Kusura Bakmayın, Yanlış Yapıyorsunuz…
Zaten uzun süreden beri iyi yönetilmeyen Kuzey Kıbrıs ekonomisi, TL’nin değer kaybetme sarmalı ile birlikte dibe doğru seyir halindedir. Başbakan, ekonomiyi toparlamak için Türkiye hükümeti ile görüşeceğini açıkladı.
Geçmişte de benzeri durumlar yaşandı ve değer kaybeden TL’nin Kuzey Kıbrıs ekonomisinde yarattığı olumsuz etkiyi mali olarak telafi etmek için Türkiye hükümetleri adım atmadı; tutum değişikliği bir sürpriz olacak… Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs kendi yağıyla kavrulmaya hazır olmalı ve bunu başarabilmeli de… Bu konuda Kıbrıs sorununun yarattığı engeller var ama tümden çaresizlik yoktur, doğrusu yapıldığı, uygulandığı zaman sıkıntılar azalacaktır.
Ekonominin ana aktörü tüketicidir; siyaset de ekonominin üst kurumudur; yani siyasetin muhatap olduğu halkın büyük kitlesi de tüketicilerdir. Tüketiciler içinde mutsuz kitle de emekçilerdir. Onlar, emekleri ile ekonomiye mal ve hizmet üretiyorlar ama bir taraftan emeklerinin tam karşılığını alamıyorlar, diğer taraftan da pazarın tüketicisi olarak hükümet destekli üreticiler, yani üretim araçlarının sahipleri tarafından da sömürülüyorlar. Onların emeği ile üretilip pazara sürülen tüm mal ve hizmetler, genel anlamda tüm tüketicilerin ihtiyaçlarıdır; tüketimi de, doğal olarak, onların gelirine bağlıdır. Sol siyasetin ekonomi-politiği de onlar odaklıdır.
Kuzey Kıbrıs’ta ekonomi yönetimindeki temel hata, üreticilerin korunmasına odaklanıp, tüketicileri ‘esir müşteri’ konumuna getirmekten kaynaklanmaktadır. Üreticinin ürettiğini kaça – kaç ve kalitesi ne olursa olsun tüketmek zorunluluğuna dayanan, yani ‘üretici dostu’ olurken ‘tüketici düşmanı’ olduğunu umursamayan bu düzen, pazar daralması, pazar faaliyetlerinin gerilemesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hükümet tüketiciyi korumayınca, tüketici kendi kendini korumak zorunda kalarak, alternatif pazarlardan ihtiyaçlarını karşılamaya, ödediği paranın karşılığına değer kalitedeki malı tüketmeye başlar. Yani hükümet destekli yerli üreticinin ürününü mecbur olmadıkça tüketmez, hükümet marifetiyle alternatif pazarlara yönlendirilir…
Pazarı daralan üretici hükümetteki muhatapları üzerinden daha korumacı önlemler ister; üretim verimliliğini artıracak, dolayısıyla ürün maliyetini düşürecek üretim tekniği ve teknolojisine yatırım yapmak gündemde pek olmaz. Tüketicilere alternatif ürünler yasaklanır, hükümet marifetiyle pahalı ve kalitesiz ürün tüketiciye zorla satılmak istenir. Üreticiler hükümeti bu şekilde kullanabiliyorsa, üretim verimliliğini artırmaya, maliyeti düşürmeye niye ilgi duysun ki?! ‘Üretici Dostu’ hükümetle işleri tıkırında… Varsın domates pahalı olsun, alamayan ucuzlayacağı günü beklesin… Et fahiş fiyatla pazara sürülsün, alabilen yesin, alamayan da baksın… Tüketici, bakanlık marifetiyle, hem esir alınsın, hem de aptal yerine konulsun; yaşam kalitesi düşürülsün…
Kusura bakmayın, yanlış yapıyorsunuz… Zaten TL nedeniyle tüketicinin yaşam kalitesi düşmektedir; yanlış icraatlar tüketiciyi hiç hak etmediği bir yaşam kalitesine düşürmektedir. Ekonomi, Ekonomi Bakanı marifetiyle ve tek elden yönetilmelidir; yok öyle başka bakanların ‘üretici dalkavukluğu’ yaparak, tüketiciyi ezen, pazarı küçülten icraatları yapması… Eğer bazı yerel ürünlerde kalite ve fiyat dengesi tüketicinin aleyhine ise, pazara bu ürünlerin ithali olabilmelidir; bunun stratejik kararını da Ekonomi Bakanı verebilmelidir.
