1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. ‘KURTLAR’ İÇERİ ‘KÜRTLER’ DIŞARI MI?
‘KURTLAR’ İÇERİ ‘KÜRTLER’ DIŞARI MI?

‘KURTLAR’ İÇERİ ‘KÜRTLER’ DIŞARI MI?

Demokrasi açısından tam bir “kara leke”dir yaşanan. “Resmi Gazete” hangi demokraside “polis gözetimi”nde basılır, sonra da tümü toplanır, kimseler göremez!.. Ve düşünsenize “sınır dışı” kararı alınan öğren

A+A-

 

 

Demokrasi açısından tam bir “kara leke”dir yaşanan.

“Resmi Gazete” hangi demokraside “polis gözetimi”nde basılır, sonra da tümü toplanır, kimseler göremez!..

Ve düşünsenize “sınır dışı” kararı alınan öğrencilerin bir kısmı, “aranmaktadır” halen!

Suçları bilinmeden.

Bakanlar Kurulu “sözüm ona” toplanmış karar almıştır.

Bu ülkede ne zamandan beri “suçlular” ANINDA SINIR DIŞI ediliyor.

Hadi, tümünü etsenize!

Üstelik, bu “öğrencilerin” suçlu olduğuna dair ne bir delil var ortada, ne savunmaları alınmış, ne de bir yargı süreci.

Kamu vicdanı diyor ki sebep “KÜRT” kökenli olmaları.

Herkesin içindeki “acı”yı fırsat bilerek, ölen askerlerin ardından dökülen gözyaşına sığınarak, Kürt kökenli öğrencilerin “eğitim yaşamı”nı sonlandırıyorlar birileri...

Bu kadar mı “pasif”, bu kadar mı “irade yoksunu”, bu kadar mı “seyirci” kalabilir seçtiklerimiz!..

Hiçbir söz hakları, hiçbir etkileri olmayan bir süreci “razı” durumda izlerken, bir de “savunma yapmaya” çalışıyorlar, yüzlerine gözlerine bulaştırarak...

Evet, cumartesi günü “polis” nöbet bekledi, DEVLET BASIMEVİ’nde...

Ve polis gözetiminde basıldı “sınır dışı” kararı yazılan resmi gazeteler, tümünü de topladı, götürdü polis.

Efendim, “üniversite disiplin kurulu toplanmış ve bu öğrencilerin okuldan kayıtlarını silmiş...”

O kadar mı kolay ?!

Ne zaman toplanmış bu disiplin kurulu da, hiçbir öğrenci temsilcisinin haberi olmamış.

Hangi görgü tanığının ifadesine başvurmuş, hangi emareleri incelemiş, “suçluları” nasıl belirlemişler acaba?

 

***

Bu ülkede her gün, onlarca suç işleniyor ki, bu suçlara karışanların çoğu da “ithal” geliyor ülkeye...

Yüreğiniz var mı, her gün, onlarcasını, böylesi anında “sınır dışı” etmeye...

Demokratik mi bu?

İnsan haklarına uygun mu?

Sonra da kızıyorlar, bu “düzeni” anlatmak için seçilen kelimelere...

Nasıl anlatılırmış, siz söyleyiniz bize!.. Hangi ülkelerde yaşanır böylesi bir demokrasi, böylesi bir yöntem sizce?

 


 

Mafya ile öğrenci aynı kefede

 

İç işleri Bakanı Nazım Çavuşoğlu, öylesine bir “savunma” yaptı ki, tam da “özrü kabahatinden büyük...”

En küçük bir “yaptırım gücü” varmış, ya da tek kelam “itiraz” etmiş gibi!..

Son üniversite olaylarında, “polis gözetiminde” basılan Resmi Gazete ile 25 kişinin “sorgusuz sualsiz” sınır dışı edilme isteğini savunuyor Bakan!..

Verdiği örneğe bakar mısınız, 2007’de, yine böyle bir kararla 27 kişi sınır dışı edilmiş...

Doğru!..

Bir “mafya hesaplaşması” vardı ortada ve bir casinoda silahlar konuşmuş, kan dökülmüş, cinayet işlenmişti...

Tüm toplum ayaktaydı...

Ve şimdi, bu ülkenin İçişleri Bakanı, “mafya” ile “öğrenci”yi yan yana koyuyor!..

Birinde açık deliller, cinayet, silahlı çatışma varken... Bir diğerinde, kimseler bilmezken dahi “kapı dışarı” edilen öğrencilerin adını, suçunu...

Birinde “mafya” vardı ve buna karşı bir hükümet...

Şimdi ise tam da bölücü bir “siyaset...”

Bu kıyas, hiç hoş olmadı.

 


 

Bir grup MTG’li ve polis

 

“Sevgili Cenk,

Mağusa’daki maçta saha içindeki bir polis komutanın maçın atmosferini nasıl etkilediğini  görmüşsündür!  MTG türbünleri topluca Ceyhun'a küfrederken bir şey yapmayan polis gücü, ofsayıtları bilerek veya yavaş olmasından dolayı kaçıran yan hakeme yüklenen birkaç DTB taraftarına (ki onaylamasam da) tahammül edemedi. Saha içindeki iki yıldızlı polisin uzaktan kumanda hareketlerle sürekli türbünlerdeki polis memurlarını kışkırttığını görmek, polis gücüne 19 Temmuz'dan sonra güveni kalmayan beni derinden bir defa daha üzdü!  Patlamaya hazır bir bomba olan MTG taraftarları ne olup bittiğini anlamaya çalışırken, başımıza inen su şişeleri yerine başka şeyler de olabilirdi...  Böyle önemli bir maçta, zaten sadece birkaç tane polis olması da başka bir tehlike...”       

                                                                              Hülya Akbil 

 


 

VAN FIRÇASI

 

Başbakan Küçük, önce açıklama yaptı, “Van’a ekip göndereceğiz” diye!.. Birkaç saat sonra bu kez, “Ekip yok” dedi, sadece hesap numarası açtı, yardım için!..

Aradaki birkaç saatte “fırça” da yedi üstelik, “iyilikten maraz doğdu” böylece!

 


 

Doğru söz

 

“Devletten bağımsız bir meslektir gazetecilik”

(Hasan Cemal, Milliyet yazarı)

 


 

:(

 

Hafta sonu G. Uludağ’ı okurken öğrendim.  2003’te okullarımızda

100 öğrenciye “hangi takımı tuttukları” sorulmuş. Bir teki dahi Kıbrıs’tan tek takım yazmamış... Kıbrıs ülkesi böyle yitiriyor ‘ruhunu’ ne yazık...

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 3990 defa okunmuştur