boğaza ama fotoğrafçılara gülümseyerek poz verdiğini görürse, çektiği bunca acının ve yaşadığı bunca zorlukların bedelinin toplumsal olarak böyle bir meclis olmaması gerektiğini hisseder ve bunu da gayri ihtiyari olarak dışa vurur… Bu hissi bilen ve anlayan anlar; bu hisse duyarsız ve kayıtsız olanlar ise meclis çatısında maço politikacıların kavgasını göz ardı ederek, Özersay’a saldırabilir. Ama ne olursa olsun, böyle bir meclis ve öyle vekiller Kıbrıslı Türkleri temsil etmiyor.
Burası konunun bir tarafı… Ya ideolojik tarafı?!
Bu meclis demokrat, ilerici, devrimci, sosyalist politikayı benimsemiş kitleleri temsil etmiyor. Seçimlerde halkı kandırarak meclis çoğunluğunu elde etmiş bir sağ partinin istediğini yaptığı bir meclis var… Yüzü Türkiye hükümetine, sırtı halkına dönük bir hükümet… Ve bu hükümet, sahip olduğu meclis çoğunluğuna dayanarak, demokrasiyi zayıflatıyor, halkını fakirleştiriyor, emeğin haklarını buduyor, Kıbrıslı Türklerin stratejik mal ve hizmet üreten tüm kurumlarını elden çıkarıyor ve Türkiye hükümetlerinden hormonlu sermayeye teslim ediyor… Meclis bu ve benzeri olayları engelleyemiyor… Bu meclise sahip çıkmak, ideolojik savrulmadır, kimse kusura bakmasın…
Peki, Kıbrıslı Türkleri temsil etmeyen bu meclisten çekilmeli mi muhalefet? Hayır! Toplam sivil itaatsizlik hareketi başlatılmadan bunu yapmak da hatadır. Ama mecliste kalmak, onun Kıbrıslı Türklerin tamamını temsili ettiğini iddia etmeyi gerektirmiyor. Hade biraz daha ideolojik değerlendirme olsun… Lenin, Rus Çarlık Duma’sına Bolşeviklerin katılmasını, Duma’nın yapısını ve temsiliyetini benimsediği için mi istemişti? Hayır! Menşeviklerin tahriklerine de gelmedi hiç… Ne ilginç bir olgu, CTP de TDP’lilerin tahriklerine gelmedi…
Cumhurbaşkanı Eroğlu’na gelince; görüşme masasındaki tavırları ve önerileri ile o da tüm Kıbrıslı Türkleri temsil etmiyor. Hatta, ne kendisine oy verenleri, ne de vermeyenleri temsil ediyor. Devletten devlete olmazsa görüşme masasına oturmayacaktı, Talat’ın verdiklerini geri alacaktı… Toplum lideri olarak masadadır ve Talat’la Hristofias’ın imza altına aldığı her şeyi kabul etti, imzalamadıkları prensip anlaşmalarında da etrafından dolanıyor ama doğrudan reddetmiyor; niyeti ise hiç çözmemek… Bu Cumhurbaşkanı’nın, görüşme masasındaki ekibiyle birlikte, temsiliyet gücü tartışılır durumdadır ve buna Özersay’ın kendisi de dahildir.
Evet, Özersay kişisel olarak meclisin ve olaylı milletvekillerinin kendisini temsil etmediğini söyleyerek bombanın pimini çekti; o zemindeki kişisel duruşu yadırganmamalı ama görev yaptığı ekibin Kıbrıslı Türkleri ne kadar temsil ettiği sorgulamasını da kendisi yadırgamamalı…
Kısacası, bu meclisin de, bu cumhurbaşkanının da, bu hükümetin de ve KKTC’nin de temsiliyet gücü sorgulanmalıdır… Bir eski bakan Başbakanlıkta çeteler oluştuğunu söylerse, Başbakan mecliste üçlü çete olduğunu söylerse, Cumhurbaşkanlığı devir törenine adı hukuk dışı olaylarla ve yöntemlerle anılan birisi şimdiki cumhurbaşkanının özel davetlisi olarak törene katılıyorsa, bir belediyenin meclis üyesi belediyeyi çetelerin yönettiğini söylerse, yani bu KKTC’nin organları çete zulası gibi görünüyorsa, ve ülke kumar ve fuhuş ve uyuşturucu cenneti haline getirilmişse ve TBMM’de milletvekilleri “Kuzey Kıbrıs işgal altındadır ve işgal eden orayı binbir türlü mafya pisliği ile yönetiyor” diyorsa, bırakın Kudret Özersay’ı, Kıbrıs Türk sol siyasetinin hiçbir unsuru, bu meclisi ve bu yapıyı sahiplenmemeli…
Bu KKTC ile demokrat, ilerici, devrimci, sosyalist politika unsurlarının kan uyuşmazlığı var...