Kuzey-Güney ve sonrası...
Ekim sonu New York’ta yapılacak Kıbrıs zirvesi ile ilgili müzakere süreci bağlamındaki beklentiler giderek zayıflıyor. Her iki liderin isteksizliği, cesaretli adım atma konusundaki zayıflığı ve iç politik sorunlar gidişat hakkında ciddi bir yorgunlu
Ekim sonu New York’ta yapılacak Kıbrıs zirvesi ile ilgili müzakere süreci bağlamındaki beklentiler giderek zayıflıyor. Her iki liderin isteksizliği, cesaretli adım atma konusundaki zayıflığı ve iç politik sorunlar gidişat hakkında ciddi bir yorgunluk yaratmış durumda.
Güney Kıbrıs tamamen kendi iç politik sorunlarına kilitlenmiş durumda. Hristofiyas’ın “Evangelos Vassilikos Üssü”nde meydana gelen patlamanın soruşturulması için kendi atadığı araştırma komisyonu başkanı tarafından suçlu bulunması, rakipleri için bulunmaz bir fırsat yaratmış durumda. DİSİ ve DİKO, Hristofiyas’ın görevini şimdiden bırakması yönünde alternatif arayışlara girmiş durumda. Özellikle Disi Diko ittifakı, kilise ile de işbirliği yaparak muhalefet cephesini genişletme çabasında.
İçinde bulunduğu zor koşullara rağmen, Hristofiyas görevinden ayrılmayacağını açıkladı. Ancak Aralık ayında Kıbrıs Rum meclisinin gündemine gelecek olan Bütçenin muhalefetin ret oyu ile geçirilememesi durumunda yeni ve çok ciddi bir hükümet krizi ortaya çıkacak. Çünkü basında çıkan haberlere göre, Rum hükümetinin bütçesiz iki aydan fazla dayanma gücü olamayacak. Dolayısıyla, çok önemsedikleri 2012 Haziran ayında devralacakları AB Dönem Başkanlığı öncesi, Kıbrıs Rum siyaseti önemli çalkantılara sahne olacak.
Burada Hristofiyas’ın önce halk desteğini ardından koalisyon ortağını kaybederek süreci iyi yönetemediğini, kötü bir kriz yönetimi uyguladığını söyleyebiliriz.
Kuzey’in güneyden kalır yanı yok elbette. Siyasi iradesini tamamen devretmiş, kendi varlığını reddetmiş bir hükümetin yarattığı otorite boşluğu, kaosu, mafyalaşmış ve kendi insanına yabancılaşmış bir kültürü, siyasi ve ekonomik sistemi ile birlikte belirsizlik üretmeye devam ediyor.
Kıbrıs sorununun, Türkiye’nin gündeminden düşmüş olmasından kaynaklanan nedenlerle, Cumhurbaşkanı “çözüm sürecinde çözümsüzlük üretme” konusunda hayli başarılı!
12. parselde bulunan hidrokarbonun beklenenden 3 kat fazla olduğunun açıklanması da farklı bir durum, ilgi yaratacaktır.
Uluslararası camianın uzun süredir ilk kez, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına Kıbrıslı Rumların egemenlik hakkına gönderme yaparak destek verdikleri bu operasyon ile “Kıbrıs Cumhuriyeti”, bölgedeki ve uluslararası bağlamdaki konumunu her anlamda yükseltmiştir. Zaten büyük sıkıntı içinde olan Hristofiyas’ın bu konuyu iç politika malzemesi yaparak “dışarıdan içeriyi” yönetmek istemesinin sebebi de bu destek ve doğal zenginliğin yüksek kapasitesidir.
Dün akşam Milliyet’in haber sitesinin Fileleftheros gazetesine dayandırdığı habere göre “...doğalgaz yatağı bugüne kadarki en iyimser hesaplamalardan yüzde 30-40 daha büyük ve sondaj kuyusundan doğalgaz buharı çıkmaya başladı. Gazete, deniz tabanının altında daha bin metre inilecek olmasına rağmen, dün yüzeye doğalgaz kabarcıkları çıktığını bildirdi.”
Bu veriler bize, Kıbrıs adasının bölgedeki rolünün, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin AB içindeki konumunun, adadaki statükonun iç dengelerin ve Kıbrıs sorununun yeni bir sürece giriyor olduğunu işaret ediyor.
Kıbrıs sorunu, tarafların isteksizliğinin ötesinde yeni gelişmelere gebe. Süreç bizi hızlı bir şekilde çözüme de götürebilir. Türkiye’nin bu noktadaki tavrı, sonucun biçimlenmesinde belirleyici olacaktır. Bu konuya özellikle dikkat etmek gerekir.
Ya biz... Bu durumu planlayıp strateji geliştirecek bir siyasi otoritemiz var mı?