“Kurumlarımız güçlenerek, kendi verilerine sahip çıkmalı”
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, denetimin daha güçlü ve etkin yapılabilmesi için YÖK’ten teknik destek alınabileceğini ancak devletin kendi kurumlarının yetkilerine sahip çıkmak mecburiyetinde olduğunu söyledi.
Ödül AŞIK ÜLKER
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli, geçersiz diplomaların hızlıca tespiti ve iptalinin önemine vurgu yaparak, süreci sadece polise, savcılığa ve yargıya havale etmenin doğru olmadığını söyledi.
“Bu iş, reçete soruşturması gibi bir sürece girerse, yıllar sürecek ve bu yükseköğretime çok büyük zarar verecek” diyen İncirli, “YÖDAK eliyle herhangi bir geçersiz diploma tespit edildi mi? İptal edildi mi?” diye sordu.
İncirli, “Bundan sonraki süreçte, denetimin daha güçlü ve etkin yapılabilmesi için YÖK’ten teknik destek alınabilir. Ama kendi kurumlarımızın güçlenerek, kendi verilerine sahip çıkmasını çok önemsiyoruz. Devlet de, kendi kurumlarının yetkilerine sahip çıkmak mecburiyetindedir” dedi.
Sıla Usar İncirli, YÖDAK’ın yeni atanan başkanı Aykut Hocanın’ın YÖKAS yerine, TC’de kullanılan YÖKSİS sisteminin kullanılacağını ifade ettiğine işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Yapılan açıklamadan anlaşılmayan bugüne kadar olan sahte diplomaların tespitlerinin ve iptallerinin ne sürede ve hangi enstrümanlarla yapılacağı ve KKTC’nin yazılım sistemi olan YÖKAS’a ne zaman tekrar dönüleceğidir. Ayrıca YÖKAS sistemi ile devletin diğer kurumlarının yapmakta olduğu askerlik erteleme, öğrenci sağlık sigortası gibi işlemlerin akıbetlerinin ne olacağı da belirsizdir.”
“Yükseköğretim dünyaya bağlanabildiğimiz önemli bir alandır”
Soru: Hepimizin övündüğü bir alan olan yükseköğretim, bazı üniversitelerde yaşanan sorunlar nedeniyle tehdit ediyor. Bu noktaya nasıl gelindi?
İncirli: 1970’li yılların sonunda, Onay Fadıl Demirciler ve arkadaşları, çok önemli bir vizyon ortaya koydular ve yükseköğretimin bu ülkedeki temellerini attılar. Böylelikle, 70li yılların sonunda, 80li yılların başında, bu ülkeyi yarım asır boyunca, ekonomik ve sosyal açıdan sırtında taşıyacak lokomotif bir alan yaratılmış oldu. Kuzey Kıbrıs’ta yükseköğretim çok önemli bir projeydi, çok da başarılı bir şekilde başladı. Hepimiz için gurur kaynağı oldu. Kıbrıslı Türklerin dünyayla birleştiği bir alan olması açısından da yüksek öğretim, bizim için önemli bir nefes borusudur. Sadece sosyal ve ekonomik fayda değil, ama aynı zamanda dünyayla birleşebildiğimiz, dünyaya bağlanabildiğimiz önemli bir alandır.
“(2011’den sonra) Nicelik, nitelik kaygısının çok önüne geçmeye başladı”
1979’da DAÜ, 1985’te GAÜ, 1988’de YDÜ, 1990’da LAÜ olmak üzere, üniversiteler kurumsal yapılarını kurarak faaliyete başladılar. İşin başında, nitelik ve kalite ön plandaydı. Yurtdışından birçok öğrenci geldi ve onlar, kendi ülkelerine döndükleri zaman, ülkemizin doğal elçileri gibi davrandılar. Geçen zaman içerisinde ülke ekonomisinin neredeyse %30’dan fazlası yükseköğretime atfedilmiştir. Sosyal açıdan bakıldığında birçok farklı kültürle tanışma imkanı yakalamış olmak da bizler için önemli. Çok doğru, çok sağlam bir temel oluşturulmuştu. Fakat 2011 yılından sonra üniversite sayılarında hızla artış olmaya başladı. Nicelik, nitelik kaygısının çok önüne geçmeye başladı.
