"Kurumsal medya ne yapsın, kumarhane mi açsın?”
Milletvekili Doğuş Derya, UBP-HP Hükümeti'ni uyardı, medyanın demokrasideki rolüne dikkat çekti, bunun için desteğin önemli olduğunu söyledi
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, toplumu bilgilendiren ve araştıran gazeteciler yerine, siyasiler ile çıkar ilişkisi içinde olan sermaye çevrelerinin finanse ettiği trollerin devreye alınmak istediğini söyledi, hükümeti uyardı.
“Küçük hesaplar yaparak medya trolleri ile gazetecileri aynı kefeye koymaya kalkamazsınız” diyen Derya, şu soruları gündeme getirdi:
Derya, şu soruları gündeme getirdi:
“Kurumsal medya kendi devamlılığını sağlamak için ne yapsın? Kumarhane mi açsın? Sizi destekleyen medya kuruluşları gibi sırtını kumarhaneli otellere mi dayasın? O yüzden mi ülkeye daha çok kumarhane açılması için ön izinleri kaldırmaya giriştiniz?
Medya desteğine karşı çıkan UBP-HP Hükümeti'ni eleştiren Doğuş Derya, “Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay ama doğru bilgiye ulaşmanın da iyice zor olduğu bir dönemde yaşıyoruz” dedi.
Derya, özellikle Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın “Kıbrıs Türk basınında emek veren gazetecileri aşağılayan” sözlerini hayretler içerisinde izlediğini söyledi, medyanın demokrasi üzerindeki etkilerini anlattı.
“İnsanların doğru bilgilenme hakkını gasp eden ve kanaat oluşturma süreçlerini manipüle ederek yalan haberlere meşruiyet kazandıran” toplumsal iklimi örnekleri ile açıklayan Doğuş Derya, Yasama, Yürütme ve Yargıdan sonra demokrasinin 4'üncü kuvveti olarak anılan Medyanın, kamusal alanda doğru bilgi aktarma fonksiyonunu yitirme riskini anlattı.
“Geleneksel ya da Kurumsal Medya olarak adlandırabileceğimiz künyesi belli, adresi belli, basın emekçisi çalıştıran, haber peşinde koşan, hesap verebilme yetisine sahip medyanın yerini Post-Hakikat Medyası diyebileceğimiz medya alıyor” diyen Derya, “Artık sadece muhabirlerin ya da yıllarını gazetecilik mesleğine adamış kişilerin değil, aynen bizde olduğu gibi siyasiler ile çıkar ilişkisi içinde olan kişilerin ve sermaye çevrelerinin finanse ettiği trollerin, devreye soktuğu manipülasyonlar ve yalan haberler ile karşı karşıyayız.” şeklinde konuştu.
Doğuş Derya meclis kürsüsünden yaptığı konuşmasında Kıbrıs Türk basınının önemini anlatarak "Unutmayın ki, Kıbrıs Türk basını Necati Özkan'ın, Rauf Denktaş'ın, Dr Küçük'ün, Özker Özgür'ün başyazarlık yaptığı basındır. Kıbrıs Türk basınının var olması toplumsal varlığımız ile ilgilidir" dedi.
Derya medya destek programını durdurarak geleneksel medyayı zora sokan hükümet üyelerine hitaben şöyle dedi:
"Türkiye menşeli şirketlerin Türkiye'den yansıttığı reklamları engelleyebiliyor musunuz? Haksız rekabeti önleyebiliyor musunuz? Burada vermedikleri reklamlar için bir fon oluşturabiliyor musunuz?
Küçük hesaplar yaparak medya trolleri ile gazetecileri aynı kefeye koymaya kalkamazsınız! Toplumsal bir değer üreten kurumsal medyayı hedef göstererek beslendiğiniz linç kültürünün nesnesi yapamazsınız! İnsanların meslek onuru ile oynayamazsınız! Siyaset yapanlar olarak biz, bugün varız, yarın yokuz. Ama Kıbrıs Türk basını, bu ülke demokrasisinin yapı taşlarından biri olarak yarın da var olmak zorundadır. Böylesi bir toplumsal değer sizlerin gündelik hesaplarınıza heba edilemeyecek kadar önemlidir. O yüzden burada kendini ifade etme şansı olmayan tüm basın emekçileri adına size 'kendinize gelmeniz' çağrısını yapıyorum."
