Külliyeden seçime…
Bir Külliye ısrarıdır gidiyor…
Hükümet bu yılki bütçede 586 milyon TL ayırmış. Ortada henüz bir para yok ama herhalde bu Külliyeyi isteyenler gönderdiğinde rakamın yazdığı yer de dolmuş olacak.
Esas konu şu;
Külliye’nin yapımı için bu ısrarın anlamsızlığı…
Normal bir zaman olsa, her şeye yeterli para olsa, maaşların ödenmesi için borçlanmaya gerek duyulmasa, ekonomi berbat olmasa, işyerleri kapanmak durumunda kalmasa, işsizlik artmasa, okul ihtiyacı olmasa, sağlıkta hizmetler zora girmese belki o da yapılırsa iyi olur derdik!..
Peki zaman normal mi?
Böyle bir zamanda bir Külliye için bu kadar ısrarın anlamsız, gereksiz, tepki çekici, sinir bozucu olmasının siyasette karşılığı yok mu?
Türkiye için anlıyorum; “çatlasanız da patlasanız da yapacağım” zihniyeti iktidarda ama buradaki siyasiler için böyle bir politika/söylem ne kadar geçerli olabilir?
Evet, ortada 586 milyon TL gibi bir para yok, gelirse olacak, dolayısıyla da “bu parayı okula ayıralım, sağlığa ayıralım” gibi bir düşünce geçerli olamaz çünkü o para gelirse Külliye için gelecek, başka bir ihtiyaç için maalesef ki gelmeyecek.
Yeni bir yıla işte böyle bir konuyla giriyoruz ne yazık ki!..
***
Enflasyonun %46 olarak açıklandığı, 20 Aralık sonrası dövizin düşmesine rağmen raflardaki fiyatların bir türlü düşmediği, dövizin yeniden tırmanma eğiliminde olduğu, vatandaşın artık eti 10 TL’lik, akaryakıtı 50 TL’lik almak zorunda kaldığı bir dönemde 23 Ocak genel seçimlerine de gidiyoruz.
Seçimleri (çoğu seçimlerde olduğu gibi) boykot çağrıları da varken, 403 aday her gün gezilerini yapıyor, TV ekranlarını işgal ediyor, kendilerini tanıtmaya, yapacaklarını anlatmaya çalışıyorlar.
“Bir şey değişmez, hepsi birbirinin aynı” söylemlerine rağmen öyle olmadığını söylemekte yarar var; En azından “Sana Saray yaptıracam” müjdesinin! peşinde koşmayacak, öyle bir paranın Külliye yerine başka şeyler için yararını anlatacak partiler de, siyasiler de var.
Söyleyeceği şeyi promptere yazıp okutulan siyasilerden farklı siyasilerimiz de var. Kesin bir bilgisi ve uygulayacak bir çözümü yoksa “akaryakıt bir-iki güne ucuzlayacak” demeyecek siyasilerimiz de var.
Kıbrıs sorununun çözümünü rafta tutmayacak, bu uğurda çabalayacak, farklı yaklaşımlar getirecek, çözüme kadar masanın sürekli canlı tutulmasını sağlayacak siyasiler de var.
TL yerine Euro kullanılması yönünde görüş açıklayan, bunun için yapılması gerekenleri başlatabilecek liderler de var.
***
Sonuçta ne seçimi boykot, ne de “hepsi birbirinin aynı” kolaycılığı geleceği yaşayabilmek, gelecek için bir umut olabilmek yolunda bir alternatif oluşturmuyor.
Seçimleri boykot edip sandığa gitmemek, memnun olmadığımız sistemin devamına yardımcı olmuyor mu! “Hepsi birbirinin aynı” diyerek, “elimi sıktı, düğünüme geldi, cenazemizde gördüm” bireysel tatminini oy pusulasına karma oylarla yansıtmak “aynı”lığı de gerçek yapmaya hizmet etmiyor mu!
Umarım Külliye’de ısrar edenleri, koltuk için her şeyi mubah görenleri, cenazede başsağlığı dileyerek oy toplamayı yeterli görenleri, diğerlerinden ayırabilmek mümkün olabilir…