1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Kurbanlar dünyası
Kurbanlar dünyası

Kurbanlar dünyası

Kurbanlar dünyası

A+A-

Ulaş Gökçe

Kurban, feda, adak tarih boyunca, tüm tanrılı ve tanrısız dinlerde, inanç sistemleri içerisinde yoğrulmuş, çoğu zaman aynı anlama gelen kavramlar.  Farklı anlamlar taşısalar da çoğu zaman aynı içeriği yansıtan bu kavramların tümünün özünde günahlardan arınma, af dileme, tapınma, ibadet, teşekkür, bağlılık bildirme yatıyor. Kurban bazı inanç sistemlerinde bir hayvandır, bazılarında insan, bazılarında meyvedir, bazılarında ise ekmektir, buğdaydır.

İSLAM VE HIRİSTİYANLIK’TA KURBANIN KÖKENİ MUSEVİLİK’TE KURBAN

İbranice Korbab veya Korbanot, ahir bir millet olan Yahudilerin tüm tarihi boyunca mevcuttu. Tanrı’ya ibadet olarak hayvanların kurban edilmesi geleneği Musevilerde 2 bin yıl öncesine, Yahudi tarihindeki kritik dönem olan Kudüs Tapınağı’nın ikinci kez yıkılmasına kadar yaygın şekilde uygulanıyordu. Musevilikte 5 ayrı şekilde var olan kurbanın temel amacı günahlardan arınma, işlenen günah için af dilemekti. Çok sayıda olan Musevi din kitaplarına kurban olgusu yansımıştı. Tevrat’ın Yaratılış Kitabının 4. kısmında kurban, yani sunu yer alıyor. Yani Âdem ve Havva’dan (Habil ve Kabil) başlıyor. Toprak ürünü olarak Tevrat’ın başlangıcında yer alan Tanrı’ya sunu, Yakup Lavan'dan Kaçıyor bölümünde doğrudan hayvan eti olarak vücut buluyor, diğer bölümlerde çeşitli şekillere girerek kendine yer buluyor. İslam’daki kurbana ilham veren temel unsur, halkların babası olarak isimlendirilen, İbrahimi Dinlere adını veren İbrahim’in (Avram/Avraam) Tevrat’ta geçen hikâyesidir. Yaratılış’ta (22. Bölüm) konu şu ifadelerle geçer:
 

Daha sonra Tanrı İbrahim'i sınadı. "İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "Buradayım!" dedi.
2 Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun."

Oğlunu kurban etmeye hazırlanan İbrahim’in hikâyesi şöyle biter:

Ama RAB'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi.  Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin." İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.

Yahudi tarihinin bu hikâyeleri İslam’da çeşitli ayetlerle yer bulur ve çeşitli mezheplerde neredeyse aynı şekilde anlaşılır. Museviliğin itaat ve günahlardan arınmayı temsil eden ve kan akıtmakla neredeyse eş anlama gelen kurban kavramı Hıristiyanlık inancında da yer alır. Hıristiyanlar, bir Mesih’in geleceğine dair ifadeleri Tevrat’ta kitabı olan Yeşaya’ya (İşaya) dayandırırlar. Yeşaya’nın daha sonra Hıristiyanlık doktrinin tam merkezine yerleşecek sözleri şöyledir:

O baskı görüp eziyet çektiyse de ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi açmadı ağzını.

Yeni Ahit’te, yani İncil’de çeşitli şekillerde kurban konumunda olan artık İsa’dır. Tanrı’nın oğlu, oğul Tanrı İsa insanlığın tarih boyunca tüm günahları için kurban, Agnus Dei, Ἀμνὸς τοῦ Θεοῦ, Tanrı’nın kuzusu olmuştur. Yani öldürülmüştür. Aziz Petrus bu konuyu İncil’de şu ifadelerle anlatır:

Biliyorsunuz ki, atalarınızdan kalma boş yaşayışınızdan gümüş ya da altın gibi geçici şeylerle değil, Mesih'in kusursuz ve lekesiz bir kuzunun kanına benzer değerli kanı fidyesiyle kurtuldunuz.

Günümüzde Musevilik’te kurban tamamen ortadan kalktı ancak Hıristiyanlık ve İslam’da farklı şekillerde yaşamaya devam ediyor. Bugün İslam’da hayvan keserek ibadet ediliyor, Hıristiyanlık’ta ise kurban kültü İsa tahtında varlık gösteriyor. Hıristiyanlar Paskalya Kuzusu ve Ayin Kuzusu’yla kendini kurban eden İsa’nın hatırasını yaşatıyorlar.