Doğuş Derya’dan Hükümet’e:
“Çıkın ve gazetecilerden rahatsız olduğunuzu söyleyiniz, göz yuman bir medya isteyiniz”
Doğuş Derya, Meclis’teki konuşmasında şunları söyledi:
Çıkın ve dürüst bir şekilde açıklayın. "Ben gazetecilerden rahatsızım" deyin, çünkü gazeteci kurcalar, araştırır. Çıkın ve deyin ki, "ben akraba istihdamına göz yuman bir medya istiyorum, yurttaşlık yasasını sorgulamayan, imar yasasını takip etmeyen bir medya istiyorum". Geçen hafta demiştiniz zaten, sizi çok eleştiriyorlarmış. Ardına buyurun ekleyin, "ben hatalarımı eleştiren değil beni sürekli alkışlayacak bir medya istiyorum" deyin.
Doğuş Derya, hükümet üyelerinin yaşanan süreçte hem programın içeriğini çarpıtarak hem de kamuoyunu yanlış bilgilendirerek, gazetecileri aşağılayarak hareket ettiğini söyledi.
Doğuş Derya "Ülkemizde kurumsal medya olarak çalışan birçok gazete bir yandan dijitalleşmeye ayak uydurmak için gerekli yatırımları yapmak, öte yandan çalıştırdığı basın emekçilerinin maaş-sosyal sigorta ve ihtiyat sandığını yatırmak gibi durumların yarattığı maddi sıkıntılarla başa çıkmaya çalışıyor" şeklinde konuştu.
"Hakikatten gazetecilik yapmaya çalışan gazetelerin" kurumsal yapılarını korumak ve doğru bilgiye dayalı haber üretebilmek için reklam ve satış gelirlerine bağımlı olduğuna dikkati çeken Derya,
Kuzey Kıbrıs gibi kapalı ekonomi koşullarında reklam gelirlerinin hiç de yüksek olmadığının tahmin edilebileceğini belirtti.
"Bundan da ötesi, kuzey Kıbrıs'ta faaliyet gösteren Türkiye menşeli onlarca kuruluş/şirket burada reklam vermeyi reddediyor çünkü zaten Türkiye tv kanalları ve gazeteleri aracılığı ile burada reklam yapıyorlar" diyen Doğuş Derya, gazetelerin ortalama gelir-gider dengeleri ile ilgili de bilgi verdi, medya destek programının nasıl şekillendirildiğini anlattı. Derya şunları söyledi:
"Haliyle sadece çalıştırdığı basın emekçilerine aylık ortalama 100 bin TL civarında bir para ödemek zorunda olan, gazete satışları baskı giderlerini karşılayamayan toplam giderleri 250 bin TL'yi aşan, reklam gelirleri tüm gelirlerinin ancak %60-%70'ine tekabül eden, matbaa ve kâğıt giderleri Euro üzerinden olan kurumsal gazeteler Kıbrıs Türk basınının devam edebilmesi, bir standarda oturması ve kriterleri belirlenmiş bir çerçevede iş üretebilmesi için UBP-DP hükümeti döneminde bir girişim başlattılar.
---
"Başlangıç mantığı kurumsal medyada çalışan ancak yatırımları yapılmadığı için kaçak duruma düşen basın emekçilerinin kayıt altına alınabilmesiydi. Hani diğer sektörlerde kaçak çalışanların kayıt altına alınması için af çıkarılıyor ya, bu af da değil, doğrudan gazetecilik yapan insanların bileğinin hakkını alması içindi. Veya çok uzun yıllardır KKTC vatandaşı, yerli işgücünü istihdam etmek için verilen teşvikler var ya, işte o mantık çerçevesinde bir süreç başlatılmıştı. Ki bu insanlar öyle devlete "basın danışmanı" olarak istihdam ettiğiniz partilileriniz gibi yüksek bir ücret de almıyorlar, Çok büyük oranda basın emekçisi asgari ücrete çalışıyor"
----
"Kumarhaneli oteller teşvik alırken, destek alacak emekçiler niye rahatsız etti sizi?"