Şu anda 23 faal üniversite var. Bunlara ek olarak henüz faaliyete başlamayan, başlama şartlarını yerine getirmemiş olan, hava parasına satılma konuşmalarının yapıldığı, ön açma izinli 12 üniversite var. Hal böyleyken, geçersiz diploma, diploma sahteciliği, çalıntı yayın, görevi ve nüfuzu kötüye kullanma, yolsuzluk, devleti zarara sokma iddiaları ülkenin gündemine oturdu.
“Konuları dile getirmeye başladığımızda, bu yanar dağ henüz patlamamıştı”
Soru: Yükseköğretimle ilgili sorun yaşanacağına dair geçmişte uyarılarda bulunuyordunuz...
İncirli: Biz, bu konuları dile getirmeye başladığımızda, bu yanar dağ henüz patlamamıştı. Ama biz yer altından gelmekte olan hareketliliği hissediyor ve bu yanar dağın patlayacağını yıllardır söylüyorduk. Çünkü, yıllar içerisinde üniversitelerin sayıları arttıkça, devletin onları denetleyecek kurumları aynı oranda büyümedi. Üniversitelerin hacimleri büyürken, onları denetleyecek olan YÖDAK aynı oranda büyümedi. Çok küçük, çok yetersiz ve bana göre çok da isteksiz kaldı.
“Yanardağ patladı ve sıcak lavlar bizi yakmaya başladı”
YÖDAK’ın bu denetimleri yapmasının artık mümkün olmadığını ve birçok işin denetimsiz olarak devam ettiğini söylüyorduk. Yaptığımız uyarıların en başında, “bu işi en doğru, en iyi şekilde yapan üniversitelerin de şöhreti sarsılacak. Bütün ülke bundan zarar göreceğiz” geliyordu. Biz bu görüşleri ortaya koyarken, kamuoyu ve basın pek ilgi göstermedi hatta duymadı. Ne zaman ki, yanardağ patladı ve sıcak lavlar bizi yakmaya başladı, o zaman feryat etmeye başladık.
“Sonuçlarla değil, nedenlerle uğraşılması gerek”
Artık bu ülkede, sonuçlarla değil, nedenlerle uğraşılması gerektiği gerçeğini kabul etmek zorundayız. Bugün yaşamakta olduğumuz yozlaşma, sahtecilik, yolsuzluklar sonuçlardır. Bizim nedenler üzerine yürümemiz gerekiyor. CTP olarak, neden nüfus politikası diyoruz? Neden bu ülkede sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınma planı diyoruz? Bu ülkeyi, sahtecilik ve yolsuzlukla anılanlar değil, gerçek anlamda doğru nüfus politikalarıyla ve ekonomik, sosyal ve kültürel planlama yapma kabiliyeti, isteği ve iradesi olan şeffaf ve dürüst hükümetlerin yönetmesi gerektiğini halkın artık kabul etmesi lazım. Özellikle 2022’den bu yana, kurumlarımızda çok ciddi ve hızlı bir çöküş başlamıştır. Şu anda yaşadığımız geçersiz diploma, sahtecilik, yolsuzluk, hırsızlık görevde olan kötü yönetimin sonuçlarıdır. Bu üniversitelere kimlerin, ne zaman izin verdiği bilinmektedir. Siyasetle yükseköğretimin kurmuş olduğu ilişki isimlerle, tarihlerle ortadadır. İzinlerin hangi isimler üzerinde kümelendiği de bellidir.
“Devleti zarara sokan insanların devlet yönetmekle işi olmaz, olmamalıdır”
Soru: Yükseköğretimle siyasetin bu kadar iç içe olması ne kadar doğru? Denetleme mekanizmasını çürüten belki de oydu...
