“Kurallara uymama eğilimi artacak”
YENİDÜZEN’e konuşan Keele Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi, Sosyal Psikolog Yard. Doç. Dr. Hüseyin Çakal “ruh sağlığı” tablomuzu yorumladı: “Devlet kurallara uymazsa, yurttaş da uymaz”
Ödül Aşık ÜLKER
Keele Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi, Sosyal Psikolog Yard. Doç. Dr. Hüseyin Çakal, Kıbrıs’ın kuzeyinde pandeminin daha çok ekonomik etkilerinin konuşulduğunu, akıl ve ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiğini düşündüğünü söyledi.
İnternet üzerinden Yenidüzen’in sorularını yanıtlayan Kıbrıslı Türk Yard. Doç. Dr. Hüseyin Çakal, akıl ve ruh sağlığındaki sıkıntıların kendini hemen göstermediğini ve bunların tespit edilip giderilmeye çalışılmasının çok uzun zaman gerektirdiğini vurguladı.
Yard. Doç. Dr. Hüseyin Çakal, ruh ve akıl sağlığını koruyucu politikalar üretilmesi için çalışma yapılması gerektiğini belirterek, haksız uygulamaların da pandeminin yarattığı olumsuz psikolojik etkileri ikiyle, üçle çarpabileceğine dikkat çekti. Yard. Doç. Dr. Çakal, “Şu anda bazı sorunları görmüyoruz diye onları yok sayamayız. Bireylerin eski ruh ve akıl sağlığına dönmeleri çok zor, bu çok zaman alacak, belki de bazılarımız eski ruh ve akıl sağlığımıza hiç dönemeyeceğiz” dedi.
“Pandemiyi bir doğal afet gibi algılamak gerekir”
- Soru: Pandemi hayatımızı genel anlamda nasıl etkiledi?
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Pandemiyi bir savaş, doğal afet gibi şiddetli ve olumsuz bir sosyal değişim olarak algılamak gerekir. Neden derseniz, hem çok kısa bir sürede hem de çok keskin değişikler meydana geldi. Çok kısıtlı bir alana sıkıştırıldık. Bunun bazı sonuçlarını hemen fark ettik. Bu etkilerden yola çıkarak hem yakın ilişkilerimiz, hem daha geniş çevremizle olan ilişkilerimiz, hem de profesyonel anlamda ilişkilerimiz çok olumsuz bir şekilde etkilendi. Toplum çok ciddi değişiklikleri, çok kısa sürede absorbe etmek zorunda kaldı. Bu süreci her toplum farklı yaşadı. Kıbrıs’ın kuzeyinde bireysel seviyede paniğin hemen ardından çok ciddi tedbirler alındı ve özellikle vaka sayılarının düşürülmesi konusunda çok güzel bir toparlanmaya gidildi. Kıbrıs’ın kuzeyinde genel olarak bireylerin devlet kurumlarına olan güveninin çok düşük olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla herkes ilk başta kendi önlemini aldı, kendini korudu. Ancak pandemi uzadıkça bir yorgunluk oldu, insanlar önlemlerini biraz gevşetmeye başladı ve insanların dayanma tahammülleri azaldıkça, vaka sayılarının arttığını gördük. Dolayısıyla yetkililerin “COVİD sürecini çok iyi yönettik, vakaları sıfırladık” söyleminin çok da doğru olmadığı meydana çıktı. Ben toparlanmanın iyi yönetimden değil, insanların kendi önlemlerini almasından dolayı olduğuna inanıyorum.
“İnsanı sosyal bağlarından kopardığınız zaman sonuçlarını hemen görmezsiniz”
- Soru: Pandeminin hayatımızın pek çok alanını etkilediğini söylüyoruz. İzole olduk, evlerimize kapandık. Uzun süre kapalı olma durumu ileriye dönük nasıl etkiler yapacak?
