KUZEY KIBRIS MÜLTECİ GERÇEĞİ
“Kuzey Kıbrıs'ta 2018’de müdahale edilen sığınmacıların %52’si kadın ve kız çocuğu”
Geçtiğimiz yılda Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme ekibinin müdahale ettiği sığınmacıların %52’sinin kadın ve kız çocuklarından oluşuyor. Proje Koordinatörü Burcu Mahmutoğlu, sığınmacıların sayısının aslında çok daha yüksek rakamlarda olduğunu, ancak hepsinin resmi verilere yansımadığını kaydetti.
Dila ŞİMŞEK
SOS Çocukköyü bünyesinde faaliyet gösteren “Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme Projesi” Koordinatörü Burcu Mahmutoğlu, 2018 yılında resmi verilere yansıyan sığınmacılarla ilgili açıklamada bulundu. Mahmutoğlu, ülkeye gayri yasal yollarla gelen sığınmacıların tam sayısının resmi kurumlarda bulunamayacağını, sayının muhtemelen çok daha yüksek olduğunu söyleyerek “Projemizin müdahale ettiği sığınmacı ve mültecilerle ilgili paylaşabileceğimiz bilgiler sınırlıdır, özellikle de sığınmacıların kendi güvenliği için uyruk, yaş, sayı gibi belirleyici bilgiler kontrollü olarak dağıtılmaktadır” dedi. Mahmutoğlu, 2018’de Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme ekibinin müdahale ettiği sığınmacıların %52’isi gibi bir rakamın kadın ve kız çocuklarından oluştuğunu kaydetti. Mahmutoğlu, Suriye savaşının hâlâ devam etmesinin, çevre ülkelerinin ve Avrupa kıtasının mülteci kabulünde yarattığı zorlukların binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olduğunu anlattı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK'nın) yayınladığı rapora göre, 2018 yılında Akdeniz’i geçmeye çalışırken yaklaşık 2.275 kişi hayatını kaybetti veya kayboldu. Mahmutoğlu, medyanın sığınmacılar konusundaki diline ve tutumuna dikkat etmesi gerektiğini ekledi.
Mahmutoğlu, “Vatansız olarak yaşayan ve ne doğduğu ülkede ne de hasbelkader yaşadığı yerlerde hiçbir hakka sahip olmayan en azından 10 milyon kişinin varlığı BMMYK tarafından hazırlanan raporlarda belirtilmiştir” diye konuştu.
Avukat Öncel Polili, sığınmacılara karşı uygulanacak hukuki işlemin kişinin nereden, nasıl, ne gibi bir durumdan geldiği göze alınarak karar verilmesi gerektiğini dile getirdi, KKTC’nin sığınmacıları ülkelerine geri gönderdiği gibi, daha güvenli üçüncü ülkelere de gönderdiğini kaydetti.
Avukat Öncel Polili: “Zulüm görme riski olan insanlar ülkelerine gönderilmemeli”
Avukat Öncel Polili mültecilerle ilgili şunları söyledi: “Gayri yasal yollarla ülkeye giren insanların yakalanılması durumunda uygulanacak hukuki işlem, kişinin nereden, nasıl, ne gibi bir durumdan geldiği göze alınarak karar verilmelidir. KKTC, ülkelerine gönderildiği takdirde zulüm görme riski olan mültecileri geri göndermek yerine, Türkiye veya güvenli bir başka üçüncü ülkeye gönderir. Ancak ne yazık ki bu her zaman olmuyor. Mültecilerin kendi ülkelerine geri gönderildiği de oluyor.”
Proje Koordinatörü Burcu Mahmutoğlu: “Mülteciler hakkında ciddi yanılgılar da mevcut”
Proje Koordinatörü Burcu Mahmutoğlu ise şunları söyledi: “Projemizin müdahale ettiği sığınmacı ve mültecilerle ilgili paylaşabileceğimiz bilgiler sınırlıdır, özellikle de sığınmacıların kendi güvenliği için uyruk, yaş, sayı gibi belirleyici bilgiler kontrollü olarak dağıtılmaktadır. Bununla birlikte, 2018 yılında Kıbrıs’ta Sığınmayı Güçlendirme ekibinin müdahale ettiği sığınmacıların %52’isi gibi bir rakam kadın ve kız çocuklarından oluşmaktadır. Suriye savaşının hala devam etmesi, çevre ülkelerin ve Avrupa kıtasının mülteci kabulünde yarattığı zorluklar ve sığınmacıların serbest dolaşım haklarının dünya genelinde sistematik olarak ihlal edilmesi, 2018 yılında Akdeniz’de binlerce kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. BMMYK’nın yayınladığı raporda da görülebileceği gibi 2018 yılında Akdeniz’i geçmeye çalışırken yaklaşık 2.275 kişi hayatını kaybetti veya kayboldu ve Avrupa kıyılarına ulaşan kişi sayısında ciddi bir düşüş yaşandı. Bu her gün en az 6 kişinin denizde kaybolması demektir. Kriz büyüktür. Mülteciler hakkında ciddi yanılgılar da mevcut. Maalesef medyada da, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu konuda yanılgıları pekiştirici haberler yayınlanıyor. En basiti kaçak ya da yasadışı mülteciler deyimi yanlıştır ve yanıltıcıdır. Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’ne göre mülteci “ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi”dir. Kendi ülkesinde hayati riski olan biri, çoğu zaman pasaport alabilecek ya da vize işlemleri yapabilecek bir konumda değildir. KKTC anayasal olarak Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’ni ve 1951 Cenevre Anlaşmasını kabul eder. Cenevre Anlaşması’nın 31. Maddesinde açıkça mültecilerin serbest dolaşım hakkına atıfta bulunulur:
“31. Madde 1. Taraf Devletler, hayatlarının veya özgürlüklerinin, madde 1'de gösterilen şekilde tehdit altında bulunduğu bir ülkeden doğruca gelerek izinsizce kendi topraklarına giren veya bu topraklarda bulunan mültecilere, gecikmeden yetkili makamlara başvurarak yasadışı girişlerinin veya bulunuşlarının geçerli nedenlerini göstermeleri koşuluyla, yasadışı yollardan girişleri veya bulunuşlarından dolayı ceza vermeyeceklerdir.”
Vatansız olarak yaşayan ve ne doğduğu ülkede ne de hasbelkader yaşadığı yerlerde hiçbir hakka sahip olmayan en azından 10 milyon kişinin varlığı BMMYK tarafından hazırlanan raporlarda belirtilmiştir. Adamızda da yaşayan, burada doğan vatansız çocuklarımızın olduğunu biz SOS Çocukköyü olarak da biliyoruz, bu çocuklarımızın haklarına ulaşabilmeleri için projemiz ve kurumumuz aileleri destekleyerek, süreci yakınen takip etmektedir. Tarihin en büyük zorunlu göç ve yer değiştirmesinin yaşandığı bugünlerde, medyamızın ilgisinin bu konuya artması ve izleyicilerini en doğru haberlerle, tarafsız bir şekilde bilgilendirmesi gerektiğine inanıyorum. Benim projem için medya değerli bir paydaştır.”