Küreselleşme ve Akademik Kapitalizm: KKTC ve Türkiye Yükseköğretim Sistemleri (2)*
Kıbrıs’ın kuzeyinde neredeyse her gün yeni bir üniversitenin açılışına şahit oluyoruz. Kısacası erken kalkanın üniversite açtığı bir ülke olarak bugüne kadar yükseköğretimde kalite konusu hiçbir zaman gündeme gelmemiştir.
Hasan Özder
[email protected]
* Bu yazının ilk bölümü 26 Şubat 2017 tarihli Gaile 407’de yayımlanmıştır. Önceden ise Türkiye’de Eylül-Aralık 2016 sayılı (3. sayı) Alternatif Eğitim Dergisinde yayımlanmıştır.
- Bilimsel ölçütlerin sermaye tarafından belirlenmesi
Bilimsel yayınların tarandığı veri tabanları sermayenin kontrolünde olup bugün Internet ortamında dünyada yayınlanan makaleler hızlı biçimde paylaşılmakta ve aynı zamanda küreselleşen dünyada ortak ölçütlerin belirlemesi yaygın kabul görmektedir. Birçok üniversite bugün Thomas Ruters’in sahibi olduğu veri tabanı SCI veya SSCI yayınların ölçüt olarak kabul edildiği bir yükseköğretim sistemi vardır. Burada ortaya çıkan en önemli kavram akademik özgürlüktür. Akademik özgürlük, üniversitede çalışan bireyin özgürlüğünün sağlanması ile ilgili olup, ideal üniversitenin en temel kavramlarından biridir. Amerikan Üniversite Profesörleri Derneği’ne göre üniversite öğretim elemanlarının sahip olması gereken akademik özgürlüğün üç temel boyutu vardır (Gillin, 2002).
1. Araştırma yapmak ve bunların sonuçlarını yayımlamak,
2. Üniversitede ders verirken neyi, nasıl anlatacağına karar vermek,
3. Araştırma ve düşüncelerinden dolayı kurumsal sansüre ve baskıya maruz kalmamak.
Balyer (2011)’in araştırmasında hem devlet hem de özel vakıf üniversitelerinde görev yapan 30 akademisyenle görüşme yöntemi ile veri toplamıştır. Akademisyenlerin büyük bir kısmı akademik özgürlükten memnun olmadıklarını ve yıllar geçtikçe bu anlamda daha da geriye doğru gidildiğini vurgulamışlardır. Boratav (2006), eski ile bugünü karşılaştırdığında akademik özgürlük bağlamında şunları vurgulamaktadır: “Eskiden akademik ortam daha iyi idi. Akademik özgürlük daha fazla idi, meslektaşlararası dayanışma bana göre daha iyiydi, işbirliği daha çoktu, yarışma ve rekabetten çok dayanışma ve birlikte çalışma duyguları daha fazla idi. Türkçe yazardık. Türkçe yazdığımız yazılar yalnızca akademik çevrelerde değil, toplumda da ilgi uyandırır diye mutluluk duyardık. Bizim küçük dünyamızın dışında da toplumun bizi anlayıp algılamasından zevk duyardık. Bu olgular şimdi aşınmış görünüyor. Yani bizlerin de bazı konularda üstünlüklerimiz (avantajlarımız) vardı.” (Boratav, 2006: 14).