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Temel ihtiyaçlarımız gıda ve barınaktır ama insan aşırı derece sosyal bir varlıktır. İnsanı bütün sosyal bağlarından kopardığınız zaman sonuçlarını hemen görmezsiniz. Elinizi kestiğinizde, kan hemen akar ama ruh ve akıl sağlığı böyle değildir, sıkıntılar kendini hemen göstermez. Genellikle herhangi bir olaydan akıl ve ruh sağlığımızın etkilenmesi, bunun tespit edilip giderilmeye çalışılması çok uzun zaman gerektirir. Şu anda yaşadıklarımızı hafife almaya çalışıyoruz, çok fark etmiyoruz belki ama bu yaşadıklarımızın uzun vadede kalıcı etkileri olacak.
Dünya Sağlık Örgütü Başkanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve bu pandeminin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın yaşadığı en büyük ruh ve akıl sağlığı travması olduğunu söyledi. Bu üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu. Kıbrıs’ın kuzeyinde pandeminin daha çok ekonomik etkileri konuşuluyor, akıl ve ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiğini düşünüyorum.
“Uzmanların söyledikleriyle yapılanlar veya yapılmayanlar arasında bir kopukluk var”
- Soru: Gazetemizde Yenidüzen’de özel bir haber çıktı, Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün, salgın sürecinde hastaneye başvuran kişilerin kaygı bozukluğu, öfke, gelecek endişesi bulunan insanlar olduğunu söyledi ve “iyi değiliz” dedi. Başka uzmanlar da toplumun bu açıdan iyi olmadığını dile getiriyor, uyarılarda bulunuyor...
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Uzmanlar işaret ediyor ama her zamanki gibi uzmanların söyledikleriyle yapılanlar veya yapılmayanlar arasında bir kopukluk var. Her bireyin, akıl ve ruh sağlığıyla ilgili çeşitli seviyelerde yaşadığı sıkıntılar vardır. Eskiden akıl ve ruh sağlığı, “bir çizgi çekersiniz, bir taraftakilerin tedaviye ihtiyacı var, diğer taraftakilerin tedaviye ihtiyacı yok” şeklinde görülürdü. Ama akıl ve ruh sağlığı böyle bir şey değil, bu bir spektrumdur. Bu spektrumun bir ucunda, hiç sıkıntısı olmayan veya yaşadığı sıkıntılarla kendi olanaklarıyla çok rahat başa çıkanlar, diğer ucunda dışarıdan profesyonel desteğe ihtiyacı olanlar vardır. Pandeminin en büyük etkisi, bizim sosyal psikolojide ikincil stres kaynakları dediğimiz sıkıntıları mevcut sıkıntıların üstüne eklemiş olmasıdır. Nedir bunlar? Stresin, genel belirsizliğin esas kaynağı pandemi ama pandemiden dolayı mesela ekonomik zorluklar yaşıyoruz, bu da bir ikincil stres kaynağıdır. Toplumda herkes pandemiden aynı oranda etkilenmedi. Evinden çalışma imkanı olan, geliri etkilenmeyenler olduğu gibi, gün çalışıp gün kazanan ve işe gitmezse o gün evinde yiyeceği olmayanlar da var. Pandeminin psikolojik etkilerinin bu iki birey üzerinde aynı olması mümkün değil. Dolayısıyla birincil sorunlar, pandeminin empoze ettiği ikincil stres kaynaklarıyla birleşince, esas zarar o zaman ortaya çıkıyor.
“Herkes pandemiden aynı oranda etkilenmez”
Toplumu homojen bir kütle olarak ele alamazsınız. Kıbrıs’ın kuzeyinde “Beyaz Türkler” dediğimiz, belli bir gelir düzenine sahip Kıbrıslı Türkler belki toplumu homojen olarak görüyor ama toplumun çok farklı katmanları var. Gelir düzeyinden, sosyal statüsüne kadar farklı statüde kesimler var. Bu katmanların pandemiden farklı oranda etkilenmesi gayet normal. Ama bu süreçte, bu durum yönetenler tarafından çok dikkate alınmadı. Genel olarak toplumu homojen bir yapı olarak ele alma ve herkesin aynı kurallara uyması beklentisi var, bu doğru değil.