İncirli: Üniversitelerin özerkliği önemli ve bu, CTP’nin savunduğu bir görüştür. Yükseköğretim alanı uluslararası kriterlere göre varlıklarını sürdürmeleri gerekir. Bolonya süreci, “Avrupa Yükseköğretim Alanı” oluşturmayı amaçlayan bir reform sürecidir. Bu ve benzeri uluslararası bildirgeler, oluşumlar ülkemizdeki yükseköğretim alanı için kılavuz olmalıdır. Hiçbir akademik alt yapısı olmayan, hasbelkader bakan, milletvekili, müdür, müsteşar olmuş liyakatsiz kişilerin yükseköğretimle ilgili kararlar vermesi tehlike ve zarar doğurur, zaten doğurmuştur. Uluslararası kriterlere uygun olan üniversiteler desteklenerek yollarına devam etmeli, onlara çok ihtiyacımız var. Eksiklikleri olanlara tamamlamaları için uyarı ve fırsat verilmeli. Ama yetersiz olanların da, bu yolda artık devam edemeyeceklerini söyleyecek siyasi irade bu ülkenin esas ihtiyacıdır. Ön açma izni almış olan üniversitelerin izinleri en kısa sürede iptal edilmelidir. İptal konusunda hükümet ayak sürüyor.
Yetkilerini kötüye kullanarak, yolsuzluk, usulsüzlük, sahtekarlık yapan, haksız kazanç elde eden veya devleti zarara sokan insanların devlet yönetmekle işi olmaz, olmamalıdır. Bu ayrımı, siyaset kurumunun çok önemli bir parçası olan seçmenin yapmak mecburiyeti vardır.
Soru: Yükseköğretim ile ilgili mecliste bir araştırma komitesi kuruldu, “Yükseköğretim Kurumlarının Faaliyetlerinin İdari ve Mali Denetim Sisteminin ve YÖDAK'ın Araştırılmasına İlişkin Meclis Araştırma Komitesi”. Bu komitenin başkan vekilisiniz. Bugüne kadar kaç toplantı yapıldı ve ne tür verilere ulaşıldı?
İncirli: Araştırma komitesinin kurulması önerisi CTP Meclis grubuna aittir. Yapılan toplantılarda bazı önemli verilere ulaştık. Örneğin, “eğitim kurumları” adı altında kurs veren yerlerin sayıları son 2 yılda muazzam bir artış göstermiştir. İşini çok iyi yapan, kurumsal, yıllar içinde tecrübe edinmiş olan eğitim kurumlarını baştan tenzih etmek istiyorum. 2021 yılına kadar 15 “eğitim kurumu” varken, 2021’de 2, 2023-2024 yıllarında 22 tane yeni “eğitim kurumu” açılmıştır. Şu anda 39 “eğitim kurumu” var. Milli Eğitim Bakanlığı’na, hem komitede, hem de Meclis Genel Kurulu’nda bu kadar çok sayıda eğitim kurumu açma izni vermelerinin gerekçelerini sorduk, ama cevap alamadık. Ülkeye kontrolsüz nüfus akışının giriş kapılarından bir tanesi de “eğitim kurumları”dır. Biz, CTP olarak, “nüfusumuzun kaç olduğunu bilmiyoruz, bir nüfus politikası olması gerekiyor” diyoruz. Bazı “eğitim kurumları” yabancı ülkelerden kişileri getiriyorlar ama sonra bu kişilerin takibini yapmak mümkün olmuyor. Üniversitelerin bazılarında da kayıp öğrenciler var ama “eğitim kurumları”ndaki çok daha yüksek oranda görünüyor. Öğrenci kayıt yaptıktan sonra ülkeye giriş izni alıyor. Kursa devam etmeyince, “eğitim kurumu” bunu Eğitim Bakanlığı’na bildiriyor, bakanlık da “senin kontenjanın boşaldı, doldurabilirsin” diyor. “Eğitim kurumları”nın bazıları doldur-boşalt şeklinde, sürekli nüfus akışına zemin hazırlayan, fırsat veren araçlar haline geldi. Hükümet işini iyi yapan kurumları koruyarak, insan kaçakçılığına karışanları denetlemesi gerekirken, bu konular konuşulmaya başlayınca paniğe kapıldı ve “denetim yapamayacaksam hiç olmasınlar” yolunu seçti, ki bize göre bu tutum, denetim yapmamak kadar zararlı bir tutumdur.
