Kürdistan bağımsızlık referandumu, tehlikeli oyun!
Bugünlerde Ortadoğu’nun önemli gündem meselesi “Bağımsız Kürt Devleti Kurulması” söz konusudur.
Ghadir Golkarian
Bugünlerde Ortadoğu’nun önemli gündem meselesi “Bağımsız Kürt Devleti Kurulması” söz konusudur. Irak devleti yanı sıra birçok bölge ve uluslararası aktörler ise 25 Eylül 2017’de yapılması öngörülen referanduma sıcak bakmıyorlar. Gerçi Mesut Barzani, Irak hükümeti Anayasasının 140. maddesi gereği yapılacak olan referandumu hukuksal dayanağa bağlıyor fakat yine de Irak Anayasasına göre herhangi bir referandurumun yapılması mutlaka Bağdat izniyle olmalıdır. Bilindiği üzere Haydar El-Abadi resmi olarak Irak devletinin referanduma karşı çıkacağını belirtmiştir ve de Irak parlamentosunun net kararı bu bağlamda dikkat çekicidir.
Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra kurulmuş olan Irak meclisi, yeni anayasa düzenlemesi yaparak 2007 yılında Kuzey Irak’ta Kürtlerin bağımsızlığına gerekli imkanların tanınmasını öngörmüştü. Ancak geçmiş günlerde ülke genelinde siyasi-güvenlik istikrarsızlığın sonucu bu mesele bir türlü sonuca varamamış; özellikle IŞİD terör tehlikesinden sonra konu tamamyla rafa kaldırılmış gibi görünüyordu. Lâkin geçen Mart ayları başında Kerkük valisinin isteği üzere Bağımsız Kürdistan bayrakları devlet binaları çatısında esmeye başlayınca konu gerek Irak içerisinde gerekse komşu ülkelerde tepkiye yol açmıştı.
Bu konu bununla kalmayıp birkaç ay önce Mesut Barzani, 25 Eylül 2017’de bağımsızlığa gidecek yol için gerekli referandumun yapılmasını resmen ilan etmiş; Türkiye, İran ve Irak devletlerinin karşı gelmesine bakmayarak iddiası üzerinde ısrarla durmuştur ve durmaktadır. Elbette, Barzani siyasi çıkmazdan kurtulmak için kendi siyasi hayatına renk katarak referandum sonuçsuz olsa bile en azından geleceğe yönelik background oluşturmaya çalışmaktadır.
Bu esnada komşu ülkelerin yetkilileri yanı sıra, Zigmar Gabriel, Almanya Dışişleri bakanı, ABD Dışişleri sözcüsü ile birlikte Tillerson, ABD Dışişleri bakanı bile bu konuya tepki gösterek referandumun yapılmasını uygun bulmamaktadırlar. Nitekim Antonio Guterres, BM genel sekreteri bile konuyla ilgili Cuma günü açıklama yaparak referandum sonucu bağımsız Kürdistan devletinin kurulmasını desteklemeyeceklerini aynı zamanda resmiyete tanımayacaklarını bile ifade etmiştir.
Ancak bu arada bazı ülkeler ise zikr edilen konuya farklı yaklaşıyorlar. İsrail devleti derken zaten Ortadoğu’da kendi siyasetleri paralelinde yeni bir devletin kurulmasına, öte yandan BOP’ün gerçekleşmesine zemin hazırlamak amacıyla konuya sıcak bakmaktadır. Tabii ki bu da ABD, İngiltere istekleri doğrultusundadır. Ne entersan ki, Pazartesi günü Kuzey Irak Kürtleri bazı kentlerde İsrail bayrağı ile birlikte kendi bayraklarını estirerek İbranice- Kürtçe kardeşilik türküleri söylemişlerdir.
İsrail’in Ortadoğu konusundaki projeleri ve planladığı senaryoları anlamakta güçlük çektiğimiz gibi Rusya devletinin yaklaşımını da anlamış değiliz. Zira, Türkiye-İran ülkelerinin politikasıyla uyumda olan Rusya’nın konuyla ilgili temkinli ve net olmayan yaklaşımını algılamak pek de kolay sayılmamaktadır. Nitekim bugüne dek açık olarak muhalifetini bildirmediği gibi bazen örtülü olarak yapılmasından da pek rahatsız olmayacağını ifade etmektedir.
Sergey Lavrov, Rusya Dışişleri Bakanı, geçen günlerde Rudaw haber kanalıyla söyleşisinde açıkça şöyle demiştir: “Kürt halkının ilke ve siyasi vizyonunun açıklanmasında referandumun yapılması bir gerçektir. Ama umarız Erbil bu konuyla ilgili aldığı kararlarda politik sonuçların yanı sıra jeopolitik, demografik ve ekonomik sonuçları da düşünür. Kürdistan meselesi Irak’ın şu andaki sınırlarını etkilediği gibi mutlaka komşu ülkeleri de etkisi altına alacaktır. Dolayısıyla, Kürdistan konusunun bölgesel krizlerin çözümünde net rolü bulunmaktadır... Kürt halkının isteklerinin uyum içinde ifade edilmesinden yanayız. Referandum sonucunun bölgesel sorunları tetiklemediğini ve Irak komşularının yaklaşımlarına olumsuz etki bırakmayacağını umuyoruz.”