“Kapitalist dünya düzeninde bilim insanı kimdir ve buna bağlı olarak bilimsel bilgi hangi bilgidir?” tartışması önemlidir. Sermaye kendine uygun bilim üreten bilim insanlarını yaratmayı becermiştir. Genel olarak bilinmektedir ki, kapitalist toplum geliştikçe, burjuvazi, görevi burjuva ideolojilerini olgunlaştırmak ve sistemleştirmek olan aydınlar bulur ya da yaratır (Ergun, 1995: 31). Kendi kurduğu şirketlerin yaptığı taramada yayımlanan makaleleri bilimsel kabul etmekte, kendi işine gelmeyen yayınları ise zaten yayımlamamaktadır. Bu yöntem aslında Gramsci’nin sermayenin kendi aydınını yaratmasından başka bir şey değildir. Bunların gerçek aydın -bilim insanı- oldukları söylenemez. Çünkü gerçek aydın özgür araştırma yapan ve paylaşan kişidir. Akademik özgürlük, bilimsel çalışmaların kontrolünün üniversite dışı kurumlar yerine bilim insanlarınca bilimsel ölçütler kullanılarak yapılması anlamına gelmektedir. Akademik özgürlük, akademisyenin ve/veya bilim insanının çalışmalarında ve düşüncelerini ifade etmesinde serbestliğe sahip olması şeklinde anlaşılmaktadır. Yani üniversite öğretim üyeleri işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaksızın, bilinenleri sorgulama ve çelişkili görüşlere sahip olma hakkına sahiptir (Büken, 2006). Kimi ilaç şirketlerinin, araştırmacıların yayınlarını geciktirdikleri, denetledikleri, hatta değiştirdikleri de bilinmektedir (Bodenheimer, 2000). Böylece sonuçları yayımlamada gizlilik ve çarpıtma söz konusu olabilmektedir. Üniversite ve sanayi arasındaki yakın ilişkiler, akademik araştırmanın açıklık, nesnellik ve bağımsızlık gibi özelliklerinden feragat etmek zorunda kalması riskini taşımaktadır (Bok, 2003). Özellikle sağlık alanında yayınlanan birçok makalenin bulgularının sermaye tarafından belirlendiği (özellikle ilaç firmaları) bu nedenle doktorlar tarafından güvenilir bulunmadığı saptanmış bir gerçektir (Terzi, 2011).
Türkiye’de 2006 öncesi yapılan araştırmalarda ilkokuma yazma konusunda çözümleme yönetimi lehine sonuçlar elde edilirken AKP iktidarı döneminde ses temelli yöntemin daha etkili olduğunu ortaya koyan araştırmaların varlığı, büyük bir çelişkidir. Bu durum iktidarın akademideki gücünü veya akademinin iktidara yanaşma isteğini göstermektedir.
- İngilizcenin Hegemonyası
Son dönemlerde üzerinde çokça durulan ve tartışmalara konu olan yabancı dil sorunu da bu açıdan değinilmesi gereken konulardan biridir. Küreselleşme ile birlikte İngilizcenin akademik literatürde dominant (hakim) unsur olarak kendisine yer bulması ve eğitimin bazı ülkelerde yabancı dilde yapılması veya yapılmak istenmesi gibi konularda mevcut süreçte eğitim açısından önemli tartışmalara yol açılmaktadır. Son yıllarda özellikle bu tartışmaların merkezindeki dil olan İngilizceye karşı muhafazakâr duruş sergileyen ve milli kaygılardan hareketle yabancı dilde eğitime şiddetle karşı çıkan çevreler seslerini yükseltmeye başlamışlardır (Dikkaya ve Özyakışır, 2006: 165-166). Bu konuda yapılan bir araştırmaya göre öğrenciler, yabancı dilde öğretimin ezbere yol açtığını, kalıcı öğrenmelerin gerçekleşmediğini ve derslerin anlaşılmadığını belirtmişlerdir (Güneyli, 2012).
İngilizcenin artan öneminin en fazla hissedildiği kurumların başında üniversiteler gelmektedir. İngilizce eğitim yapan çoğu kamu ve özel vakıf üniversitesinin akademik personelinin doktoraları yurt dışındandır. Bu da onlara akademik terfi ve kadroya atanmada ekstra bir avantaj sağlamaktadır. YÖK ve bu tür üniversitelerin kadroya atanma ve terfi ölçütlerinin başında uluslararası saygın dergilerde ve yayınevlerinde yayın yapmak yer almaktadır. Ulusal dergi ve yayınevleri bu listede yer almamaktadır (İnal, 2012: 184). İngilizcenin bu derece güçlü bir hegemonyaya sahip olması birçok yazar ve araştırmacı tarafından eleştirilmektedir. Özellikle Sinanoğlu (2010) bunların başında gelmektedir.