Örneğin İngiltere’de akıl ve ruh sağlığı vakalarındaki artış incelendiğinde, pandemi sürecinde en çok Güneydoğu Asya kökenli bireylerde artış olduğu görüldü. Çünkü bu bireyler daha geniş bir aile yapısı içinde yaşıyorlar, sosyal ve toplumsal ilişkileri daha farklı, gelir düzeyleri farklı ve çalıştıkları iş alanları insan teması gerektiren alanlar. Bu insanlar bir anda kısıtlanınca, ruh ve akıl sağlığı sorunları da tavan yaptı. İngiltere geneline baktığımızda, “beyaz İngiliz” dediğimiz yani toplumun çoğunluğunu oluşturan en ayrıcalıklı kesimde de ruh ve akıl sağlığı sorunlarında artış var ama etnik gruplara kıyasla oran düşük. Bu da bize herkesin pandemiden aynı oranda etkilenmediğini gösteriyor.
Kendimden örnek verirsem, ben ruh ve fiziki sağlığımı korumak için sürekli spor yapan biriydim. Pandemi sürecinde bu olanaklar çok kısıtlandı. Bu benim için ciddi bir sorun Mesleğimin bana verdiği bilgiye dayanarak, kendi ruh ve akıl sağlığımı iyi tutmaya çalışıyorum ama ben bile zorlanıyorum. Ben bu bilgi birikimi, bu tecrübeyle bunu yapmakta zorlanıyorsam, bu konularla uzaktan yakından ilgisi olmayan bireyler gündelik hayatlarını nasıl devam ettirecekler? Şu anda yaşadıkları kısıtlı ortamın uzun vadede hayatları üzerinde nasıl etkileri olacağını düşünmek bile istemem.
“Çocukların normal sosyallik seviyesine ulaşması için çok uzun zaman gerekecek”
“Bir kurum oluşturup, belli politikalar üretilmeli, ruh ve akıl sağlığını koruyucu olarak neler yapılması gerektiği konusunda çalışma yapılmalı. Buna herkesin ihtiyacı var ama çocukların daha fazla var”
- Soru: Pandemi süreci, online eğitim, sosyalleşememe durumu çocukların, gençlerin ruh sağlığını ilerde nasıl etkileyecek?
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Kesinlikle olumlu değil. Çocuklar, ergenler, ergenliğe yeni ulaşanlar farklı farklı etkilenir. Genel olarak, uzun vadede çocuklar dışarıya fazla çıkmak istemeyecek, sosyalleşmeye fazla istekleri olmayacak diye düşünüyorum. Çocukların normal sosyallik seviyesine ulaşması için çok uzun bir zaman gerekecek. Bunda korkunun, belirsizliğin rolü büyük. Gelişme aşamasında çocukların alışkın olmadıkları belirsizlik ortamlarıyla başa çıkma kabiliyetleri yetişkinlerden çok farklıdır. Toplumda bir karmaşa, belirsizlik ve korku var. Bu, en tepeden, toplumun en alt seviyesinde, algı kapasitesi yetişkinlere göre daha farklı olan küçük bireylere kadar katlanarak gidiyor. Çocukların bununla başa çıkmasını beklemek çok zor.
“Belki de bazılarımız eski ruh ve akıl sağlığımıza hiç dönemeyeceğiz”
Çocuklara sürekli destek olmak lazım, en azından aile bazında. Onlarla konuşmak, bunun geçici bir durum olduğunu, nedenini anlatmak, aynı zamanda, zaman zaman dışarıya çıkmaya, hava almaya zorlamak lazım. Bunun dışında yapısal olarak da alınacak önlemler var. Bu konuda bir kurum oluşturup, belli politikalar üretilmeli, ruh ve akıl sağlığını koruyucu olarak neler yapılması gerektiği konusunda çalışma yapılmalı. Buna herkesin ihtiyacı var ama çocukların daha fazla var. Şu anda bazı sorunları görmüyoruz diye onları yok sayamayız. Bireylerin eski ruh ve akıl sağlığına dönmeleri çok zor, bu çok zaman alacak, belki de bazılarımız eski ruh ve akıl sağlığımıza hiç dönemeyeceğiz.
