KÜRTAJ ÖTESİ
Ülke kürtaj skandalıyla çalkalanıyor.
Tam bir şok hali var.
Birçok insan duyduklarının yalan çıkmasını diliyor.
Polis ve yargı nereye kadar gidebilecek, orta yerde ciddi bir şebeke mi var, bu işin piyasası ne kadar geniş gibi sorular soruluyor.
Tutukluların yargılanma süreci sonrasında nasıl bir sonucun ortaya çıkacağı kestirilemiyor.
Hastaneye kaldırılan iki doktorun durumuyla ilgili spekülasyonlar yapılıyor.
Tüm bunlar yaşanıyorken ve polisle yargı üzerine düşeni yapmaya çalışırken, çok çıplak bir gerçek orada duruyor:
Birileri anne karnındaki bebekleri çıkardı ve toprağa gömdü!
Dün konuştuğum bir arkadaşım, içimi daha da yakan bir soru sordu:
"Acaba" dedi, "Bebekler anne karnındayken mi öldürüldü, yoksa çıkarılınca mı?"
Telefonda konuşurken fena hissettim.
Cevabını bilmiyordum bu sorunun ve fakat her iki seçenek de kan dondurucuydu.
"İşim çıktı, kapatmam lazım" dedim, daha fazla sürdüremedim konuşmayı.
***
Bu işler vicdan sızlatıcı, lakin bir de baktık ki meğer Türkiye'den KKTC'ye 'kürtaj turları' bile düzenleniyormuş!
Sevgili Damla (Dabis) kısa bir araştırma yaptı ve "Kürtaj dahil bilmem kaç Euro'ya Kıbrıs seyahati" paketlerinin internette satıldığını tespit etti!
'Sağlık turizmi'nin bir çeşidi olarak bu işte 'mama' tespit etmiş olacak ki, kimi tur operatörleri bu işe girişmiş.
Türkiye'de kürtajın önü kapanınca, KKTC bu alanda da Türkiye'nin bir tür 'kara delik'i olmuş!
Elbette yasal sürede ve etiğe uygun şekilde yapılan kürtaja bir şey demek doğru olmaz.
Ancak yine de 'kürtaj turu' diye bir isim tamlaması kulağa ve kalbe çok kötü geliyor.
Ayrıca kürtaj yaptırmak isteyen veya buna mecbur kalan bir kadının "Kıbrıs'a bir gideyim, hem kürtajımı olurum, hem denize girer, gece kumara takılır, hava alır gelirim" diyeceğini de hiç sanmıyorum!
Böyle bir 'tatil' mi olur?
***
Bir başka önemli soruyu yine bir arkadaştan işittim dün..
"Eğer" dedi, "Ben bu olaya adı karışan sağlık merkezlerinde tüp bebek yaptırmış olsaydım, şimdi bu ortaya çıkanlardan sonra 'acaba' diye düşünürdüm."
Ne tür bir 'acaba' diye üsteledim.
Devam etti: "Acaba benim yumurtam ya da benim seçtiğim yumurta mı, değil mi? Bu saatten sonra şahsen bu tür yerler bana güven vermiyor çünkü!.."
Konu nereden nereye geldi, fark ettiniz mi?
'Güven'e geldik, dayandık.
Ve KKTC'deki 'Fetüs skandalı' yankılandıkça, ülkemizin sağlık kuruluşlarına, en fazla da özeldekilere duyulan güven aşağılara düşecek.
Kuşku yok ki bunun ağır bir bedeli olacak.
Ama olmalı!
"Bir musibet bin nasihatten evladır" kesinlikle...
Tek şarta: Musibetten ders alır ve ona göre kendinizi toparlarsanız...
Yoksa değil bir, bin musibet de işe yaramaz!