Külliye utancı: Bazılarının süsü, saçı, itibarı, depremzedelerin acısından çok daha önemli
Bir aileyi, bir şirketi, bir okulu, bir kiliseyi veya camiyi ya da sinagogu “maddi açıdan” yönetmek, çok önemli bir maharet meselesidir…
-*-*-
Ekonomi, maliye gibi bilimler vardır…
İnsanlar gelir – gider hesaplarını falan yapar ve “aç kalmaz, iflas etmez” hatta gelirini artırır, tasarruf eder, yatırım yapar…
-*-*-
Ekonomi, maliye, finans yönetimi gibi bilimleri geçtik, bazı atasözleri bile, çok işe yarayabilir…
Mesela “ayağını yorganına göre uzat”…
Yani, “bütçen kadar harca canım benim”…
Eğer bütçenden fazla harcarsan batarsın…
Tıpkı, ayağını, üzerini örtebilecek yorgandan dışarıya çıkarsa, üşüyüp – üşütüp hasta olabildiğin gibi!
-*-*-
“Borç yiğidin kamçısıdır” diyen de var…
Bilemiyorum, bu bir tarz meselesi!
-*-*-
“El kazanıyla aş kaynamaz” der bir atasözü ki buna bayılırım!
Hatta kusura bakmayın ama “el çüküyle gerdeğe girmek” sözünü de buna benzetirim…
-*-*-
Atasözleri, “çok çalışmayı”, ibadete bağlar bazen…
“Çalışmak, ibadetin yarısıdır” der ki bizde buna riayet ne acıdır ki çok azaldı, “ibadeti, çalışmanın tamamı” haline dönüştüren zihniyet şu anda “çok makbul”!
-*-*-
Çok çalışmak önemli…
Ne demiş atalarımız?
“Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa?”
Bizde “ağa” da çok değil mi?
-*-*-
İngiliz – Amerikan edebiyatında, “too many chiefs and not enough Indians” ya da bununla aynı anlama gelen, “all chiefs and no Indians” sözleri de “Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa”yal hemen hemen aynı anlamdadır…
Emir veren şef çok ama iş yapacak Kızılderili yok!
Veya herkes patron ama çalışan kalmamış!
-*-*-
“Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz” der yine büyüklerimiz ama bundan da vazgeçtik çoğunlukla; harmanda hamasi nutuk atmayı, tarlada iz bırakmaya tercih etmiş durumdayız…
-*-*-
En sevdiğim atasözü mü?
Gerek TC gerekse yavrusu KKTC’de ne acıdır ki belki de “en kutsal” atasözümüz budur:
“Devlet malı deniz, yemeyen domuz!”
-*-*-
Oysa “Türk Atasözleri ve Deyimleri” içerisinde, devlet malında “tüyü bitmemiş yetimin” hakkı olduğu çok kullanılan bir “deyim”dir!
İşte bizim genel zihniyetimiz, badem bıyıklarımızla, hamasi Türkçülük siyasetiyle birlikte, tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını da, devlet malı deniz, yemeyen domuz mantığıyla götürmekten başka bir şey değildir!
-*-*-
Kumdan binaların ve çok güzel sela okuyan imamların olmasının sebebi budur!
Kumdan binalara “vize” yani “izin” verilmesi, göz yumulması veya “af” çıkarılması da bundandır!
Ya seçim kazanılacaktır ya da gelire gelir katılacaktır!
-*-*-
Namus, ahlâk ve dürüstlükten uzaklaşılmıştır…
Ve bu, kesin bir saptamadır…
-*-*-
KKTC’de yıllardır atıl duran Girne Hastanesi ihalesi, Kıb – Tek’e ihalesiz, usulsüz, kanunsuz akaryakıt sağlanması gibi örnekleri sıralayabiliriz…
Bu örneklerde, en az 10 devlet yetkilisinin – memurunun “rüşvet aldığı” iddiaları ayyuktadır!
-*-*-
Rüşvet, sadece “para” değildir!
“Makam bahşedilmesi” de rüşvete girmektedir!
-*-*-
Neyse!
TC; KKTC’ye “içerisinde bir saray, bir parlamento ve bir cami” de bulunan, dev bir külliye yapmaya karar verdi…
“Hediye olacak” dendi…
Kamuoyuna bu külliyenin “bütçesi” açıklanmadı…
5,5 Milyar TL diye iddia edildi…
Ve tüm itirazlara karşılık inşaatı başlatıldı…
Temeller atıldı, zemin hazırlanıyor…
-*-*-
Önce, bu külliyenin “Kıbrıs kültürüne aykırı” olacağı tartışıldı. Çok ciddi sayıda insan bunun siyasi bir “sahiplenme” içereceğini öne sürdü.
“Federal çözüm yanlıları” bu külliyeye karşı çıktı.
