Küreselleşme Neoliberal Sözlükten Çıkarıldı
Bir zamanlar dünya için “umut” anlamına gelen küreselleşmenin ölüm ilanı verildi. Uluslararası Para Fonu (IMF) Ekim ayında yayınladığı iki raporda küreselleşme-globalization terimlerini kullanmaktan kaçındı.
IMF’nin tutumunu değerlendiren ekonomi-siyaset uzmanı Prof. Dr. Korkut Boratav, “Demek ki, artık sevimsizleşen, itici hale gelen, tiksinilen bu terim, neoliberalizmin sözlüğünden ayıklanmaktadır…” yorumunu yaptı.(http://www.abcgazetesi.com/imf-tedirgin-kuresellesme-tehdit-altinda-30945h.htm)
Ne güzel bir kavramdı
Halbuki 1980’lerin sonunda, 90’ların başında nasıl da saygıdeğer bir kavram olarak siyasal literatüre girmişti küreselleşme. Öyle ki iki kutuplu dünya yıkılırken ortaya çıkan belirsizliği çözecek gibiydi. Sermayenin dolaşımı, üretimin, pazarlamanın önündeki engeller kalkacaktı ama küreselleşme bununla sınırlı değildi.
Siyasette demokrasi, insan hakları, kültürde çok kültürlülük, post modernizm ile daha yaşanılası bir dünya inşa edilecekti. Bu saydığımız değerler “Batı”ya ait olmaktan çıkacak, küreselleşecekti. Kavram cazipti, kapalı, kabuklaşmış ulus devlet yapıları özgürlükleri de engelliyordu, ekonomik gelişmeyi de.
Geniş bir destek görmüştü
Bu nedenle küreselleşme geniş bir destek gördü. Sadece ekonomiye önem veren liberaller değil, sosyalistler, din tandanslı siyasetler, etnik ve kültürel kimlik peşinde koşanlar küreselleşmeyi bir umut olarak algıladı.
Siyasal özgürlükler, insan hakları, çok kültürlülük, ekonomik adalet açısından Somut bir varlık olarak Avrupa Birliği de küresel umutları kışkırtıyordu. Duvarların yıkıldığı “küresel” bir dünya, Kıbrıs gibi kronik sorunlar için de umuttu.
Pazarlar küresel, özgürlükler değil
Yaklaşık 25 yıllık küreselleşme macerasının bilançosunu özetlersek, sermayenin, üretim ve pazarlamanın karşısında sınırların gerçekten darmadağın olduğuna tanık olduk. Büyük markalar Çin’de, Endonezya’da, Türkiye’de, Fas’ta rahatlıkla yartırım-üretim yapabiliyor ve malları Şili, Zambiya, Yeni Gine, Moldova gibi ülkelerde ayni rahatlıkla pazarlanabiliyor.
Ancak siyasal özgürlüklerde benzer bir olumlu tablo ortaya çıkmadı. Başlarda AB’ye yeni üye olan bazı Doğu Avrupa ülkelerinde, bazı Latin Amerika ülkeleri de ve Türkiye gibi Ortadoğu ülkelerinde bazı demokratik kazanımlar gerçekleşti. Ancak Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu’daki etnik ve dini kökenli çatışmalar ve bu bölgelerdeki sorunlara küreselleşmenin itici gücü olan AB, ABD’nin ayrımcı davranışları, küreselleşmeye olan umutları yoketmeye başladı.
Özellikle ABD, diktatörlüklere ve siyasal baskılara dengeli yaklaşmadı. Bu tutum, Doğu Avrupa’da tarihi Rus düşmanlığına dayanan faşist ve ırkçı siyasetleri teşvik etti; Ortadoğu’da Arap Baharı etiketiyle cihatçı Ortaçağ karanlığını yarattı. Bu arada her yıl yüzlerce insanın kılıçla kafasının kesilerek idam edildiği Suudi diktaörlüğü’nü dert etmedi.
Şu çelişkiye bakın ki Suriye, Irak ve Ortadoğu haklarına son bir yılda nefes aldıran, demokrasiyi küreselleştirme iddiasındaki Batı ülkeleri değil de demokrasi ve insan hakları özürlü, totaliter bir rejim görünümlü Rusya’nın müdahalesi oldu.
Brexit de küreselleşmeye tepki
Öte yandan AB’nin yönetsel mekanizmaların demokratik dinamiklerden giderek uzaklaştığı ve küresel şirketlerin denetimine girdiği iddia ediliyor. Yabancı düşmanlığı bigi gösterilse de İngiltere’deki Brexit referandumu Korkut Boratav hocaya göre, AB’nin anti-demokratik yapısına tepkilerden biridir. Hocaya göre küreselleşme ekonomide de başarılı olamadı. Ne merkez Batı ülkelerinde ne de dünyanın diğer ülkelerinde adaletli bir gelir dağılımı ve istikrar sağlayamadı.
IMF ve Dünya Bankası’nın “küresel” kavramla ambalajladığı uygulamaları artık çalışan kesimler ve zayıf ekonomilere sahip ülkeler için sempatik gelmiyor. Yani küreselleşme ekonomik anlamda da başarıya ulaşmış sayılmaz.
Alternatif küreselleşmeciler veya küresel karşıtlar ne yapacak?
Öyle görünüyor ki uluslararası ekonomik ve siyasi güçler dünya meseleleriyle ilgili yeni kavramlar ve yeni politikalar bulacaklar. Peki adaletli gelir dağılımı, insan hakları, demokrasi, barış savunucuları ne yapacak? Bir zamanların umudu küreselleşmenin bugün tescillenen sevimsizliği biraz da ‘global meydan’ın IMF, Dünya Bankası, Pentagon, Brüksel ve benzer yerel güçlere terkedilmesinin sonucu değil mi?
Not: Ayrıntılar Korkut hocanın yazısında(http://www.abcgazetesi.com/imf-tedirgin-kuresellesme-tehdit-altinda-30945h.htm)