Medya destek programını alan gazetelerin belirli kriterler çerçevesinde bu katkıyı aldığını kapsamlı şekilde anlatan Derya, "Kısacası kıstaslar gazetecilik yapmak! Haber üretmek, ekmeğini bundan kazanan insanlara destek olmaktan bahsediyoruz! Devletin yaptığı teşvik mantığından bağımsız değil. Ve bu insanlara sadaka talep ediyor muamelesi yapılıyor" dedi.
"Binlerce dolar ödeyerek yurt dışından şarkıcı getiren, boy boy reklamlar veren, KKTC vatandaşı çalıştırmayı, yerli ürün almayı reddeden, çok kar ettiği halde sürekli zarar beyan eden kumarhaneli oteller teşvik alırken, aylık giderleri 250 bin TL'nin üzerinde olan ve maksimum 20,000 tl destek alacak olan emekçiler niye rahatsız etti sizi?" diyen Doğuş Derya, medya destek programında verilen desteğin en fazlasının 20 bin TL olduğunu kaydetti.
Geçmiş hükümetler döneminde başlatılan ve şu anki hükümetin karşı çıkarak durdurduğu medya destek programı ile ilgili bazı kesimlerin hükümet ile birlikte karalama kampanyası başlattığını ifade eden Doğuş Derya, "Sadece basın emekçilerinin haklarını koruyan bir programı sanki bazı kurumlara iltimas sağlanıyor gibi ahlaksızca lanse ediyorlar. Bu ahlaksızlığın altındaki argüman da ne? 'hiç gazeteci çalıştırmasa da tüm yayın yapanlara verelim' diyorlar. Bu ucuz popülizm değil de nedir? Bu kritersizliği dayatmak değil de nedir? Bu halkın doğru bilgilenmesi için haber üretmeye çalışan kurumsal medya ile sadece manipülatif ön sayfalar hazırlayarak, hiçbir basın emekçisine istihdam sağlamayan propaganda sayfalarını bir tutmak değil midir? Bu mudur sizin vizyonunuz?" diye sordu.
-----------
İşte Doğuş Derya'nın Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmadan öne çıkanlar:
"Kudret bey! 1 seneden fazla bir süre bu katkı verilmedi. Niye yapmadınız okul, hastane?"
"Bu programın odağında "gazeteci istihdamı" var sevgili arkadaşlar. Kurumsal medya kendi devamlılığını sağlamak için ne yapsın? Kumarhane mi açsın? Sizi destekleyen medya kuruluşları gibi sırtını kumarhaneli otellere mi dayasın? O yüzden mi ülkeye daha çok kumarhane açılması için ön izinleri kaldırmaya giriştiniz?"
"Hükümet pazarlığında aracılığınızı yapan yalan haber erbapları, nefret söylemi üreten 'gazeteci' modelleri mi tercihiniz? Basın emekçilerinden mi rahatsızsınız? O yüzden mi insanların ortaya koyduğu çabaya tipik bir sağ popüliste yakışacak şekilde çarpıtılmış bilgi ile cevap veriyorsunuz? O parayla yol, hastane, okul yapılırmış dedi Kudret bey. 1 seneden fazla bir süre bu katkı verilmedi. Niye yapmadınız okul, hastane? Gazeteciler kendileri dedi, "hade istemiyoruz bu parayla bir hastane odası yapın içini biz döşeyeceğiz" diye…
Çıkın ve dürüst bir şekilde açıklayın. "Ben gazetecilerden rahatsızım" deyin, çünkü gazeteci kurcalar, araştırır. Çıkın ve deyin ki, "ben akraba istihdamına göz yuman bir medya istiyorum, yurttaşlık yasasını sorgulamayan, imar yasasını takip etmeyen bir medya istiyorum". Geçen hafta demiştiniz zaten, sizi çok eleştiriyorlarmış. Ardına buyurun ekleyin, "ben hatalarımı eleştiren değil beni sürekli alkışlayacak bir medya istiyorum" deyin. Çıkın ve deyin ki, "mesleğini yapmaya çalışan insanları "Rumcu" diyerek ötekileştiren, topluma sürekli nefret dili ile konuşan manipülatörleri gerçek gazetecilere tercih ediyorum"! Çıkın ve deyin ki "ben basın emekçilerinin güvencesiz koşullarda çalışmasını, toplu iş sözleşmesi başta olmak üzere sendikal haklardan mahrum bırakılmasını istiyorum, çünkü bana alkış tutanların çıkarları bunu gerektiriyor"!