- Soru: Eşitsizliğin bu süreçte belirginleşmesi de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanlarda yara açtı. Maaş desteği konusundaki uygulama, aşıya ulaşma imkanı ve özel sektörde çalışan kronik hastalığı olan bazı kişilerin ilaçlarına ulaşmakta yaşadıkları sıkıntılar gibi...
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Bunlar çok büyük sıkıntılar ve insanların içinde bulundukları sıkıntıların, akıl ve ruh sağlığı üzerindeki etkisini ikiyle, üçle çarpabilecek uygulamalardır. Sosyal bilimlerde kişi ve toplum arasındaki ilişkilere baktığımızda, en temel prensiplerden biri, kişilerin başlarına gelen, yüzleştikleri herhangi bir zorlukla, herhangi bir haksızlıkla başa çıkarken, kendilerini ve diğerlerini nasıl algıladıklarıdır. Bireylerin çevrelerine baktıklarında, “bu bir tek benim başıma geldi” veya “herkes bu durumda” şeklindeki iki uç düşünce arasında durdukları nokta onların etkilenme seviyesini belirler. Yani bir kişiyi “başıma çok kötü bir olay geldi, pandemi yaşıyoruz, hayatım kısıtlandı ama herkes bu durumda” düşüncesine ne kadar yaklaştırırsak, pandeminin ruh ve akıl sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri o kadar az olacaktır. Çünkü birey “ben yalnız değilim, benim gibi bir sürü insan bu sorunlarla boğuşuyor” diye düşünerek psikolojik bir destek bulur. Öte yandan “herkes pandemiden etkilendi ama bazıları kişisel ilişkilerini kullanarak hakkı olmadığı halde aşı oldu ama ben ilaçlarımı bile alamadım” şeklindeki bir düşünce, haksızlığa uğrama durumu insanlar üzerinde korkunç bir etki yaratır.
“Bir hukuk düzeninde devlet halk için vardır. Ama Kıbrıs’ın kuzeyindeki anlayış, ‘Biz halkın üstündeyiz, halka uygulanan kısıtlamaların da üstündeyiz. Biz istediğimiz gibi davranırız, istediğimiz gibi yaşarız’ şeklindedir”
“Kıbrıs’ın kuzeyinde zaten uzun zamandır bir anomi süregeliyor”
Kıbrıs’ın kuzeyinde zaten uzun zamandır bir anomi süregeliyor. Yani sosyal ve bireysel hayatı düzenleyen, insanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen bütün kuralların, bütün normların darmadağın olduğu, herkesin tamamıyla bireysel olarak kendi iyi olma halini, kendi durumunu korumaya çalıştığı bir durum söz konusu. Haksız uygulamalarla devlet “Herkes eşit değil. Bu ülkede farklı farklı gruplar var, ben bir grubu kayırıyorum” diyor. Adil bir sosyal düzende kişisel hak ve özgürlüklerin eşit şekilde korunması gerekir. Bu durum uzun yıllardır Kıbrıs’ın kuzeyinde yoktur. Haksız uygulamalar pandeminin yarattığı olumsuz psikolojik etkileri ikiyle, üçle çarpar ve 20-30 yıl sürecek kaydı bozukluğu, öfke, kendini kontrol edememe durumunu ortaya çıkar. Sonuç olarak yapısal uygulamalar, bireyin ruh ve akıl sağlığı üzerinde, özellikle pandemi gibi anormal dönemlerde çok etkili olur.
Çeşitli ilişkilerinden dolayı veya belirli pozisyonda olmaktan dolayı bazı şeylere ulaşma imkanı bulabilen insanların varlığı ve devletin buna fırsat yaratması, birey ve devlet arasındaki güvensizlik duygusunu çok daha fazla artırır. Bunun sonucunda, devletin iyi niyetle aldığı kararları, insanların hayatını gerçekten koruyacak, pandemiden etkilenmelerini en aza indirecek kuralları insanların benimsemesi engellenir.