Bu arada unutmamalıyız ki, 2014 yılından itibaren Kuzey Irak bölgesi Bağdat’tan bağımsız olarak petrol ihracatında aktif rol almaktadır. Rusya devlet petrol şirketi ise Kuzey Irak petrolunun asıl müşterileri arasında bulunarak her yıl milyonlarca doları Kuzey Irak bölgesi yönetimine aktarıyor. Bununla kalmayarak doğal gaz konusunda bile yatırımlara başlamış ve “Rusneft” şirketi şu anda Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile anlaşmalı olarak işbirliği içersindedir. Bu yatırım sezdiği gelecekteki oyunlara alt yapı ve baskı alternatifi olarak değerlendirilmektedir.
Bu arada şu soruyu sormak gerekir. Neden Kuzey Irak Kürtleri bağımsızlığa yönelik heveskarca çalışıyorlar? Referandum yapılırsa ne sonuçlar doğurabilir?
Bu soruya cevap olarak biraz geri tarihlere dönmemiz gerekir. Bundan önceki ABD devletinde Dışişler bakanlığı görevi üstlenmiş olan Condoleezza Rice ile Birlikte ABD eski cumhurbaşkan yardımcısı olan Joe Biden defarlarca Ortadoğu’da yeni jeopolitik değişimlerin yapılması gereksinimini dile getirmişlerdi. ABD siyaseti gereği Ortadoğu küçük ülkelere ayrılmalı, özellikle Irak ülkesi 3 ayrı devlete (Kürt, Alevi, Sünni devletlerine) bölünmelidir.
Tarih boyu, bilhassa 1. ve 2. Dünya Savaşlarından sonra küçük devletlerin ortaya çıkması onların kontrol edilmesine olanak sağlamış ve süper güç devletleri herhangi bir bölgede kendi çıkarları için denge sağlamak amacıyla küçük devletler üzerinden kolayca oyunlar oynamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Rusya, Orta Asya, Kafkasya ve özellikle Doğu Avrupa’da güç dengesini elde tutmak doğrutusunda ABD küçük devletlerden faydalanmıştır.
Dolayısıyla, bugün Kuzey Irak Kürdistan bölgesi referandum sonucu bağımsızlığını gerçekleştirebilecekse –şu andaki faktörlere bakıldığında pek olacağını sanmıyorum- mutlaka komşu ülkeler olarak İran-Türkiye ve Suriye dahil olmak üzere Kürt ayaklanmasına zemin hazırlayacaktır. İş burada kalamayacağı gibi diğer etniklere de etki bırakacaktır. İran, Türkiye ve Suriye gibi çokmilletli(kesir-ül mille) ülkelerde ise bağımsızlık harekatları başlayacaktır. İşte bu nedenle İran Silahlı Kuvvetleri Komutanı, General Bakiri Ankara ziyaretinde Türkiye yetkilileriyle bir araya geldiğinde referanduma karşı Ankara- Tahran’ın ikili adımların atılmasında mutabık kaldıklarını ifade etmiştir. Gerçi Barzani geçen hafta iki devletin yaklaşımını eleştirerek Kürt halkı hakkında öne sürdükleri tezleri başka ülkenin içişlerine karışma niteliğinde görmüştür ama konu bilindiği kadarıyla basit görünmemektedir. Zira ABD ve İngiliz ile birlikte:
- İsrail, Kürdistan kurulmasıyla Ortadoğu’daki baskıyı kendi üzerinde atacaktır. Dolayısıyla kolaylıkla sınırlarını Türkiye, İran ve Irak’a dayayacaktır.
- İran- Türkiye sacayağı rolünü oynayan iki ülke olarak bölgesel denge sağlama gücünü kaybederek Yakın Doğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde şu andaki ve geleceğe yönelik planlarının siyasi-güvenlik yönünden güç kaybına zemin hazırlayacağı yönünde olacaktır.
- Siyasi üstünlüğü olmayan bu iki ülkenin gerek jeopolitik önemi gerekse ekonomik dengeleri altüst olacaktır.
- İlk önce İran’ı Sünni-Şii çatışmasına sokarak ardından Sünni ülkelerin arasında fitne- fesat yayacaktır. Nitekim ilk adımları bile Salı günü Bahreyn emiri dile getirerek vatandaşlarına İsrail’e yolculuk yapmalarını serbest bırakmış, İsrail ile düşmanlıktan bıktığını açıkça ifade etmiştir. Bununla birlikte Suudi Arabistan Kralı ise İsrail ile ilişkileri genişletmek çabasındadır.
- Yakın Doğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde siyasi, ekonomik dengeyi özellikle enerji konusunda elde tutarak Rusya’yı İran- Türkiye- Rusya üçlüsünden uzaklaştırıp Rusya’yı planlanmış taş değişimi oyunu sonuçlarına mecbur kılacaktır.
- İran- Türkiye- Irak bağımsız Kürdistan ile ilgli bütün bağlantıları kesseler bile denize yolu olmayan Kürdistan, enerji kaynaklarının piyasaya sunmak için Kuzey Irak ve Doğu Suriye’de terörizm fitilini daha da ateşleyecektir. Çünkü bulanık suda balık avlamak çok kolay sayılır.
Ama bütün bu varsayımlara rağmen Kürdistan Bağımsızlık konusu hem İran hem de Türkiye için kırmızı çizgidir. Kim bu çizgiyi ve hangi bir nedenle çizmişse önemli değildir. Fakat bu çizginin hiçe sayılmasına izin vermeyeceklerdir. Bunun mantıklı yolu ise ard arda gelen Kürtlerin kendileri arasında referanduma karşı boykot eylemleridir. BDP, PAK, PSK vs. gibileri.