Yurt-dışı bilimsel yayınlarımızdaki olumlu yönde sayıca sıçramanın (1991'de sıralamada 40.'lıktan günümüzdeki 22.'lik) Türkiye'nin ne uluslararası saygınlığını ne de Türk insanının gönenç ve güvenliğinin artırılmasında önemli bir katkısı olmuştur. Daha da açık vurgulanmak istenirse; Türk bilim-insanlarının çabaları ve üretimi sonucu yapılan yabancı dildeki yayınlar Türkiye'nin yararına değil, bu dili konuşan ülkelere bedava bilgi üretimi (diğer bir deyişle beyin ve bilgi göçü) biçiminde katkıda bulunmaktadır (Gökçora, 2004). Ayrıca, İngilizce bir yayın, içeriği ne olursa olsun, ilke olarak aynı konuda Türkçe yapılmış bir yayından daha yüksek düzeyde algılanıyor. Kuram, nitelikli emek batıda; ham malzeme, niteliksiz işçilik Türkiye’de... Bunu başkalarının yapması doğaldır. Kendi insanlarımızın aynı yolu izlemesi üzücüdür (Boratav, 2006).
Sonuç
"Küreselleşme”nin emperyalizmin kirli yüzünü gizlemek için kullanılan bir ad olduğu bugüne kadar çok söylendi (Savran, 2008). Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yükseköğretimde küreselleşmenin yaratığı akademik kapitalizm büyük sermaye sahibi ülkelerin emperyalizmini yarattığı söylenebilir. Gerek Türkiye’de gerekse KKTC’de yükseköğretim sistemleri sermaye sahiplerinin belirlediği politika ve ölçütlere göre düzenlenmektedir. Ülke gerçeklerinin ve sorunlarının dikkate alınmadığı bir yükseköğretim sistemi uygulanmaktadır.
Timur (2000) Türkiye’nin küreselleşme ile birlikte şirket-üniversite paradigmasını uygulama mücadelesi verdiğini belirtmekte ve Türkiye’deki yükseköğretim sistemini şöyle değerlendirmektedir: “Oysaki Türk üniversitelerinin en çok muhtaç olduğu hoşgörü ve özgürlüğe sırt çeviriyor. Başarıyı ise gerçekten özgür ve donatımlı bir araştırma ortamının yaratılmasında değil, bilimsel atıf endeksinin anlamsız ve yapay rakamlarında arıyor.” (Timur, 2000: 367). 5 Aralık 2014 tarihinde dönemin TC başbakanı Davutoğlu yaptığı bir konuşmada ‘üniversitelerde ticarileşmenin önünü açmalıyız’ dedi (http://t24.com.tr/haber/davutoglu-universitelerde-ticarilesmenin-onunu-acmamiz-gerekiyor,279445). Davutoğlu’nun bu açıklaması ile Türkiye’nin yükseköğretim politikasının tamamıyla üniversitelerin kar amacı güden birer şirket haline dönüşmesi olduğu açıktır.
Kıbrıs’ın kuzeyinde neredeyse her gün yeni bir üniversitenin açılışına şahit oluyoruz. Kısacası erken kalkanın üniversite açtığı bir ülke olarak bugüne kadar yükseköğretimde kalite konusu hiçbir zaman gündeme gelmemiştir. Kıbrıs’ta YÖK benzeri bir kurum olan YÖDAK ise bugüne kadar böyle bir görevi üstlenmemiştir. Öğrenci sayısının arttırılmasının ve buna bağlı olarak ekonomik bir gelişmenin sağlanmasının temel amaç olmasından dolayı yükseköğretimin ülkeye toplumsal faydaları hiç gündeme getirilmemiş ve tartışılmamıştır. Büyük sermayelerin Kıbrıs’ta üniversite olarak yatırım yapıp para kazanması ve Kıbrıs halkına da bir miktar ekonomik getiri sağlaması dışında bir düşünce gelişmemiştir. Üniversite diplomasının parayla alınması ile diplomaların pahalı olmasını ancak değerlerinin de ucuz olmasını sağladı. Burada üzerinde durulması gereken konu şudur: KKTC’nin kendi kültürel gerçeğine uygun bir yükseköğretim nasıl olmalıdır? Bir başka deyişle ülkenin siyasal, ekonomik ve toplumsal boyutlarına uygun bir üniversite modeli nasıl kurulabilir? Nitel dış verimlilik önemli bir kavram olarak irdelenmesi gerekir.