“Galadan sonra, evinde oturanlar, tedbirlere uymama eğilimine girecek”
“Zaten pandemi uzadıkça insanların tedbirlere uyma oranı düşüyor. Bu gala gibi, devlet eliyle yapılan bu tip olaylar resmen ateşin üstüne benzin dökmektir”
- Soru: Devletin kendi koyduğu kuralları kendinin deliyor olmasının ne tür yansımaları olur? Örneğin belli sayıda insanın bir araya gelebileceğine dair bazı kısıtlamalar varken bir dizinin galasının yapılması ve yüzlerce insanın bir araya gelmesi...
- Yard. Doç. Dr. Çakal: Böyle bir olaydan sonra, bu kadar zamandır evinde oturanlar, kendi sağlığını çok ciddi şekilde düşünmüyorsa, tedbirlere uymama eğilimine girecek. Zaten pandemi uzadıkça insanların tedbirlere uyma oranı düşüyor. Bu gala gibi, devlet eliyle yapılan bu tip olaylar resmen ateşin üstüne benzin dökmektir. Bunun en temelinde, devleti yönetenlerle halk arasındaki güç dengesi vardır. Bir hukuk düzeninde devlet halk için vardır. Ama Kıbrıs’ın kuzeyindeki anlayış, “Biz halkın üstündeyiz, halka uygulanan kısıtlamaların da üstündeyiz. Biz istediğimiz gibi davranırız, istediğimiz gibi yaşarız” şeklindedir. Yönetenler bu ikilemi yarattığı zaman, halkın konulan kurallara uyması beklenemez.
“Devlet eliyle yapılan kural dışı uygulamalar çok zarar verir”
“Devlet yetkilileri kurallara uymayınca, insanlar da kurallara uymaz ve enfekte olup bunun sonucunda maddi manevi zarar görürse veya hayatını kaybederse, bunun sorumlusu o birey değildir”
Devlet eliyle yapılan bu tür kural dışı uygulamalar çok zarar verir, bunların insanların hayatları üzerinde gerçek etkileri olur. Kurallara uyma konusunda yukarıdan aşağıya doğru inen bir dalga var. Devlet yetkilileri kurallara uymayınca, insanlar da kurallara uymaz ve enfekte olup bunun sonucunda maddi manevi zarar görürse veya hayatını kaybederse, bunun sorumlusu o birey değildir. Halk arasında “bu devlet bizi hasta etti” sözü kullanılır, haksız uygulamalar bireylerin en temel ruh ve akıl sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri aşırı derecede artırır. Pandemi herkesi etkiliyor ama devletin aldığı veya almadığı kararlardan dolayı aşırı derecede etkilenenler veya haksız uygulamalar sonucunda avantajlı çıkanlar var. Bunlar infial seviyesinde olaylardır.
Bu karmaşa içinde, bütün dünyada olduğu gibi Kıbrıs’ın kuzeyinde de aşı karşıtı ya da pandemiyi reddetme noktasında olan belli grupların varlığı dikkat çekiyor. Bu çok ciddi bir konudur ve ciddi önlemler alınması gerekir. Aşı karşıtlığı gibi konular insanların hayatı üzerinde gerçek ve ciddi etkileri olan duruşlardır. Çeşitli sebeplerden dolayı bazı insanlar böyle konularda ortaya atılıyor, kafa karışıklığı yaratılıyor ve bilime olan güven zedeleniyor. Lakin bu tepkiler, eleştiri veya tartışma yöntemiyle konuya katkı sağlamak için yapılmıyor. Bunlar tamamıyla dogmaya dayalı, bilimsellikten uzak, yapay ve sorumsuzca tepkiler. Sorumsuzca çünkü bu gibi hareketler kamu sağlığına ciddi derecede zarar verme potansiyeline sahiptir. Bu hareketlerin etkisiyle insanlar maske takmak, aşı yaptırmak istemeyebilir. Bu da pandeminin yayılma hızının artmasına neden olabilir. Bunların da çok ciddi şekilde tartışılması, bu konuda bir şey yapılması gerekir.
(Fotoğraflar: ARŞİV)