Dişiniz kurumsal yapısını korumaya çalışan Kıbrıs Türk medyasına mı geçiyor? Türkiye menşeli şirketlerin Türkiye'den yansıttığı reklamları engelleyebiliyor musunuz? Haksız rekabeti önleyebiliyor musunuz? Burada vermedikleri reklamlar için bir fon oluşturabiliyor musunuz?
Unutmayın ki, Kıbrıs Türk basını Necati Özkan'ın, Rauf Denktaş'ın, Dr Küçük'ün, Özker Özgür'ün başyazarlık yaptığı basındır. Kıbrıs Türk basınının var olması toplumsal varlığımız ile ilgilidir. Küçük hesaplar yaparak medya trolleri ile gazetecileri aynı kefeye koymaya kalkamazsınız! Toplumsal bir değer üreten kurumsal medyayı hedef göstererek beslendiğiniz linç kültürünün nesnesi yapamazsınız! İnsanların meslek onuru ile oynayamazsınız! Siyaset yapanlar olarak biz, bugün varız, yarın yokuz. Ama Kıbrıs Türk basını, bu ülke demokrasisinin yapı taşlarından biri olarak yarın da var olmak zorundadır. Böylesi bir toplumsal değer sizlerin gündelik hesaplarınıza heba edilemeyecek kadar önemlidir. O yüzden burada kendini ifade etme şansı olmayan tüm basın emekçileri adına size 'kendinize gelmeniz' çağrısını yapıyorum.
Özersay: Program kalksın demedim
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da, bazı şeylerin bu şekilde çarpıtılarak ifade edilmesinden üzüntü duyduğunu ifade ederek, bazı konularda görüş birliği içerisindeyken bazı kısımlarda yansıyan öfkenin meclis açısından da doğru olmadığını belirtti.
“Doğru bilgi vermediği ve içeriği çarpıttığı” ithamlarının doğru olmadığını kaydeden Özersay, geçen hafta bu programla ilgili ayrıntılı bilgi veren bir konuşma yaptığını ifade etti.
Özersay, yeniden programla ilgili bilgi vererek, program kalksın demediğini belli şartlara, sendika şartına ancak belli kriterler çerçevesinde bir destek verildiğini hatırlattığını tekrarladı.
Özersay, 4’lü koalisyon dönemi de verilen 20 bin TL desteğin verilmeye devam ettiğini ve ardından yeni kriterler getirildiğini, tartışma çıkması çekincesiyle bu kriterleri kabul etmediklerini ve UBP-HP döneminde de bu katkının verilmediğini anlattı.
Bu kaynağın sosyal maksatlı harcandığını ve bunu açıklamak istemediğini istismara sebep olmamak için kullanıldığını ifade eden Özersay, dünyanın her yerinde birtakım sınıflandırmalara gidilebileceğini, medyada da bunun yapılabileceğini, farklı amaçlı medya kurumu olmasının şaşırtıcı olmadığını, bunların bir kısmının daha önemsiz olduğu görüşünün doğru bir yaklaşım olmadığını kaydetti.
Nefret söylemi yanlıştır derken buna bir yönlendirme yapıldığını herkesin farkedebileceğini söyleyen Özersay, bu programla ilgili sadece bir desteğin durdurulduğunu, gündeme geldiğinde medya desteklenmesin ya da bir kısmı desteklensin diyen olmadığını nasıl daha adil olunur üzerinde durulduğunu kaydetti.
Özersay, Bakanlar Kurulunda bu konuda bir konsensüs sağlanamadığını ancak kendisinin çıkıp bu desteği devam ettirme noktasında olmadıklarını yatırımlar noktasında destek olmaya devam edeceklerini ve aranacak kriterleri açıkladığını hatırlattı.
Başka şekillerde medyaya destek olunmasına karşı olmadıklarını, kağıt kdvsi, uydu desteği gibi noktalarda desteğin sürdüğünü vurgulayan Özersay, çarpıtılacak veya saklanacak bir bilgi ve mevzuat olmadığını, herkesi bu bilgilere ulaşabileceğini söyledi.
