Kuzeyde mülk satışı ve dava tehdidi
Kıbrıs’ın kuzeyinde yabancılara yönelik artan “mülk satışı”, uluslararası alanda yeniden dava tehdidini gündeme taşıyor.
Böyle bir tehlike var mı, Avrupa Birliği Hukuku Uzmanı Dr. Latif Aran’la değerlendirdik.
Kıbrıslı Rumlara ait taşınmazlara yönelik yoğun talep yeniden “Orams” benzeri davaları gündeme getirir mi, bu soruya detaylarıyla yanıt aradık, ilgili davayı yeniden anımsatmak istedik.
Cenk Mutluyakalı: Geçtiğimiz günlerde basında Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, kuzeyde Kıbrıslı Rumlara ait taşınmazlarının yabancılara satılması ile ilgili caydırıcı bir eylem olarak Orams tipi davalar açılmasının planlandığı yazılmıştı. Nedir Orams tipi dava?
Latif Aran: Orams davası olarak adlandırılan davaların iki yönü var. Bunlardan biri Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemeleri önünde görülen davalar ve bir diğeri bu süreç tamamlandıktan sonra Avrupa Birliği (AB) üyesi herhangi bir devlet mahkemesi önünde görülen davalar...
Linda ve David Orams
- Bu iki dava birbirinden farklı ve bağımsız mı?
- İki farklı dava ama bir bütünü oluşturuyor. Birinci davada, yani Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesi önündeki davada bir hüküm alınıyor ve bu hüküm AB üyesi bir devlet mahkemesinde tanıma ve tenfiz işlemine tabi tutuluyor.
- Tanıma ve tenfiz işlemi nedir?
- Tanıma ve tenfiz işlemi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yani güneyde alınan hükmün, başka bir Avrupa Birliği üyesi devlet mahkemesi tarafından tanınması ve aynen o devlet mahkemeleri tarafından verilmiş gibi uygulanmasıdır.
- Bu hüküm Kıbrıs’ta uygulanamıyor mu?
- Evet. Çünkü hüküm, taşınmazın tahliyesini, üzerine yapılan inşaatın yıkılmasını ve tazminat ödenmesini öngörüyor. Taşınmaz adanın kuzeyinde... Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de kuzeyde etkin bir kontrolü yok, o nedenle tahliye yapılamıyor. Hükmün tazminat kısmının uygulanabilmesi için ise davalının yine Kıbrıs Cumhuriyeti’nde parası veya taşınır ya da taşınmaz malı olması gerekiyor. Yoksa uygulanamıyor.
- Orams davasını bilmeyenler için yeniden anımsatır mıyız? Orams davası özelinde olgular ve yasal zemin neydi?
- 2000 yılında AB, üye devlerin birinde verilen hukuk ve ticari konulardaki mahkeme kararlarının diğer üye devletlerde kolayca tanınması ve tenfizi hususunda 44/2001 sayılı bir Konsey Tüzüğü çıkarmıştı. Meletios Apostolides isimli bir Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı Kıbrıslı Rum, 74 öncesi sahibi olduğu Lapta’daki arsasına Birleşik Krallık yurttaşı Orams çiftinin villa yaptığını öğrenmiş ve aleyhlerine, gayrimenkule tecavüz sebebiyle tahliye ve tazminat davası açmıştı. Davacı bu davayı kazanmış ve Kıbrıs’ın güneyinde mahkeme 2004 yılında, davalıların yaptıkları inşaatı yıkarak, taşınmazın tahliyesini ve tazminat ödemelerini emretmişti. Tabii karar davalıların gıyabında alınmıştı. Ancak daha sonra kararın iptali için yaptıkları başvuruyu, herhangi bir savunmaları olmadığı gerekçesiyle 2005 yılında reddetmiştir. Davacı, mahkeme kararını Kıbrıs’ta uygulayamayacağı için, İngiltere’de mal varlığı olduğunu saptadığı davalılardan kararın sadece tazminat kısmını uygulamak amacıyla, Birleşik Krallık’taki mahkemeden 44/2001 sayılı Tüzük altında Kıbrıs’ta verilen mahkeme kararının tanınmasını ve tenfizini talep etmişti. İngiltere’deki mahkeme, konunun AB hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle ABAD’a ön karar yöntemiyle sorular yöneltmişti. ABAD, 2009 yılında C-420/07 sayılı davada, özetle, Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemelerinin kuzeydeki taşınmaz mallarla ilgili verdikleri kararların diğer AB üyesi devletlerde 44/2001 sayılı Tüzük altında tanınıp tenfiz edilmesinde, davalıların savunma haklarına uyulduğu ve karar açıkça ilgili üye devletin kamu politikasına aykırı olmadığı sürece, hukuki bir engel olmadığına karar vermişti. ABAD, kuzeyde kalan taşınmaz mallar ile ilgili olarak 44/2001 sayılı Tüzüğün uygulanmasının, Katılım Antlaşması’na ekli 10. Protokol’de belirtilen AB mevzuatının kuzey Kıbrıs’ta askıya alınması ilkesine de aykırı olmadığına karar vermişti. Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemelerinin bu konuda verdiği kararlar, AB’ye üye olan devletlerin mahkemelerinde tazminat açısından tanınabilir ve uygulanabilir olduğu ölçüde tenfiz işlemine tabi olabilir.
“Güneye geçebilen Kıbrıslı Türklere dahi dava açılabilir”
Larif Aran
- Orams tipi davalar bugün kimlere açılabilir?
- İlke olarak, adanın kuzeyinde herhangi bir sıfatla, mal sahibi, kiracı gibi bir Kıbrıslı Rum taşınmazını tasarrufunda bulunduran; kuzeyden Kıbrıs Cumhuriyeti kontrolündeki güneye yasal olarak geçiş hakkı olan ve mahkeme önünde savunma yapabilecek herkese hatta Kıbrıslı Türkler dahil bu tür davalar açılabilir. Ama davanın etkili olabilmesi için bu kişilerin ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya da AB’de bir mal varlıkları veya bankada paraları olması gerekmektedir. Birleşik Krallık artık AB üyesi değil. 44/2001 sayılı Tüzük artık orada uygulanmıyor. TC vatandaşları kuzeyden güneye geçemedikleri için bu tür davalar onları pek etkilemiyor. Rus, Ukrayna, İran uyruklu kişilerin büyük çoğunluğunun da zaten Kıbrıs Cumhuriyeti’nde veya AB’de mal varlığı veya parası yok. Dava etkili olmaz.
- Peki bu davaları kimler açma hakkına sahip?
- Bu davalar hukuk davası ve ancak Kuzey’de taşınmaz mal bırakmış kişiler veya onların yasal mirasçıları açabilir.
- Bu davalar gayrimenkul satışları üzerinde önemli bir etki yaratır mı?
- Sanmıyorum. Çünkü bu davalar oldukça maliyetli davalar. İki farklı mahkeme önünde dava yürütülüyor. Belki gözdağı vermek amacıyla bir iki büyük yatırımcıya karşı açılabilir. Bu kişiler de zaten daha Kıbrıs’taki davanın başlangıcında AB’deki para ve mal varlıklarını elden çıkararak davayı etkisiz kılabilir. Kıbrıslı Türklere karşı da siyasal nedenlerle açılacağını düşünmüyorum. Çünkü böyle bir dava, Kıbrıslı Türklerin güneye geçişini önemli ölçüde düşürebilir ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki bankalarda da hesap açmalarını engeller.