Küreselleşme ile birlikte doğan rekabet ortamında her üniversite İndeksli dergilerdeki yayın sayısını arttırmaya yönelmiştir. Bu nedenle, üniversitede yapılan araştırmalar ülke sorunlarını temele almamakta, yurtdışı dergilerinin istediği makalelere ağırlık verilmektedir. Bu durum üniversitelerin toplumsal işlevini yerine getirmesini engellemektedir. Yayın zorunluluğu ile akademik etik dışı davranışların artması arasında yüksek düzeyde bir korelasyon söz konusudur. Doktora öğrencilerinden mezun olabilmeleri için zorunlu hale getirilen SSCI, SCI veya AHCI düzeyindeki makale yazımı akademik kapitalizmin zirvesi olarak görülebilir. Yayın yapmak zorunda olan bir doktora öğrencisi yaptığı yayınla hocasının da doçent veya profesör olmasını sağlamaktadır. Bu durumu fırsat bilen birçok dergi sahibi ve editörü de fırsatı paraya çevirmeyi çok iyi başarmışlardır. Aynı zamanda bu durumu fırsat bilen tez danışmanları da hem akademik unvan almayı hem de üniversitesine yayın sağlayan kişi olarak öne çıkmayı başarmaktadırlar. Hem de hiç emek harcamadan… Yeter ki para olsun. Burada ezilen doktora öğrencisi olmasına rağmen o da doktor unvanını alacağı için sesini çıkarmamaktadır. Diğer bir durum ise birçok akademisyenin düzenlediği kongrelerdir. Bu kongrelerle çok ciddi maddi kaynak elde etmektedirler. Doktora ve yüksek lisans öğrencilerini bu kongrelere katılmalarını zorunlu tutmaktadırlar. Eli mahkûm öğrenciler de bu kongrelere katılarak destek vermektedirler. Son zamanlarda inanılması çok zor bir hızla kongre sayıları artmaktadır. Erken kalkanın kongre düzenlediği bir dönem geçirmekteyiz. Bu durumda yeni bir kavram geliştirmek mümkün, “kongre-gerilla”. Bilimi, bilimsel bilgiyi ve bilimsel yöntemi düşünen yok. Önemli olan nicel anlamda bir artış ile yüksek düzeyde bir maddi gelir elde etmek.
Küreselleşme ile birlikte öğretim üyelerinden beklenen davranışlar otoriteye itaat ederken memur gibi akademisyen olmalarıdır. Yayın yapması, kongrelere katılması, tez danışmanlığı hizmeti sunması ama tüm bunları yaparken de sessizliğini koruması yani muhalif bir duruş ile yapmaması istenir. Siyasi katılım konusunda herhangi aktif bir davranışının olması iktidarı rahatsız eder. Öğretim üyesinin sessiz kalması siyasi bilinç olarak iktidar ile paralel olduğunu göstermektedir. Özel üniversitelerde ise patron ile paralel olduğu anlamı çıkar ki, patron da zaten var olan iktidar ile uyumludur. Bu durumda rahatsız edici bir muhalif kesim oluşumu önlenmiş olmaktadır. Öğretim üyelerinin sessizliği öğrencilerini de etkilemektedir, onların da siyasal katılımları ve otoriteye itaat etmeleri istenilen düzeyde olmaktadır.
Bilim dünyasında İngilizcenin hakimiyeti öğretim üyelerinin Türkçeyi iyi kullanamamalarına da ayrıca anadili olmayan İngilizceyi de yarım yamalak öğrenmelerine neden olmaktadır. Ayrıca İngilizce ölçütünün zorunlu olması da İngilizce sınavlarının (IELTS, TOEFL vb.) öne çıkarmakta çok sayıda kişi de bu sınavlara gerek hazırlık gerekse sınav parası olarak yüklü bir kapital sağlamaktadırlar. Ayrıca bu durum etik sorun da yaratmaktadır. Sınavı geçmek için birçok yasa dışı davranışlara başvurmaktadırlar. Akademik çalışmalarda İngilizce dilinin önemi yadsınamaz ancak bir diğer gerçek de şudur: Bilimsel bir önerme İngilizce yazıldığı zaman doğru olur anlamlı da çıkmaz. Bugün Küba’da akciğer kanserinin çaresinin bulunduğu yönündeki haberlerin doğru olabilmesi için İngilizce yazılması ve İndeksli bir dergide yayınlanması mı gerekir? İngilizce öğrenmek bir yana dergilerin herhangi bir makaleyi kabul etmesi için de belirli düzeyde bir dil onayından (proofreading) geçmesi gerekir. Bugün birçok kişi veya şirket makale okuma ve düzeltme işleri yaparak oldukça yüklü paralar kazanmaktadırlar.