“Öğrenci olarak giren her bireyi takip etme zorunluluğumuz var”
Ülkemize öğrenci olarak giren her bireyi takip etme zorunluluğumuz var. Bu takibi önleyen hataları, eksiklikleri de komite gündemine gelmiştir. Örneğin, her öğrencinin tek bir kimlik numarası ile eğitimini tamamlaması, süreç içinde farklı numaralar almaması çok önemli. Bu güne kadar, öğrenci numaralarının sürekli değiştiği ve kişileri takip etmenin mümkün olmadığı gerçeği tespitlerimiz arasında oldu. Üniversiteler arasında kritersiz ve keyfi yatay geçişler bir diğer hata olarak belirlediklerimizden. Ülkeye giren her öğrenci mutlaka tek bir kimlik numarası ile süreci tamamlamalı. Ayrıca kritersiz ve keyfi yatay geçiş uygulamaları derhal durdurulmalı. Yatay geçiş kurallara bağlanmalı. Bazı üniversiteler kendi giriş sınavlarını yapıyorlar ama yapmayanlar da vardır. KKTC öğrencileri için temel bir merkezi sınavı da hayata geçirmemiz gerekiyor. CTP iktidarında bu önemli eksikliklerin tümünü tamamlayacak, yanlış uygulamaları ortadan kaldıracağız.
Şunu da unutmamak gerekir, çok sayıda üniversite öğrencisi olması genç işsizliğin bir göstergesidir. Böyle bir hakikatimiz vardır, bunu da göz ardı edemeyiz, kendi çocuklarımıza da yoğunlaşmamız lazım. Meslek edindirme kurslarının ve meslek liselerinin önemini bu noktada hatırlamak gerekiyor.
“Devekuşu misali başımızı kuma gömmememiz lazım”
Soru: İnsan ticareti ve insan kaçakçılığı konusunda ne gibi adımlar atılmalı?
İncirli: Devekuşu misali başımızı kuma gömmememiz lazım. İnsan ticareti/kaçakçılığı insanlığa karşı işlenen suçlar arasındadır. Ülkemizin uluslararası işlenen bu suçun zincirinin bir halkası olmaması için gerçekten çok dikkatli olmamız ve önlemler almamız gerekiyor. Polis Teşkilatı’nın içerisinde, insan kaçakçılığı ve insan ticaretiyle ilgili ayrı bir birim oluşturulmalı ve bu, güçlü bir birim olmalı. Kamuoyunda ülkemize işçi olarak getirilip, insan kaçakçılığı mağduru olan insanların, şu anda güneyde mülteci kamplarında olduğuna dair açıklamar yapıldı. Bunların hızlıca araştırılması, peşine düşülmesi ve ülkedeki bağlantılarına polis tarafından ulaşılması gerekiyor. Ülkeler böyle yönetilmelidir. Konulara başınızı çevirmeyeceksiniz, konuların üzerine gideceksiniz. O sorunların kaynaklarına yöneleceksiniz. Şu andaki hükümet başını sorunlara değil, pembe-mavi toz bulutlarına çevirmeyi tercih ediyor. O çevirdikleri yerler objektiflerdir, kameralardır. Şatafatlı görüntüler verip, boş açıklamalar yapan bir hükümet var. Görüntüden ibaret olan bir hükümet... Ülke yönetemeyen, gerçek olmayan, illüzyondan ibaret bir hükümet.
