1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Kulak Verilmeyen Tarihsel Bir Uyarı!
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Kulak Verilmeyen Tarihsel Bir Uyarı!

A+A-

Ünlü Kıbrıslı Rum işadamı Nicos C. Lanitis’in, 1963 yılının Mart ayında Cyprus Mail gazetesinde “Our Destiny” (Ortak Kaderimiz) başlığıyla bir dizi makale kaleme aldı.

1963 yılı, yakın Kıbrıs tarihinde son derece kritik bir dönemdi. Kıbrıs Cumhuriyeti, Lanitis’in deyişiyle, “kritik sularda yüzüyordu” ve “her an karaya oturma” tehlikesiyle karşı karşıya olan bir gemiye benziyordu.

Yine Lanitis’in büyük bir öngörü ile saptadığı gibi, “bir yerde bir kurşun patlayabilir, sonra da kontrol elden gidebilirdi” ve her an çok vahim şeyler yaşanabilirdi. Kendisi de zaten bu yüzden gözlemlerini yazıya dökmeye karar vermişti ve büyük bir çırpınışla son bir uyarı yapma gereğini ve sorumluluğunu duymuştu.

Lanitis’in olaylara bakış açısını yazılarına verdiği başlıktan anlayabiliriz: “Ortak Kaderimiz”. Gerçekten de, Lanitis, Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin aynı kaderi paylaştıklarına inanıyor ve bunun bilincine varılmasını istiyordu. Etnik milliyetçilikten arınıp yurttaşlık bağını ön plana çıkararak Kıbrıs devletinin yaşatılmasını savunuyordu.

Ona göre herkes “Kıbrıslı” idi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yurttaşı idi. Bağımsız bir devlet sahibi olmayı insanlığın özgürlük yolunda en ileri aşaması sayıyordu ve Kıbrıslıları bağımsız Kıbrıs devletine sahip çıkmaya çağırıyordu.

Lanitis, bir adım daha ileri giderek, Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında, Yunanistan ve Türkiye ile olmadığı kadar yakınlık olduğunu, ada halkının bütün farklılıklara rağmen “ortak bir kültür” paylaştığını ileri sürüyordu. Fakat Lanitis Kıbrıs devletine sahip çıkılmasını isterken öncelikle siyasi gerekçeleri ön plana çıkarıyordu. Ona göre, Kıbrıslı Rumlar Enosis politikasını terk ederek bağımsızlığın nimetlerinden yararlanmalıydılar. Bunun için de Kıbrıslı Türklere dostluk elini uzatmalı ve onları düşman olarak görmemeliydiler. Milliyetçi gösterilerle Yunan milli günlerinin şatafatlı kutlamaları yerine, Kıbrıs devletinin milli günleri kutlanmalı, devletin sembolleri kullanılmalıydı.

En önemlisi, Kıbrıs Anayasası tek taraflı olarak değiştirilmemeliydi. Anayasada Kıbrıslı Türklere belki “fazladan” haklar verilmişti ama anayasayı değiştirmeye kalkışmak, hem iki toplum arasında uçurumun daha da büyümesi, hem de Türk-Yunan barışının bozulması anlamına geliyordu. Anayasayı değiştirmeyi zamana bırakmak gerekiyordu. Hatta zamanla Kıbrıslı Türklerin anayasanın kendileri için de bir külfet oluşturduğunu fark edecek ve anayasanın değiştirilmesini bizzat kendilerinin isteyeceğine inanıyordu.

Ayrıca, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşatılması herkesten çok Kıbrıslı Rumların işine gelirdi. Çünkü böyle bir durumda, adada liderlik kaçınılmaz olarak Kıbrıslı Rumların elinde olacaktı. Bu yüzden, Kıbrıslı Türklere karşı dostça ve cömert davranmak, yakınlık göstermek, her şeyden çok Kıbrıslı Rumların çıkarlarına hizmet eden bir yaklaşım olurdu. 

Kıbrıslı Türklere gelince, Lanitis, Taksim politikasının ve gerçekleşmesi halinde Taksim’in herkesten çok Kıbrıslı Türklere zarar vereceğini ileri sürüyordu. Adanın bölünmesinin Kıbrıslı Türklerin “sonu” olabileceğini iddia ederek Taksimle birlikte Kıbrıslı Türklerin ya hiçbir önemi olmayan küçük bir devlete kavuşacaklarını, ya da Türkiye tarafından asimile edilerek yok olup gideceklerini düşünüyordu.

Ona göre, Kıbrıslı Türklerin çıkarları Kıbrıslı Rumların dostluğunu kazanmaktan geçerdi.

Maalesef bu aklıselim uyarılara ne Kıbrıs Rum liderliği, ne de Kıbrıs Türk liderliği kulak verdi. Ve Lanitis’in bu uyarıları kaleme aldığı 1963 Martın’dan tam dokuz ay sonra, 1963 yılınn Aralık ayında Kıbrıs Cumhuriyeti devleti “karaya oturdu” ve bir daha da yüzemedi...

Bu yazı toplam 2521 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar