Kulağımın dibinden geçen kurşun (1)
Sıcak bir temmuz ayı…
Limasol’a bağlı Evdim köyünde hummalı bir ‘bağ bozumu’ mevsimi yine…
Yıl boyunca bakımı yapılan, sulanan asmalar şimdi ürüne durmuş.
Sabahın erken saatlerinden itibaren herkes tarlada…
Biz ‘u
Sıcak bir temmuz ayı…
Limasol’a bağlı Evdim köyünde hummalı bir ‘bağ bozumu’ mevsimi yine…
Yıl boyunca bakımı yapılan, sulanan asmalar şimdi ürüne durmuş.
Sabahın erken saatlerinden itibaren herkes tarlada…
Biz ‘ufaklıklar’ ise köyde bırakılıyoruz, el-ayak altında dolaşmayalım diye…
Haliyle oyun oynuyoruz biz de…
Sahi, o dönemde ne oynardık, unuttum!..
En fazla kuş avlardık galiba…
‘Kuş lastiği’ kalmadı şimdilerde pek…
Evdim’de hangi tür lastikten yapılırdı kuş avlama aleti, tam hatırlamıyorum.
Daha 6 yaşımı bile doldurmamıştım.
O yüzden birçok olayı ya unuttum ya da hayal meyal anımsayabiliyorum sadece…
***
Çok net hatırladıklarım da var ama…
Mesela o anonslar…
“Dikkat dikkat! Mermilerinizi idareli kullanın!..”
Ne mermisi?
Kuş lastiğine çakıl taşı koyar, öyle avlardık serçeleri, tarla kuşlarını…
Bu anonstaki öyle taş-maş değildi ama!..
Bildiğiniz mermi işte…
Silah mermisi…
O dönemde ‘mücahit’in elinde nasıl silah varsaydı, onun mermisi…
***
Savaştı çıkan!..
Bir ‘bağ bozumu’ böyle bitmişti işte!..
1974’ün en sıcak günlerinden birinde, cami hoparlöründen yapılan anonslarla duyurulmuştu savaş çıktığı…
Polemidya’dan bağ bozumu için gelmiştik.
Babamın köyüydü Evdim…
Polemidya’da öğretmendi babam… Yaz aylarında köyde kalırdık.
O yaz da okullar tatile girince köye gelmiştik.
Üzümler toplanacak, satılan satılacak, sucuklar dizilecek, şaraplar-zivaniyalar çıkarılacak, paluze için beyaz toprak bulunacak, arada denize girilecek, yazın tadı çıkarılacaktı.
Savaş çıkınca, tadı kaçmıştı her şeyin…
***
6 yaşında bir çocuk için ‘savaş’ ne anlama gelir ki?
Bir tür oyun muydu bu acaba?
Eğlenceli tarafı vardı çünkü…
Mesela bütün kadınlar ve çocuklar bir eve toplanmıştı.
Erkekler yoktu.
Neredeydiler acaba?
Cephede olduklarını o günlerde anlamamıştım muhtemelen…
Zaten ‘cephe’nin ne olduğunu nereden bilebilirdim ki o yaşta?
‘Savaş’ı, ‘silah’ı, ‘mermi’yi nasıl algılayabilirdim?
Ben de, diğer çocuklar da…
***
‘Mermi’nin ne olduğunu bilmiyordum ama, ‘mermi sesi’yle tanışmak için uzun süre beklemem gerekmeyecekmiş meğer!..
15 Temmuz gecesi toplandığımız evden ertesi sabah sokağa çıkmışım.
Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, yazda kaldığımız nenemin evine gitmeye çalışıyordum.
Gece bulamadığım babamı mı arayacaktım, yoksa evden bir oyuncak ya da malzeme mi alacaktım, hiç bilemedim bugüne kadar…
Tek bildiğim, sokakta yürüyor olduğum…
Ve o ses!..
‘Vınnn’ diye bir şey kulağımın yanından geçmişti.
Korkup korkmadığımı da anımsamıyorum.
Annemin beni telaşla eve soktuğunu anımsıyorum sadece.
O kadar…
***
1974 Temmuzunda başımı sıyırıp geçen o merminin sesi yalnızca bağ bozumunu ve tatili değil, ondan sonraki bütün yaşamımızı da etkileyecek kadar önemli mesajlar veriyordu sanki:
“Çok şanslısın. Birkaç santim daha ilerden geçsem, beynin dağılacaktı. Ucuz kurtuldun elimden. Ama bu savaş var ya bu savaş… Çok çekeceksiniz elinden!.. Başınıza nelerin geleceğini ben bile kestiremiyorum. Tek bildiğim şu ki, artık bu adada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!..”
Lafa bakın!..
“Çok şanslısın” diyor mermi hazretleri, ama ardından da “başınıza neler gelecek kim bilir” diye fal da bakıyor!..
Merminin kendisine konuştuğunu zanneden bir çocuk muydum ve tüm bunlar kabustan ibaret miydi acaba?
Cepheden gelen bir haberle kabus daha da ciddileşti.
“Raşit Hoca iyi değil” dediler.
Evdeki kadınların, kızların çoğu ağlamaya başladı.
Düşüp fenalık geçirenler bile vardı.
Babama kötü bir şey olmuştu!..
Demek ‘mermi’ doğru söylüyordu.
Kehaneti doğru çıkmaya başlamıştı bile…
(Sürecek)