Kaynaklar
Aydın, İ. (2006). Sosyal Bilimlerde Araştırmadan Yayına Etik Değerler, Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık, 1. Ulusal Kurultay bildirileri (Ed: Kasım Karakütük).Anakara
Balyer, A. (2011). Academic freedoom: perceptions of academics in Turkey, Education and Science, V,36, No:162, 138-148.
Bıyık, C. (2002). Yükseköğretimde kalite değerlendirmesi ve akreditasyon kriterleri.Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi.
Bodenheimer, T. (2000). Uneasy alliance: Clinical investigators and the pharmaceutical industry. Health Policy Report, 342 (20), 1539-1544.
Bok, Derek. (2007). (Çeviren: Baroş Yıldırım). Piyasa Ortamında Üniversiteler: Yüksek Öğretimin Ticarileşmesi. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Boratav, K. (2006). Sosyal Bilimler Veri Tabanı Çalışmalarında Tarihsel Perspektif, Sosyal Bilimlerde Süreli Yayıncılık, 1. Ulusal Kurultay bildirileri (Ed: Kasım Karakütük).Anakara
Büken, N., Ö. (2006). Türkiye örneğinde akademik dünya ve akademik etik, Hacettepe Tıp Dergisi, 37:164-170
Deem, R. (2001) Globalisation, new managerialism, academic capitalism and entrepreneurialism in universities: is the local dimension still important? Comparative
Education 37(1): 7–20.
Dikkaya, M. ve Özyakışır, D. (2006). “Küreselleşme ve Bilgi Toplumu: Eğitimin Küreselleşmesi ve Neo-Liberal Politikaların Etkileri”,Uluslararası İlişkiler, Cilt 3, Sayı 9, s. 151-172.
Engebretsen, E., Heggen, K., & Eilertsen, H. A. (2012). Accreditation and power: A discourse analysis of a new regime of governance in higher education. Scandinavian Journal of Educational Research, 56, 401–417.
Erdem, R. (2006). Çok Yazarlı Bilimsel Çalışmalarda Yaşanan Etik Problemler,
II. Uygulamalı Etik Kongresi, 18-20 Ekim 2006, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, ANKARA
Furedi, F. (2011). Introduction to the marketisation of higher education and the student as consumer, (Ed: Mike Moleswort, Richard Scullion ve Elizabeth Nixon). The Marketisation of Higher Education and the Student as Consumer, London and New York: Routledge.
Giroux, A. H. (2007). (Çev:Barış Baysal). Eleştirel Pedagoji ve Neoliberalizm. İstanbul: Kalkedon Yayıncılık.
Gillin CT. (2002).The bog-like ground on which we tread: Arbitrating academic freedom in Canada. The Canadian Review of Sociology and Anthropology; 39:301-22.
Gökçora, İ. H. (2004). Okyanusta Dümensiz Gemi: Türk Bilimi ve Bilim-İnsanı, Üniversite ve Toplum, Cilt 4, Sayı 3
Gramsci, A. (1967). (Çev: Günyol, V., Edgü, F. ve Onaran, B). Aydınlar ve Toplum (Derlemeler). İstanbul: Çan Yayınları.
Güneyli, A. (2012). Yükseköğretimde öğretim diline ilişkin öğrenci görüşlerinin değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Egitim Fakültesi Dergisi, Özel Sayi 1: 233-244.
Gür, B. (2016). Egemen Üniversite: Amerika’da Yükseköğretim Sistemi ve Türkiye için Reform Önerileri, İstanbul: EDAM Yayınları.
Gürüz, K. ve diğerleri. (1994). Türkiye’de ve Dünya’da Yüksek Öğretim, Bilim ve Teknoloji. TÜSİAD.