“Devlet kendi kurumlarının yetkilerine sahip çıkmak mecburiyetindedir”
Soru: YÖK’ten teknik destek istendiği açıklandı. YÖK’ün gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İncirli: Geçersiz diplomaların hızlıca tespiti ve iptali konusunda CTP olarak, en baştan beri, çok yüksek perdeden, çağrıda bulunuyoruz. Süreci, sadece polise, savcılığa ve yargıya havale etmenin doğru olmadığını defalarca ifade ettik. Bu iş, reçete soruşturması gibi bir sürece girerse, yıllar sürecek ve bu yükseköğretime çok büyük zarar verecek dedik. O yüzden, gerekirse öğretim üyelerinden oluşacak bir komisyonla birlikte, geçersiz diplomaların hızlıca tespiti ve iptal edilmesini önerdik. Öncelik geçersiz diplomaların hızlıca tespiti ve iptali olmalıdır. YÖK’ün teknik destek için ülkeye geldiğini biliyoruz, bu çok önemli. Elbette bundan sonraki süreçte, denetimin daha güçlü ve etkin yapılabilmesi için YÖK’ten teknik destek alınabilir. Ama kendi kurumlarımızın güçlenerek, kendi verilerine sahip çıkmasını çok önemsiyoruz. Devlet de, kendi kurumlarının yetkilerine sahip çıkmak mecburiyetindedir.
“YÖDAK eliyle herhangi bir geçersiz diploma tespit edildi mi?”
Soru: Yeni bir YÖDAK başkanı atandı. Beklentiniz nedir?
İncirli: Sürecin başından beri hem komitede, hem de meclis genel kurulunda YÖDAK’ın ne yaptığını ya da ne yapacağını sormuş olmamıza rağmen tatmin edici cevaplar alamadık. Önceki başkanla ilgili süreç kamuoyunun bilgisindedir, yolsuzluk iddiaları nedeniyle hakkında yargı süreci başlamıştır.YÖK’ün Kıbrıs'a gelişinden 12 saat önce yeni bir YÖDAK Başkanı atandı ama hala sıfır noktasındayız. Yeni başkanın, geçersiz diplomaların tespiti konusundaki hedeflerini, ne kadar sürede ne yapacağını anlatması lazım. YÖDAK bu ülkenin çok önemli bir kurumudur ve yetkilerini de kullanmak mecburiyeti vardır. Sn. Hocanın yaptığı açıklamada, ülkemizde kullanılan veri tabanı YÖKAS yerine Türkiye Cumhuriyeti’nde kullanılan YÖKSİS sisteminin kullanılacağını ifade etti. Bundan sonraki süreçteki kayıtların güvenli tutulmasının hedeflendiği anlaşılıyor. Yapılan açıklamadan anlaşılmayan bugüne kadar olan sahte diplomaların tespitlerinin ve iptallerinin ne sürede ve hangi enstrümanlarla yapılacağı ve KKTC’nn yazılım sistemi olan YÖKAS’a ne zaman tekrar dönüleceğidir. Ayrıca YÖKAS sistemi ile devletin diğer kurumlarının yapmakta olduğu askerlik erteleme, öğrenci sağlık sigortası gibi işlemlerin akıbetlerinin ne olacağı da belirsizdir. YÖDAK eliyle herhangi bir geçersiz diploma tespit edildi mi? İptal edildi mi? Gelecekle ilgili planlamaları elbette yapılsın ama YÖDAK’ın bugün için en önemli görevi, geçersiz diplomaları tespit edip derhal iptal etmektir.
“Polisin soruşturmasını en doğru ve en selim şekilde yapabilmesi de siyasetin sorumluluğundadır”
Soru: Yüksek öğretimdeki kriz bizi nereye götürür?