Oysa asıl karşı çıkması gereken, “egemen eşit bağımsız bir Kıbrıs Türk Devleti yandaşları” olmalıydı.
Bir de KKTC’nin ciddi anlamda yeni hastaneye, yeni okula ihtiyacı vardı hem de bir tane değil, birden çok…
-*-*-
Ve derken Türkiye’de deprem oldu…
Çok büyük bir acı…
-*-*-
Bir: Depremde şu ana kadar resmi rakamlarla en az 40 bin kişi öldü, 100 binden fazla insan yaralandı ve 15 milyon insan evsiz kaldı. Onların vergileri ile toplanan 5,5 milyar TL’nin KKTC’de saray yapımına harcanması, doğru olmamalı!
İki: Kıbrıs Türk toplumu, anavatandaki kardeşleri bu büyük acıyı yaşarken, soğuktan donarken, “bize saray yapın” ahlaksızlığından kesinlikle uzak durmalı.
-*-*-
Külliye inşaatı devam ediyor…
“Hastaneye çevirelim” diyoruz, makam müptelası KKTC yöneticileri, Tayyip Erdoğan’ın kızabileceğinden yola çıkıp, hiç sesini çıkarmıyor…
Resmen korkuyorlar!
“Tayyip bey, böyle bir zamanda bu külliyeye gerek yok, ayrılan bütçeyi depremzedelere aktaralım” diyebilecek cesareti olan tek bir yönetici yaşamıyor KKTC’de!
Buradakiler, oradakilerden daha korkak!
Tam bir korku egemenliği hakim!
-*-*-
Düşünün, “egemen eşit bağımsız bir KKTC devleti” diye her gün açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu konuda hiç ses çıkarmıyor!
Belki, “bana da Tayyip beyinki gibi olmasa da görkemli sayılan bir saray yapılsın” noktasında olabilir… Ama bu noktada olmak, bu düşüncede olmak, sizce “ahlaklı bir durum” mudur?
Doğru mudur?
-*-*-
Gelin bu külliye ile ilgili de birkaç atasözü yazmış olalım…
-*-*-
Mesela; “mahalle yanarken .rospu pencerede oturmuş saçını tarar”…
Eveeet, Türkiye resmen yanıyor ve bizimkiler, özür dilemiyorum, pencerede oturmuşlar ellerinde de ayna, saçlarını tarıyorlar ya da daha kötüsü, boyatıp, fön çektiriyorlar!
-*-*-
Sivil toplum örgütlerimiz bir araya gelmiş…
50 civarında örgüt, konteyner ev yapıp, İskenderun bölgesinde depremzedelere geçici barınma sağlayacak…
44 metre karelik çift konteynerli evcikler…
Proje çok güzel…
Bütün ülke en başta da esnaf ve sanayici buna destek veriyor ve verecek…
Örgütler ilk aşamada “akmazsa damlar”, 300 konut yapmayı hedefliyor…
Hükümet de akabinde 400, 500, 600 veya 700 tane daha yapacak…
300 konutun toplam maliyeti 60 milyon TL!
Külliye için ayrılan ve harcaması inşaatla birlikte devam eden miktar 5,5 milyar TL!
-*-*-
Külliye inşaatını hastaneye çevirin, derhal!
Ve bunu kendi kaynaklarımızla yapmanın yolunu bulun!
Ve 5,5 milyar TL’yi de iade edin!
Ya da “istemiyoruz, lütfen depremzedelere kullanılsın” deyin!
-*-*-
Diyemiyorlar!
Neden diyemiyorlar biliyor musunuz?
Çünkü muhalifler külliyeye karşı çıkmıştı!
Şimdi külliyeden vazgeçerlerse, süslerine ket vurulacak, itibarları sarsılacak!
Kısacası, bunların süsleri, saçları, itibarları, depremzedelerin acısından çok daha önemlidir sevgili dostlar!
Üzgünüm ama durum budur!
-*-*-
Not: Bir Kıbrıslı olarak, depremde yaşamlarını yitiren herkesten, ailelerinden özür dilerim…
Yöneticilerimize bakıp da, Kıbrıs halkının tamamının, mahalle yanarken oturup saçını tarayan ve yangını seyreden bir halk olduğu yargısına sakın varmayınız!
Türk toplumu hatta Güney’deki Elen toplumu da, depremzedelere yardım için yüreğini ortaya koymuş durumdadır…
Kahramanmaraş'ta yaşanan depremler için yapılan arama kurtarma çalışmaları sırasında hayatını kaybeden Proteo için Meksika'da tören düzenlendi. Meksikalı arama kurtarma ekibinin bir parçası olan Proteo adlı köpek, Reuters'ın aktardığına göre Adıyaman'da iki kişinin sağ kurtarılmasında önemli rol oynadı…