İslam, Hıristiyanlık, Budizm ve diğer dinlerdeki oruç, manastır hayatı, din görevlisi hizmeti ve genel manada çilecilik, zühdiye, riyazet gibi olgular feda ve kurbanın bir başka boyutudur. Bir sadakat ifadesi ve ibadet olarak çile ve riyazetle kendini feda etmek, kurban olmak bugün hala dinde en yüksek mertebe olarak görülmektedir.

Hinduizm’de kurban
Hinduizm’deki kurban ile bölgemizde de tecrübe edilen adak çok benzeşmektedir. Yajna denilen Hindu kurbanı belli bir dileğin yerine getirilmesi için veya sonucunda tanrısal Deva’lara sunulur.

Eski Mısır’da kurban olarak insan
Eski Mısır’da firavunlar öldüklerinde Piramitlerde, köleleri ve yardımcılarıyla birlikte gömülürler, tanrılara kurban edilirlerdi.

Kenan’da çocuk kurbanlar
Kıbrıs’ın hemen yanındaki Yakındoğu coğrafyasında M.Ö. 1000’li yıllarda var olan Kenan Ülkesi’nde, Yunan, Yahudi ve Roma mitolojilerinde yer alan Moloh tanrısına insan ve çoğunlukla da çocuk kurban edilirdi.

Diğer dinlerde insan kurbanlar
Hinduizm’de çeşitli tanrıların kötü ve karanlık yüzü olan Kali tanrısı kültünde insan kurban etme geleneği 19. yüzyılın neredeyse sonuna kadar varlığını sürdürdü. Kali müritleri olan Thuglar 18 ve 19. yüzyıllarda yaklaşık 2 milyon insanı katletmişlerdi. Bunun yanında Çin’den Moğolistan’a, İnkalardan Eski Yunan ve Roma’ya kadar pek çok kültürde hayvanlar yanında insanlar da kurban ediliyorlardı.

İdeolojik kurbanlar ve laikçi, ateist inanç sistemlerinden feda
Tapınma, itaat, kurumsallaşma, mucizelere inanç, ritüeller içeren tüm inanç sistemleri din olarak nitelendirilebilir. Bu bağlamda, yaygın dinlerdeki tanrılara benzemese de tanrısal güçler taşıyan liderlerin var olduğu, bir siyasi ideolojiyle şekillenen dinlerde başkalarını ve kendi kendini kurban etmek yaygındır. 2. Dünya Savaşı sırasında, 30 yıllarda yoğun bir Stalin kültüne maruz kalan Sovyet askerleri “Stalin için, vatan için” sözleriyle taarruza kalkıyorlardı. Yine bu dönemde ve sonrasında Almanya’dan SSCB’ye, İtalya’dan Çin’e kadar pek çok yerde daha müreffeh bir yaşam, toplumun istikbali için öldürülenler ve gönüllü olarak ölenler “kaçınılmaz kurbanlardılar.” Yaşamak için değil ölmek için savaşanlar, mücadele edenler bu dünyada bir cenneti düşlüyorlar, kendilerini ve başkalarını feda ederek “aydınlık geleceği” kuracaklarını düşünüyorlardı. Aşırı sol kesimlerin kendini kurban etme geleneği pek çok ülkede bugün de varlığını göstermektedir. Bu bağlamda Grup Yorum’un temsil ettiği siyasi geleneği örnek göstermek yerinde olacaktır. Grubun pek çok şarkısında feda, kendini ölüme atma kendi başına bir kült öğesi olarak sunulmaktadır. Grubun Feda isimli albümü, tamamen kendini kurban etmeye övgü amacı taşımaktadır. Din haline gelen, Türkiye’deki laikçilikte, devlet ve cumhuriyet için, kendini ve başkalarını feda etmek, önemli bir olgu olarak uzun süre yaşadı ve halen, değişerek varlığını sürdürmektedir. İslami “şehit” kavramı Türkiye’de dini ve sol kesimler yanında, laikçi kesimlerce de neredeyse bir amaç görülmektedir.

 

 

Bu haber toplam 2527 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 281. Sayısı

Adres Kıbrıs 281. Sayısı