1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Kuzeye küstüm, güneyde çalışıyorum, yasal yollardan hakkımı arayacağım”
“Kuzeye küstüm, güneyde çalışıyorum,  yasal yollardan hakkımı arayacağım”

“Kuzeye küstüm, güneyde çalışıyorum, yasal yollardan hakkımı arayacağım”

Sekiz yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı’nın Basın Birimi’nde çalışan ve bir anda işini kaybeden Mert Beysoydan yaşadıklarını YENİDÜZEN’e anlattı

A+A-

“Sayın Ersin Tatar ve ekibi geldiği zaman tüm sözleşmeli personel dosyalarının Sibel Tatar’ın önüne gittiğini gördük. Bizimle bir toplantı yaptı ve bize ‘kimse korkmasın, herkes görevine devam edecek’ dedi ama…”

 “Çekimdeydik. Akşamüzeri Müsteşar’ın sekreteri bizi aradı, içeri gitmemiz gerektiğini söyledi. İş için çağrıldığımızı düşündük. İçeri gittik ve bize hizmetlerimizden dolayı teşekkür ettiler, sözleşmemizi Cumhurbaşkanı talimatı ile yenilemeyeceklerini belirttiler. Bir hafta sonra işsiz kalacağımızı öğrendik.”

 “Bu beyin göçüdür, bu dursun diye yasal olarak hakkımı arayacağım. Ağzımız kapatıldı, hayatımız durduruldu bizi mahkum ettiler. Artık bu yaşanmamalı. Bu ülkede adam kayırmacılık artık olmasın. Herkes hakkını alabilsin.”

“Kandırıldım, emeğim, umutlarım çalındı. Ben göçe zorlandım. Artık güneyde yaşamaya başladım”

 “Kendi egolarını beslemek için beni işten attılar. Kusursuz çalışmak istedim ve beni işimden ettiler, Saray’ı özel mülk gibi bir yere çevirdiler. Hayatım bir anda altüst oldu. Ben şu anda kuzeye küsmüş bir insanım. İşten atılmamın tek nedeni Ersin Tatar ve ekibi ile UBP’dir.”

 

Fehime ALASYA

Sekiz yıl boyunca Cumhurbaşkanlığı’nın Basın Birimi’nde çalışan ve bir anda işinden olan Mert Beysoydan, “Hayatım bir anda altüst oldu” diyerek yaşadıklarını YENİDÜZEN’e anlattı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Birimi görevine son verilen Beysoydan, güneyde çalışmaya başladığını belirtti. “Ben şu anda kuzeye küsmüş bir insanım” diyerek, her şeye rağmen yasal haklarını arayacağını dile getirdi.

Beysoydan, tazminatının ödenmediğini, sözleşmedeki bazı haklarının kendisine verilmediğini ifade etti.

“Saray’ı özel mülk gibi bir yere çevirdiler” diyen Beysoydan, bunun tek nedeninin de Ersin Tatar ve UBP olduğunu savundu.

Üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı yaptığı süreçte, Cumhurbaşkanlığı basın biriminde kamera-kurgu göreviyle işe başladığını anlatan Beysoydan, akabinde Dördüncü Cumhurbaşkanı olan Mustafa Akıncı ve ekibiyle de çalıştığını belirterek, özellikle Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Saray’daki yapının değiştiğini, bu süreçte işinden edildiğini belirtti.

“Her süreçte de ‘acaba çalışma koşullarımız değişir mi?’ endişemiz oldu ama…”

Sözleşmeli personellerin, her Cumhurbaşkanlığı değişimi ile aynı endişeleri taşıdıklarını anlatan Beysoydan, Sibel Tatar ve ekibindeki bazı çalışanların ‘korkmayın’ söylemlerine karşın bu endişeden sıyrıldığı anda işsiz kaldığını kaydetti.

Göreve başladığı yıldan bu yana Saray’daki tecrübe ve gözlemlerini paylaşan ve bunları yeni dönem Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı dönemi ile kıyaslayan Beysoydan, özetle şunları dile getirdi:

Ben UBP döneminde, Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı döneminde bu işe başladım. Ardından Mustafa Akıncı ile uzun süre çalıştım. Daha farklı insani ilişkiler, daha farklı çalışma tarzları olsa da bu süreçlerde uyum içinde çalıştık. Her zaman Apolitik olduk.

Her süreçte de ‘acaba çalışma koşullarımız değişir mi?’ endişemiz oldu ama kişisel görüşlerimizi veya davalarımızı hiç işimize yansıtmadık.

Akabinde Sayın Ersin Tatar ve ekibi geldiği zaman tüm sözleşmeli personel dosyalarının Sibel Tatar’ın önüne gittiğini gördük. Bizimle bir toplantı yaptı ve bize ‘kimse korkmasın, herkes görevine devam edecek’ dedi.

Orada olan diğer yetkililer de bize işimizi öven sözler sarf etti. Bunları duyduğumuz için çok rahatladık ve görevimiz devam edecek diye düşünerek kendimize işsiz kalma durumunda devreye koyabileceğimiz bir B planı yapmadık.”

“Sabah her şey yolundayken işe gidiyorsunuz ve işsiz kaldığınızı öğreniyorsunuz”

Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Münevver Çağın’ın kendisini asistan gibi çalıştırdığını, eşyalarını taşıttırdığını, bu durumu Cumhurbaşkanı’nın eşi Sibel Tatar’a şikayet etmesinden bir hafta sonra ise tazminatının dahi ödenmeden işten atıldığını dile getirdi.