Tarım Bakanı yerel pazara domates, et, daha nice tarım ürünleri üretenlerin temsilcileri ile görüşüp, onların sözcüsü durumuna düşeceğine, tüketicilerin sözcüsü olsa, “Bu fiyat – bu kalite tüketiciye reva değil; uygun ve rekabet edebilir fiyat ve kalitede ürün sunmadıkça pazara ithal ürünler girebilecektir” dese, üreticiler ne yapması gerektiğini, nasıl büyüyebileceğini daha kestirmeden anlayacaktır. Ve bu gibi durumlarda ithal kararını da Tarım Bakanı değil, Ekonomi Bakanı vermelidir; doğrusu budur.
Turizm girdileri ekonominin en önemli kalemidir ancak bu sektöre verilen teşvikler de bütçenin önemli giderlerindendir. Peki, kim teşvik ediliyor?! Turizm sektörü Türkiye sermayesinin elinde; çalışanların çok büyük oranı da yurttaş değil… Yerel ürün tüketmedikleri de malum… Müşteriler de büyük oranda Türkiye’den kumarbazlar… Tur operatörleri Türkiye’den ve sektörün müşterisinin çoğunluğu hesabını Türkiye’den ödüyor… KKTC bütçesinden uçak koltukları için ödenen teşviklerin ve otel yatırımı ve işletmesine sağlanan teşviklerin Kuzey Kıbrıs insanına ve tüketicisine katkısı ne oranda?! Kıbrıslı Türk tüketici bağlamında, atılan taş, ürkütülen kuşa değiyor mu?! Ama durumun kavramı gene aynı, ‘Üretici dostu, yatırımcı dostu’. Kıbrıslı Türk tüketicinin yaşam kalitesini yükseltmeye kullanılması gereken kaynaklar, Kıbrıslı Türk yatırımcıya kullandırılması gereken teşvikler Türkiye sermayesinin – Türkiyeli çalışanın – Türkiyeli (kumarbaz) turistin yaşam kalitesini yükseltmeye harcanıyor; vergi de vermiyorlar… KKTC ekonomisinin lokomotifi turizm sektörü, lokomotifi Ekonomi Bakanı değil, Turizm Bakanı yönetiyor… Karaların ekonominin bütünselliği içinde alınmaması kaçınılmaz…
Hükümet odağına kendi tüketicisini korumayı ve gönendirmeyi almadıkça, yerel ürünler tüketicinin fiyat – kalite dengesini tutturamayacak, KKTC ekonomisi düzgün gideceği raylara oturamayacaktır. Tarım ekonomisi, turizm ekonomisi, eğitim ekonomisi, sağlık ekonomisi, sınai mal üretim ekonomisi ekonomi bilen teknokrat ve siyasetçi tarafından yönetilmedikçe düzlüğe çıkmak hayal… Konusunda birikimli ve deneyimli bir Ekonomi Bakanı var ama esastan ilgisi ve bilgisi sorgulanır siyasiler müdahil oldukça onun da yapabilecekleri çok sınırlı…
Yerel pazarda yerel ürünlerin tüketilmesi stratejik bir önceliktir; tüketiciyi esir ve aptal gören ‘üretici dostu’ bir siyaset bu stratejik önceliği sürdürülebilir ve büyüyebilir bir ekonomi olgusu haline getiremeyecektir. Yerel ekonominin itme gücü, öncelikle yerli tüketicinin alım gücü ve pazara sunulan ürünlerin makul fiyat – kalite dengesi olmasına bağlıdır; yurtdışından gelenlerin tüketimi bonustur.
‘Tüketici dostu’ hükümetlerin ‘Tüketici odaklı’ ekonomi politikaları Kuzey Kıbrıs insanını rahatlatacaktır. Sol siyaset ‘Tüketici dostu’dur.