Gürüz, K. (2001). Dünyada ve Türkiyede Yükseköğretim Tarihçe ve Bugünkü Sevk ve İdare Sistemleri. Ankara: ÖSYM Yayınları-4.
İnci O., (2008). Bilimsel araştırma, yayın ve tıp etiği, Türk Üroloji Derneği Kongre Basım Evi, İstanbul.
İnal, K. (2012). Dil ve politika: Dilin kökeni, etnik boyutu ve kimlikle ilişkisi, Ankara: Ütopya Yayınları.
İnci, O. (2009). Bilimsel Yayın Etiği İlkeleri, Yanıltmalar, yanıltmaları önlemeye yönelik öneriler, Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık.
iThenticate. (tarihsiz). Pressure to Publish How Globalization and Technology are Increasing Misconduct in
Scholarly Research, White Paper.
Les Levidow.(2002). “Marketizing Higher Education: Neoliberal Strategies and Counter-Strategies”, “The Virtual University”, Ed: Kevin Robbins and Frank Webster, Oxford Universty Pres, New York.
Kışlalı, A. T. (1974). Öğrenci Ayaklanmaları: İstanbul: Bilgi Yayınevi.
Köksoy, M. (1998). Yükseköğretimde Kalite ve Türk Yükseköğretimi İçin Öneriler.(2. Baskı) İstanbul: İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınları.
Okçabol, R. (2007). Yükseköğretim Sistemimiz. Ankara: Ütopya Yayınevi.
Okçabol, R. (2012). YÖK’e ‘rekabetçi’ başkan! http://haber.sol.org.tr/yazarlar/rifat-okcabol/yoke-rekabetci-baskan-50179
Okçabol, R. (2001). Eğitim Hakkı gerçekleşmeyen bir ilke. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
Okçabol, R. (2009). Üniversiteler ve yeni dünya düzeni, Şaşılacak ne var?. Ankara: Ütopya Yayınları, 182-188.
Özer, M., Gür, B. S. ve Küçükcan, T. (2010). Yükseköğretimde kalite Güvencesi, Ankara: SETA Yayınları X.
Perraton, J. (2003).The scope and implications of globalisation, In Michie, Jonathan (ed.) (2003) The Handbook of Globalisation, Edward Elgar, Cheltenham. 37-60.
Ruacan, Ş. (2005). Bilimsel Yayın ve Araştırmalarda Etik İlkeler, Gazi Tıp Dergisi, Cilt 16: Sayı 4: 147-149.
Ruacan, Ş. (2009). Türkiye’de bir etik serüveni: doçentlik etik sınav komisyonu, Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık Türk Tıp Dizini.
Savran, S. (2008). Kod Adı Küreselleşme 21. Yüzyılda emperyalizm. İstanbul: Yoram Kitap.
Sinanoğlu, O. (2010). Hedef Türkiye, İstanbul: Bilim & Gönül Yayınevi
Slaughter, S., and G. Rhoades. 2004. Academic Capi- talism and the New Economy. Markets, State, and Higher Education. Baltimore: The Johns Hopkins University Press.
Spring, J. (2015). Globalization of education: an introducation (2nd Ed.). London: Routledge.
Terzi, C. (2011). Hekimler geçerli ve güvenilir bilgi için tıbbi literatüre güvenemezler, Metalaşma ve İktidarın baskısındaki üniversite (Der: Fuat Ercan ve Serap Korkusuz Kurt). İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı.
Timur, T (2000). Toplumsal değişme ve üniversiteler. Anakara: İmge Kitabevi.
Ünal, I. L. (2011). Yükseköğretim finansmanı: neoliberal “çözüm” ve tehditler, Metalaşma ve İktidarın baskısındaki üniversite (Der: Fuat Ercan ve Serap Korkusuz Kurt). İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı.
Vatansever, A. ve Yalçın, M. G. (2015). ‘Ne Ders Olsa Veririz’ Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü, İstanbul: İletişim Yayınları
Ylijoki, O. (2003) Entangled in academic capitalism? A case-study on changing ideals
and practices of university research. Higher Education 45: 307–35.
YÖK. (2007). Türkiye’de Yükseköğretim Stratejisi, Ankara.