Beysoydan, yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Sabaha yakın bizi bir cihaz sormak için arayıp rahatsızlık veren, basın işinden anlamayan, bize asistanıymış gibi emirlerle davranan (Münevver Çağın) bizi yıpratarak, yordu. İş dışında, hak etmediğimiz, görevimiz dışında sorumluluğumuz olmayan görevler yükledi. Yıldırma politikası yaptı.

Plansız, programsız, altüst bir düzenle çalışma koşulları bize dayatıldı. Bunlara itiraz ettiğim zaman da gerçek dışı suçlandım. Bu suçlamaları Sibel Tatar’a anlattım, beni dinledi ve konuşup çözüm bulacağını söyledi. Beni anladığını sandım. Üzerinden 2-3 gün geçti. Yine bir çekimdeydik. Akşamüzeri Müsteşar’ın sekreteri bizi aradı, içeri gitmemiz gerektiğini söyledi. İş için içeri çağrıldığımızı düşündük. İçeri gittik ve bize hizmetlerimizden dolayı teşekkür ettiler, sözleşmemizi Cumhurbaşkanı talimatı ile yenilemeyeceklerini belirttiler. Bir hafta sonra işsiz kalacağımızı öğrendik. Sabah her şey yolundayken işe gidiyorsunuz ve işsiz kaldığınızı öğreniyorsunuz. Amatör biri profesyonel insanların hayatıyla oynuyor.

Araya birilerini soktuk ama Ersin Tatar ve eşi bize geri dönüş yapmadı. Sibel Tatar, ‘Ekibimizi getirdik’ dedi. Kılıf önceden hazırlanmıştı.”

Yasal yoldan hakkını arayacak: “Mağdur olan inanların ‘ağzı dili olmak’ adına”

Yasal olarak hakkını arayacağını anlatan Beysoydan, bunu, kendisi gibi mağdur olan inanların ‘ağzı dili olmak’ adına yapacağını belirtti. “Bu beyin göçüdür,  beyin göçü son bulsun diye yapacağım. Ağzımız kapatıldı, hayatımız durduruldu bizi mahkum ettiler. Artık bu yaşanmamalı. Bu ülkede adam kayırmacılık artık olmasın. Herkes hakkını alabilsin.” dedi…

Beysoydan, şöyle devam etti:

“Avukat tuttum, sendika da arkamda, gereken hak hukuk yolunda ilerleyeceğim, olmazsa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gideceğim.

Sözleşmemin bir maddesinde çalıştığım her yıl için bana kesintisiz brüt maaş verileceği yazıyordu ve 40 gün öncesinden ihbarname olmadan durdurulduğum için tazminatımın ödenmesi gerekiyordu ama hiçbiri yapılmadı. Tazminatımın ödenmemesi için de herkes elinden geleni yaptı. Bunu neden yaptıklarını anlamıyorum. Tazminatım ödenseydi belki de göç etmek zorunda kalmazdım. Bunları Savcılığa taşıdım ve ret cevabı aldım. Bana Savcılıktan sözleşmenin yasaya aykırı olduğu belirtildi. Bu ülkede Cumhurbaşkanı ile imzalanan anlaşmalar bile yasal değildir. O zaman sözleşmeler kaldırılsın.

Kandırıldım, emeğim, umutlarım çalındı. Ben göçe zorlandım. Artık güneyde yaşamaya başladım. Borçlarım vardı, burada asgari ücretle geçinemezdim. Bu benim gibi birçok insana yapıldı. Başka çıkış kapım yoktu, hayatım bir anda altüst oldu. Güneye daha fazla maaş için geçmek zorunda kaldım.

Buradaki basın kuruluşlarında çalışarak alacağım maaş ile geçinemeyecektim. Güneyde yaşamaya başladım ve garsonluk yapıyorum. Ailemi görmek için kuzeye geliyorum o kadar… Yakın zamanda barmenlik ve garsonluk yapacağım. Yerinmiyorum, çocukluğumdan beridir çalışan biriyim. Ama yapılan adaletsizlik beni çok üzüyor.”

“Saray’ı özel mülk gibi bir yere çevirdiler”

İşten atılmasının tek nedeni olarak Ersin Tatar ve ekibi ile UBP’nin olduğunu savunan Beysoydan, “Kendi egolarını beslemek için beni işten attılar. Kusursuz çalışmak istedim ve beni işimden ettiler, Saray’ı özel mülk gibi bir yere çevirdiler.” yorumunda bulundu.

Artık Kıbrıs’ın güneyinde çalışıyor: “Ben şu anda kuzeye küsmüş bir insanım”

Şimdilerde Kıbrıs’ın güneyinde çalıştığını belirten Beysoydan, “Kuzey beni istemedi, bu bir şekil asimilasyondur. Bu ülke iş yapan insan istemiyor. Eleştiriye ve farklı görüşe açık bir ülke değiliz.” diyerek duruma tepki gösterdi.

Borcu olduğu için maddi gelir açısından güneyde çalışmak zorunda kaldığını anlatan Beysoydan, “Ben şu anda kuzeye küsmüş bir insanım.” dedi.

 

yd-destek-gorseli-2-176.jpg

Bu haber toplam 5075 defa okunmuştur