Özersay, Kıbrıs Türk medyasının farklı hükümetler tarafından desteklendiğini kendilerinin de yatırımlar noktasında katkı yaptıklarını kaydetti.
Özersay, yaratılmaya çalışılan izlenimin kamuoyunu yanıltma girişimi olduğunu belirtti.
Denktaş: Yıllardır ödenmeyen yatırımların ödenebilmesi sağlandı
Demokrat Parti Milletvekili Serdar Denktaş da medya desteğinin her zaman hükümetler tarafından yapıldığını belirterek, özel sektör istihdamını destekleme kaleminden yapılan katkının medya destek programının bir parçası olmadığına işaret etti.
Medya destek programının yıllardır ödenmeyen yatırımların ödenebilmesine ve bu kişilerin ihtiyaçlarını yerine getirmesini sağlayan bir düzenleme olduğunu belirten Denktaş, ülkede tarihi değeri olan bir gazetenin de olduğunu ve bunun yaşatılması için ellerinden gelen katkının yapılması gerektiğini söyledi.
Gazetelere verilen rakamın çok küçük bir rakam olduğuna da işaret eden Denktaş, gazetede çalışanların durdurulmasıyla insanların evlerine ekmek götüremeyeceğine değindi.
Denktaş, 4’lü hükümet döneminde bu desteğin bütçeye konmadığını o nedenle ödeme yapılmadığını söyledi, genel kurulda yükselen itiraz sesleri üzerine “Eğer Bakanlar Kurulundan geçti ve biz ödemediysek siz şimdi benim hatamı düzeltin” dedi.
Amcaoğlu: Programda benim de katkım var
Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu, söz alarak medya destek programına kendisinin de katkı yaptığını hatırlatarak, bakanlar kurulundan destek için para aktarılamazken araç alımına ayrılan parayla istese medyaya destek olabileceğini demagojinin yerinin meclis olmadığını söyledi.
Denktaş ise, araçların nasıl bir süreçten geçerek alındığını ve bunun ülkenin yıllardır var olan ihtiyacını karşıladığını belirterek, kalemler arasında oynama yapılmayacağını Amcaoğlu’nun çok iyi bilmesi gerektiğini belirtti.
Arıklı: Kriterler konmasını doğru bulmuyorum
YDP milletvekili Erhan Arıklı, geçen hafta yaptığı itirazların cevabını bu günkü konuşmalarda bulamadığını ifade ederek, bir grubun bir araya gelerek kriter koymasını doğru bulmadığını ve Halkın Sesi’nin niye bu programdan destek alamadığını sordu.
Programa eklendiğini iddia ettiği sendikaya üye olma zorunluluğunun insan haklarına aykırı olduğunu dile getiren Arıklı, bununla ilgili dünyadan örnekler verdi.
Arıklı, bazı kurumları dışarda bırakmak için kriter belirlenmesini doğru bulmadıklarını kaydetti.
Derya : Kayıt altına alımı sağlayacak bir programın kötülenmesini anlamıyorum
CTP milletvekili Doğuş Derya ise yeniden söz alarak, konuşmasında zaten doğru bilgiye ulaşmanın zorluğundan bahsettiğini ve desteğin niye kriterle verilmesi gerektiğini anlattığını söyledi.
Desteğin kesilmesini doğru bulmadıklarını ve bu desteğin gazeteci istihdamı için kullanılması gerektiğini anlatmaya çalıştığını söyleyen Derya, örgütlülüğün her şartta gerekli olduğunu ve kayıt altına alımı sağlayacak herhangi bir programın kötülenmesini anlayamadığını belirtti.
Amcaoğlu: Bakanlar Kurulu karar verecek
Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu ise söz alarak, medya destek programı çok önemliyseydi parayı ilgililere vermek yerine niçin buraya gelip demagoji yapıldığını sorgulamak istediğini söyledi.
Bu tür konuların bakanlar kurulunda alınan kararlara bağlı olduğunu bu konunun bu şekilde Genel Kurul’da tartışılmasına anlam veremediğini kaydeden Amcaoğlu, herkes işini gününde yapmış olsa Genel Kurul’da bu konuşmaların yapılmasına gerek olmayacağını belirtti.
Amcaoğlu, geçen yıl alınan bakanlar Kurulu kararına rağmen bu desteğin verilmediğini savundu. (tak)