İncirli: Polisin soruşturmasını en doğru ve en selim şekilde yapabilmesi de siyasetin sorumluluğundadır. CTP olarak biz en başından beri siyasetin, polisin bu soruşturmasına destek olacak şekilde davranması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu süreç, hiç kimse kayrılmadan devam etmek zorundadır. Bu, polis teşkilatının güvenirliliği açısından çok çok önemlidir. Hakkında geçersiz diploma sahibi olduğu iddiaları bulunan vekil ve bakanlar en kısa sürede polise gidip ifade vermek zorundadırlar. Ayrıca akademik yayın hırsızlığı ve sahteciliği yaptığı iddiası olan vekillerin de etik değerler çerçevesinde görevleri sınırlandırılmalıdır.
Bu iş sahte reçete soruşturmasına benzer, incir ipi gibi uzayıp, sadece polis, savcılık ve yargı üzerinden gidecek olursa, bu bizi yüksek öğretimi kaybetme noktasına götürür. Çok ciddi bir güven erozyonu oldu. Önümüzdeki yıllarda öğrenci akışında ciddi aksamalar olabilir ve bu da, topyekün, yükseköğretimin sarsılmasına, ülke ekonomisinin de ciddi kayıplar yaşamasına neden olur. Bu tehlikeyi, bu tehditi görmek mecburiyetimiz var. Güven oluşturmak, “biz güven oluşturduk” demekle olmaz, bunun gereklerini yapmak lazım. CTP iktidarında bu siyasi iradeyi gösterme konusunda hiçbir tereddüt olmayacaktır.
“Güven tesis ettik” demekle güven tesis etmezsiniz. Bu işler lafla olmuyor. Ülke, laf söylemekten başka bir şey yapma kapasitesi olmayan bir hükümetin elinde kaldı. O yüzden, CTP olarak, erken seçim çağrısı yapıyoruz. Çünkü, şu andaki hükümetin, bu ülkeyi, bu kadar sorunla yönetebilme ihtimali yoktur. Üstelik sorunların kaynağı zaten kendilerinin zihniyetidir. Sorunun kaynağına yönelip, onu düzeltebilmenin yolu da bu zihniyetten kurtulmaktır. Bu hükümetin, bir an önce görevinin son bulması lazım.
“Her bir seçmen, kendi gücünün farkına varmak zorundadır”
Soru: Erken seçim olacak mı?
İncirli: Elbette olacak. Erken seçim olmak zorundadır. Bir ana muhalefet partisi, doğası gereği erken seçim çağrısı yapar. Ama CTP’nin erken seçim çağrısı yapması sadece bundan ibaret değildir. Bir varoluş meselesi var. Çok ciddi bir nüfus akışı var. Ama nüfus akarken, göç de var. Çocuklarımızı, gençlerimiz kaybediyoruz. İnsanlarımızın üzerinde büyük bir karamsarlık var. Kıbrıs, aslında o kadar güçlü bir ülke ki, gerçekten imkanlarını, fırsatlarını, kaynaklarını kullanabilse, insanlarına çok daha refah bir yaşam sunabilir. Bunu biliyoruz, bildiğimiz için öfkeleniyoruz. İmkanlar, fırsatlar varken, bunları insanlarına sunmayacaksın, berbat bir yönetimle bu ülkeye gençlerini kaybettireceksin. Bu, bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil, kader de değil.
Siyaset kurumunun içinde, siyasi partiler gibi, seçmenler de var. Her bir seçmen, kendi gücünün farkına varmak zorundadır. Siyaset kurumu, sadece siyasi partilerden ibaret değildir, seçmenlerden de ibarettir. O yüzden, her bir seçmenin oyunun ne kadar önemli olduğunu ve ülkenin geleceğini tayin edebileceğini hiç kimse unutmasın. Hiç kimse kendi gücünü küçümsemesin. Biz, CTP olarak, bu ülkenin gücüne inanıyoruz, bunun farkındayız. Kıbrıs Türk halkının gücüne inanıyoruz, onlara güveniyoruz. Bu erken seçim çağrısını da, bu duygu ve düşüncelerle yapıyoruz. Bu kötüye gidişin geriye çevrilmesi için, insanların da sorumluluk alacağına ve bu kötü zihniyeti tarihin tozlu sayfalarına gömeceğine yürekten inanıyorum.