1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. Laçkalık ve kurbağanın sonu
Sami Özuslu

Sami Özuslu

Laçkalık ve kurbağanın sonu

A+A-

 

Ülkemizde bugüne kadar görülmemiş bir laçkalık yaşanıyor.
Devlet otoritesi kalmamış.
Bürokraside ast-üst ilişkilerinde ciddi sorunlar var.
Kamu Hizmeti Komisyonu toplum gözünde sıfırlandı.
Sayıştay var mı, yok mu belli değil.
Ciddiyetsizlik hayatın her alanında hüküm sürüyor.
Çevreye ilgisizlik hat safhada…
Yollar perişan.
Gece sokaklar karanlık.
Pis kokular etrafı sarmış durumda.
Suç oranları tavan yaptı.
Hırsızlıklar, soygunlar, tecavüzler gırla.
Giderek yaşanmaz bir hal alıyor Kıbrıs’ın kuzeyi.
**
Balık baştan kokar.
Başbakan’ın imzasını sahteleyenlere dokunulmuyor.
Trafik kurallarını ihlal eden Bakan’ın onlarca cezası silinebiliyor.
İktidar mensubu vekil elektrik borcunu ödemiyor.
Kurultay dolayısıyla kamu vicdanına ve etik kurallara aykırı davranışlar, kamu kaynaklarını har vurup harman savurmalar yaşanıyor.
Daha buna benzer birçok olay yaşanıyor bu ülkede ve ne yazık ki toplum tümünü kanıksamış görünüyor.
**
Vahamet sadece kamuda da değil.
Laçkalım hayatımızın her alanına girmiş durumda.
Umutsuzluk ve umursuzluk yaşam biçimi haline gelmiş.
Özel sektörde bir yığın suç işleniyor.
Mesela kimse sesini çıkarmıyor, ama anlı şanlı özel üniversitelerimizde enteresan olaylar yaşanıyor.
‘Sektör’ olarak ilan edilen ve desteklenen üniversitelerin bazılarında hocalar dahil, çalışanların sosyal yatırımları yapılmıyor.
Zaten bilinçsiz ve plansız üniversiteleşmenin bir sonucu olarak, lisans üstü mezunlarının yarattığı ‘enflasyon’, bu alanda da ‘ucuz işgücü’ piyasası yaratmış durumda.
Yani hem düşük ücretler söz konusu, hem de sosyal yatırımlarda da sorunlar var.
Bakmayın kimseden ses çıkmadığına…
Ne ülkenin aydınları arasında yer alan akademisyenler kendi haklarını savunabiliyor, sendikalaşabiliyor ne de sendikaların bu konuya doğrudan ilgisi var.
Böyle bir laçkalık, böyle bir umursuzluk hali işte…
**
Laçkalık bir tümör gibi toplumun her yanına dağılırken, buna seyirci kalmak yerine neşter vurulması gerekiyor.
Tipik bir ‘küçük burjuva’ toplumunda olduğumuzu unutmadan, ama altında ateş yanan su dolu tenceredeki kurbağa gibi haşlanmayı beklemeden harekete geçmek gerekiyor.
Bunu yaparken herkes önce aynaya bakacak.
Kendinden başlayacak.
Etrafını ondan sonra toparlayacak.
Zira bu laçkalık ortamında herkes bir başkasının laçkalığıyla uğraşırken, kendi gözündeki merteği es geçiyor.
Böyle olunca da laçkalıktan kurtulmaya çalışmak yerine, bir vizildemedir gidiyor.
Herkes vizil vizil ağlıyor, ama kimse işe kendinden başlamayı da düşünmüyor.
Sanki laçkalık bir ‘sistem’ olmuş ve bizi esir almış.
Oysa esaretin her türlüsü kötüdür.
En kötüsü de kabullenilmiş esarettir.
Kabul etmeyenler ayağa kalkmak, zincirlerini kırmak zorundadır.
Yoksa sonumuz kurbağanınkinden beterdir!

Bu yazı toplam 2003 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar